Moda haftalarından geriye kalanlar

Moda haftaları New York ile başladı; sırasıyla Londra, Milano ve şimdi de Paris ile 3 Ekim’e kadar devam ediyor. İşte bu sezon moda haftalarında iz bırakanlar.

Moda haftalarında öne çıkan tasarımları ya da renkleri konuşacak değiliz. Malum, bu sezon her telden çalıyorlar. Tasarımcılar markaların kimliğini alt üst ederek çağa uyum sağlamaya çalışıyor. Tabii bunu yaparken de moda haftalarından geriye kalanlar ister istemez değişiyor. İşte New York ile başlayıp Paris’e uzanıp hızlıca bir göz atıyoruz, moda haftası notlarımıza.

Anna Delvey’nin terası podyum oldu

TV belgesellerine, dizilerine konu olan birçok dolandırıcılık hikâyesi var ama hiçbiri Anna Delvey gibi anlık şöhretlerini devam etmeyi başaramadı. Anna Delvey hapishanedeyken çizdiği resimlerle çağdaş sanat dünyasına giriş yaptı, sonra bunu sürdürerek sergilerle gündemde kaldı. Son olarak ise New York Moda Haftası’nda Shao markasının defilesine ev sahipliği yaparak dikkatleri üzerine çekti. Ev hapsinde olduğu için defile Anna’nın yaşadığı apartmanın terasında gerçekleşti. Bir sonraki aşamada Anna karşımıza bir de moda tasarımcısı olarak çıkarsa şaşırmamak lazım.

Dilara Fındıkoğlu ses getirdi

Bağımsız bir moda markasının moda haftalarında defile masrafının altından kalkması kolay değil. Dilara Fındıkoğlu da İngiliz Moda Konseyi tarafından düzenlenen Moda Ödülleri’nde En İyi Yeni Kadın Giyim Markası ödülüne aday gösterildiğinde, Londra Moda Haftası’na katılamayacağını açıkladı. Bunun finansal nedenlerden kaynaklandığını anlattı. Hatta bu durum New York Times’a da büyük haber oldu. Bunun üzerine Türk asıllı İngiliz moda tasarımcısı Erdem (Moralıoğlu) moda haftalarında defile yapmanın önemine dikkati çekti. Bağımsız moda markaları için reklam kampanyaları yerine defile yapmanın doğru olduğunu anlattı. Hatırlatalım, Erdem de bu yıl İngiliz Moda Konseyi tarafından düzenlenen Moda Ödülleri’nde En İyi Moda Tasarımcısı ödülüne aday. Unutmamak lazım, moda tarihinin en iyi markalarından biri Alaia’nın kurucusu Azzedine Alaia, hiçbir zaman moda haftalarına katılmadı, moda haftalarında defile yapmaya her zaman karşıydı ama tasarımları çok başarılı olduğu için, moda tarihinde yerini aldı. Bakalım Dilara Fındıkoğlu ve Erdem’in açıklamalarında kim haklı çıkacak!

Balmain koleksiyonundan 50 parça çalındı

Moda haftalarında ilk defa olmuyor, markaların koleksiyonlarının çalındığını ya da kaybolduğunu söyleyip defile stresinden kaçmaya çalıştığı daha önce de oldu. Balmain’in de Paris’te havalimanından ofise giden yolda koleksiyonu taşıyan aracın soyguncular tarafından durdurulduğu ve tam 50 parçanın çalındığı duyuruldu. Burada beklenen Balmain’in defileyi iptal etmesiydi ama Balmain’in kreatif direktörü Olivier Rousteing tam tersine defileyi yaparak ve her şeyi son anda yeniden yapmak zorunda kaldıklarını anlatarak artı puan topladı.

Dior’dan neon feminist pankartlar

Tasarımcı Maria Grazia Chiuri, modanın “kum saati vücutlu mükemmellik fikrini” reddederken, cinsiyetçilik ve kapitalizm karşıtlığı temalarına yer verdi. Dev video ekranlarında makyajlı ve eldivenli ev kadınlarının ve arabaların üzerine şefkatle eğilen kıvrımlı modellerin görüntüleri belirirken, podyumun arkasında neon feminist pankartlar parlıyordu.

Sürdürülebilirlik gündemde

Sürdürülebilirlik, moda haftalarının da gündeminde. Hızlı tüketimi başlatan moda endüstrisinin şimdi tam tersini savunması da ayrı bir ikiyüzlülük örneği. All Saints markasının kurucusu, mevcut kıyafetleri, ölü stok kumaşı, geri dönüştürülmüş ipliği ve aksi takdirde çöplükte kalacak olan organik pamuk, keten ve kenevir kullanan, sürdürülebilirlik üzerine kurulu bir moda markası olan Stuart Trevor’u tanıttı. Stuart Trevor söyle özetledi: “Birçok kez yeni bir marka yaratmam istendi. Hep şöyle cevap verdim: ‘Zaten dünyada çok fazla kıyafet var, ihtiyacımız olan son şey başka bir giyim markası.’ Peki ya herhangi bir kıyafet üretmeyen bir giyim markası?” Ve sonuç sadece çok beğenilen ürünler değil, aynı zamanda gezegen için iyi olan yeni bir marka.

Defileler birer sanat performansına dönüştü

Londra Moda Haftası podyumun ötesine geçti. 2023 için canlı müzik ve bale dansçılarını da içeren yeni bir performans ve moda karışımı ortaya çıktı. Londra’daki Theatre Royal Drury Lane’de gerçekleşen Vogue World, buna öncülük etti. Kate Moss’un dans performansı, Stormzy ve Annie Lennox’un performansları, Sophie Okonedo’nun konuşması ve dört süper modelin finaliyle etkinlik, “defile”nin artık ne anlama gelebileceği konusunda ders verdi. Balerinler ve müzisyenlerin canlı performansları, Londra Moda Haftası’na damga vurdu. Atık malzemeleri yeni kıyafetlere dönüştürmekle tanınan Matty Bovan, defilesini sanat galerisine yakışan sürükleyici bir deneyime dönüştürdü: Patrick McDowell, defile için Rambert ile işbirliği yaptı. Dans grubunun sanat yönetmeni Benoit-Swan Pouffer, Frederick Ashton’ın 1926 tarihli “A Tragedy of Fashion” balesinden ilham alan bir koleksiyon için podyumdaki dansçıların ve modellerin koreografisini yaptı.

Sandalye kapmaca devri

Sarah Burton ve Gabriela Hearst, sırasıyla Alexander McQueen ve Chloé için veda koleksiyonlarını sunuyor. Ancak vedalar duygusal olsa da moda geleceğe odaklanmaya programlı. Şimdi asıl önemli olan, bu iki büyük ayrılığın yol açacağı moda dünyasında sandalye kapmaca devri. Burton ve Hearst endüstrinin merkezi figürler. Geçen yıl Gucci’den ayrılan Alessandro Michele’nin modaya geri döneceğine dair söylentiler de var. Bu sezon New York, Londra ve Milano’daki defileler tüketicinin giyilebilir, sade, klasik parçalara ve “sessiz lüks” trendine olan iştahını takip etti. Oysa trend avcıları, Michele’nin Gucci’deki gösterişli saltanatı sırasında sağladığı cesur estetik vizyona sahip tasarımcı için sistemde bir boşluk olduğuna inanıyor.