Nusret’ten Maçka’daki oteline Cipriani takviyesi

Nusret’le çok beğendiği İtalyan restoran markası Cipriani’yi kendi oteli Park Hyatt Maçka Palas’ta açması şerefine buluştuk. Bu bir röportaj değil, iki eski arkadaşın durum değerlendirmesi.

"2007’de İstinye Park Günaydın’da çalışıyordum, Nişantaşı City’s yeni açılmıştı, patronum beni City’s’de çalışmaya gönderdi. Üç otobüs değiştirip tam Park Hyatt’ın (o zamanki adıyla Maçka Palas) karşısında durakta indim. İşte bu binayı hayatımda ilk görüşüm o an. Bu binayı, bu ihtişamı, önündeki insanları görünce ezilmemek mümkün değildi. Hemen saygıdan önümü ilikledim, önünden öyle yürüdüm. İşte şimdi aradan 15 yıl geçti ve bu bina benim oldu ve şimdi başka bir şey haline getiriyorum.”

İşte arkadaşım demekten gurur duyduğum Nusret (Gökçe), Cipriani’nin cuma akşamki özel açılışından önce, hafta başı kendisiyle yeni restoranı gezerken böyle anlatıyor. Evet, haklısın, bu binayı çok güzelleştirdin diyorum.

Maçka Palas’ın önünden geçen herkes hemfikir bu konuda, Nusret’e önyargılı olanlar bile. Nedeni basit, daha önce ne bayraklar, ne tenteler, ne çiçekler vardı… Nusret hepsini kendi özenle seçti ve yaptırdı.

“Yok, o değil, o işin sadece makyajı” diyor, oysa o makyaj dediği görüntü tüm İstanbul’u ilgilendiriyor, sadece müşterilerini değil. Keşke tüm bina sahipleri şehrin dış görüntüsünü de düşünse. Nusret’e göre asıl başarı, burada Nusr-et, Cipriani, Kappuccino, Socialista, spor salonu gibi farklı birçok alanı aynı otelin çatısı altına toplamak.

Maçka Palas binasının 100. yılı

“Yurt dışında birçok otelde kalıyorum, inan böylesi yok” diyor. Bu arada Park Hyatt Maçka Palas binasının bu yıl 100. yılı da kutlanıyor. Cipriani’nin kapısında “Bak dışarısı İstanbul, içerisi Milano, Venedik” diyor Nusret. Malum, Cipriani’nin çıkış noktası Venedik. Tüm dünyadaki Cipriani’ler gibi kendinizi lüks bir gemide gibi hissediyorsunuz bu dekorla.

Cuma akşamı gerçekleşen açılış partisine Cipriani ailesinin yanı sıra Nusret’in kendisini Günaydın yıllarından destekleyen sadık müşterileri de katılıyor, bu arada eski dostlarını unutmayıp tek tek arayarak davet etmesi de ayrıca güzel. Onun yerinde kim olsa, bu kadar dünya çapında fenomen olmaya ve bu kadar para kazanmaya çok farklı olurdu. Oysa o kapısını çalan herkesle tek tek fotoğraf çektiriyor, kimseyi kırmıyor. Müşterisi de olsa sosyal medyadan takipçisi de olsa ya da sadece sokaktan geçen biri de olsa hepsiyle tek tek ilgileniyor. Cipriani’den Nusr-et’e geçerken iki adımlık mesafede önce kaykaycı gençler durduruyor, onlarla fotoğraf çektirdikten sonra hemen kaykayın üstüne de çıkıyor, sporculuğuyla biliniyor zaten ama ekibi haklı, korkuyorlar ona bir şey olacak diye gözünün içine bakıyorlar.

Yaşlı teyzeden Pakistanlı kıza

Derken bir yaşlı teyze geliyor, boynuna asılı telefonuyla bir selfie yapıyor Nusret’le. O arada Pakistanlı iki genç kız video çekmek istiyor. Daha sonra Kapicciiiinoo’da bir espresso içiyoruz ayaküstü ve hemen yanındaki spor salonunu geziyoruz.

Tadını çıkar!

Technogym’e özel tasarım spor aletleri yaptırdığını daha önce konuşmuştuk, ama yine de gördüğüm manzara etkileyici. Altın renkli son teknoloji spor aletleri de, dalgaları andıran tavandaki aynalar da belli ki özenle seçilmiş. Bazen karşısındakini delirtecek kadar detaycı, çoğumuzun kaldıramayacağı kadar çalışkan.

Turumuzu tamamlayınca Nusret’e tek bir şey söylüyorum: “Tadını çıkar.” İşte belki de tek yapamadığı şey o, çünkü çalışmaktan boş zamanı yok. Zaman yaratma lüksü olsa bile onu en mutlu eden şey daha çok çalışmak ve daha çok spor yapmak. Boşuna marka olunmuyor!

Hatırlatalım, İtalyan restoranı Cipriani bu hafta sonu itibarıyla açıldı, gece kulübü Socialista ise bu ay sonu açılacak. Spor salonu şimdilik sadece otel misafirlerine hizmet veriyor, ama yakında üyelik sistemi de başlayacak.

Kimbilir belki ileride Nusret, Cipriani’nin şu anda dünyada çok konuşulan üyelik kulübü Casa Cipriani’yi de İstanbul’a getirir.