Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Gene Hackman ve eşi Betsy Arakawa’nın ölümü spekülasyonlara neden oldu. Peki ama burada asıl gözden kaçırdığımız neydi?

Ölüm mü yalnızlık mı

Kötü haber çabuk duyulur derler ama işte her zaman öyle olmuyor. Bazen bir ölüm, bir kayıp ya da bir trajedi, o kadar uzun süre gizli kalabiliyor ki, sonrasında gerçeği şaşkınlıkla öğreniyoruz. Son örneklerden biri, Hollywood’un en büyük ikonlarından Gene Hackman ve eşi Betsy Arakawa’nın ölümü. Şubat ayında sessiz sedasız evlerinde hayatlarını kaybettiler, bir köpekleriyle birlikte, diğer köpekleri ise kurtuldu. 

Haberin Devamı

Gene Hackman’ın ölümü, aslında sadece bir kayıp değil, aynı zamanda içinde yaşadığımız dijital çağda bile ne kadar yalnız olabileceğimizi ve toplumsal bağların ne kadar zayıf olduğunu gösteren bir hikâyeye dönüştü. Peki, Gene Hackman’ın ölümü neden bu kadar geç duyuldu?  

Ölüm mü yalnızlık mı

Öncesinde neler yaşandı? 

Sadece bizlerin değil, dünyaca ünlü yıldızların, hatta bir ikonun bile bu kadar “connected” olduğu söylenen bir çağda yalnız kalması, hiç eşinin dostunun, arayan soranının olmaması ne anlama geliyor? Gene Hackman, 1930’larda doğmuş, 1960’ların sonlarına doğru Hollywood’da çalışmaya başlamış ve 1970’lerde “The French Connection” gibi unutulmaz yapımlarla adını duyurmuş 2 Oscar, 4 Altın Küre ödüllü, Hollywood’un altın çağının efsane oyuncusu. 

Ölüm mü yalnızlık mı

Hackman’ın eşi ile birlikte evlerinde ölü bulunması herkesi şaşırttı. Özellikle de aktörün eşi ile olan ilişkisi üzerine ortaya atılan spekülasyonlar, bu kaybı daha da ilginç hâle getirdi. Hackman, yıllarca özel hayatını kamuoyundan uzak tutmaya özen göstermişti. Ancak, ölümünden önce, yakın çevresi dışında çok az insan onu görmüş ya da ondan haber almıştı. Hackman’ın eşi Betsy Arakawa’nın da sağlık sorunlarıyla mücadele ettiği biliniyordu. Arakawa’nın hastalığı, Hackman’ın ölümüne bir şekilde etki etmiş olabilir diye düşünülüyor şimdi. Özellikle de Arakawa’nın Hackman’dan en az 1 hafta önce öldüğü açıklanınca. Eşinin hastalıklarının ardından Hackman’ın sağlık durumunun da kötüleşmiş olması elbette mümkündü. 

Soru işaretleri 

Haberin Devamı

Hackman’ın ölümü ardında soru işaretleri bıraktı. Bu durum, sadece ailesinin değil, arkadaşlarının ve dostlarının da Hackman ve eşini ne kadar yalnız bıraktığını gözler önüne serdi. Hackman’ın Alzheimer olduğu da bilinenler arasında, hatta eşinin ölümünü fark etmemiş olabileceği de söyleniyor. Yakın zamanda Bruce Willis’e de demans teşhisi konuldu. Willis’in eşi Emma Heming, yıllardır eşine büyük destek olmasına rağmen, Gene Hackman ve eşinin başına gelenlerden ne kadar etkilendiklerini açıkladı. Hastalık sürecinde, hastaya bakan eşin yalnızlığını ve zorluklarını dile getirdi. Emma Heming, daha önce yaptığı açıklamalarda, Willis’in hastalığının tedavi süreci boyunca en çok ihtiyaç duyduğu şeyin sadece profesyonel yardım değil, aynı zamanda duygusal destek olduğunu vurgulamıştı. Ancak Willis ve Hemming’in durumunda da, toplumdan gelen desteğin yanı sıra çoğu zaman yalnızlık duygusunun ağır bastığı görülüyordu. Emma Heming, eşinin hastalığı nedeniyle zor bir dönem geçirdiğini ve bu zorlukların sadece aile üyeleriyle değil, toplumla da paylaşılamadığını söyledi. 

Haberin Devamı

Ünlülerin içsel yalnızlığı 

Birçok ünlü, kendi hastalıklarını ya da zorluklarını medya aracılığıyla duyururken, aslında ne kadar yalnız kaldıklarını, gerçekte kimseye ulaşamadıklarını fark ediyor. Günümüzde dijital bağlantıların ve sosyal medyanın ne kadar yaygın olduğu düşünüldüğünde, ünlülerin yalnızlıkları daha da dikkat çekici hâle geliyor. Gene Hackman gibi bir ikonu bu şekilde kaybetmek ve çok sonrasında bu kayıptan haberdar olmak, aslında bu sonsuz bağlantılı dünyada ne kadar yalnız olabileceğimizi gösteriyor. Hackman’ın ölümünün ardından, yakın arkadaşlarına ve ailesine gözler çevrildi. Eşinin hasta olması ve bu zorlu dönemde çok fazla kişinin etrafında olmaması, sanatçının hayatında sosyal bağların ne kadar zayıf olduğunu da gösterdi. Hackman ve Willis gibi, çok sayıda insanın hayatına dokunan isimlerin bile yalnız kalabildiği bir dünyada, kişisel bağlar bir noktada kopabiliyor. İnsanların yalnızlıklarını gizleme çabaları, toplumsal normlar ve sosyal baskılar arasında kayboluyor. Her ne kadar Hackman ve Willis gibi ünlü isimlerin birçok hayranı olsa da içsel yalnızlıkları ve hayatta bir noktada dostlarının ya da sevdiklerinin onlara vereceği desteğin eksikliği, daha da belirgin hâle geldi. 

Toplumsal yalnızlık 

Bugün, toplumsal yalnızlık giderek daha fazla görülüyor. Özellikle ünlü isimlerin, hayranlarıyla ve medya ile sürekli etkileşimde olmalarına rağmen, etraflarında gerçekten kimse olup olmadığını sorgulamak gerekiyor. Hackman’ın ölümü ve Bruce Willis’in sağlık durumu üzerine yapılan açıklamalar, aslında birer uyarı niteliği taşıyor: Yalnızlık, sadece fiziksel değil, duygusal ve toplumsal anlamda da derinleşebiliyor. İşte bu noktada Robin Williams’ın sözünü de hatırlıyoruz: “Hayattaki en kötü şeyin yalnız kalmak olduğunu düşünürdüm. Öyle değil. Hayattaki en kötü şey, kendini yalnız hissetmene neden olan insanların arasında kalmak!”