Tam 5 ay sonra açılacak bir müze sergisinin biletleri şimdiden tükendi. Peki, ama hangi müze, hangi sergiden söz ediyorum?
Eylül ayında bir müzede açılacak serginin biletleri şimdiden satışa çıktı ve satışa çıkar çıkmaz tükendi. Peki, ama hangi sergi olabilir bu? Londra’da Victoria&Albert Müzesi’nde açılacak “Gabrielle Chanel: Fashion Manifesto” (Moda Manifestosu) sergisinden söz ediyorum. Elbette, sanat müzeleri uzun zamandır büyük modaevlerinin tasarımlarını sergiliyor. Ama günümüzün çılgın tüketim furyasının ekonomik krizle biraz da olsa düzeleceğini düşündüğümüz zamanlarda bile hâlâ moda markaları ve “sold out” (tükendi) kültürü gündemde.
V&A Chanel sergisinde 70 yıla ait 200 “look” sergileyecek. Sergi sadece Chanel’in tüvit takımlarının hikâyesini içermeyecek, aynı zamanda tartışmalı savaş zamanı geçmişinden de söz edecek. Biyografik olarak olmasa da, savaşın tasarımlarındaki etkisi anlatılacak. Chanel, cesur ve özgürlüğü vurgulayan avantgarde bir kadındı ve vizyonerdi. Modern kadının rahat ama zarif giyinme isteğini çözmeyi başardı. Şu anki marka kültüründen çok uzaktı. Büyük bir İngiliz müzesi tarafından sergilenecek ilk Chanel retrospektifinde daha önce Paris ve Melbourne’da gerçekleşen sergiler önemli ölçüde genişletildi. Sergilenen 200 kıyafetten 122’si yeni eklendi.
V&A’in en son gişe rekorları kıran ‘Christian Dior: Designer of Dreams’ başlıklı moda sergisinin de yaratıcısı olan küratör Oriole Cullen, ekibinin bazıları 100 yıldan daha eski, daha önce hiç görülmemiş parçalar için uluslararası koleksiyonları taradığını söyledi. Yeni eklenenler arasında, 1950’lerde fotoğrafçı Norman Parkinson’un en sevdiği konu olan ve 1990’daki ölümünden sonra ailesi tarafından V&A’e bağışlanan, yüzyılın ortasındaki süper model Anne Gunning’in kişisel gardırobundan eski parçalar da yer alıyor.
V&A’in direktörü Tristram Hunt, Chanel’i günümüzde kadınların giyimini etkilemeye devam eden bir moda çerçevesi çizerek yeni bir feminen zarafetin yolunu açtığı için övüyor.
Sergi 16 Eylül’de başlayacak, ama ilk etapta satışa çıkan biletler şimdiden tükendi, daha sonra ise haziranda bilet satışı yeniden başlayacak.
Müzeleri moda mı kurtaracak?
Sanat müzelerinde moda sergileri düzenleniyor. Peki, ama neden? Moda gerçekten bir sanat mı, yoksa müzelerin popüler kültüre ihtiyacı mı var? Aslında değişim pandemiden de daha önce başlamıştı. “Eskiden modanın sanat müzelerine girmesi konuşulmazdı bile” diyordu Metropolitan Müzesi’nin küratörlerinden Harold Koda, New York Times’a. Yıllar önce New York Metropolitan’da Chanel sponsorluğunda Chanel sergisi açıldığında müze çok ağır eleştiriler almıştı. Oysa son 10 yılda herkes çoktan alıştı, Dior sergisi markanın sahibi LVMH grubu tarafından destekleniyor. Müzeler çoktan kabul etti, moda da artık bir sanat, moda ve kostüm sergileri sayesinde daha çok kişiye ulaşıyorlar. Şimdi ise müzeler moda markalarıyla başlayan iş birliklerini daha başka sektörlerle de birleştirdi. Artık sergi alanlarını farklı firmalara kiralayıp sponsorlu içeriklere de geniş yer veriyorlar. Brooklyn Müzesi, “The Queen’s Gambit” ve “The Crown” dizilerinin kostümlerinden oluşan sanal bir sergi yaptı, müzenin girişinde de geniş bir alanı serginin tanıtımına ayırdı. Londra’da ise Covent Garden’da National Portrait Gallery Disney+ ile bir iş birliği yaptı, Disney ve Star Wars kahramanlarını tanıtan bir açık hava sergisi hazırladılar. Dünyanın önde gelen müzeleri markalarla iş birliklerine hazır olduklarının altını çiziyor. Bunu sadece pandemide yaşadıkları zorluklara da bağlamıyorlar. Genç jenerasyon için popüler kültür daha etkili, Jay-Z ve Beyoncé tek bir kliple çağdaş sanat farkındalığını artırmak için bir sergi serisinden daha etkili olabiliyor, diye de açıklıyorlar. Moda sergilerinde ise tek sorun, kısa süreli olmaları gerekiyor, çünkü kumaşlar ışıktan zarar görüyor. Bakın Oscar de la Renta ne demişti: “Kıyafetleri çöpe atılabilir sanat olarak görürdüm, bir gün bu kadar önemli olacaklarını düşünemezdim.”