Sanatçı Elif Uras’tan mimar Ahmet Alataş’a, şef Aret Sahakyan’dan master sommelier İsa Bal’a kendi alanlarında önde gelen isimler, Maça Kızı’nın yaratıcısı Sahir Erozan sayesinde Miami’de bir araya geldi ve 4 günlük bir pop-up mekân yarattı.
Miami’de Ocean Drive’dayız, Gianni Versace’nin artık bir otel haline gelen evinden birkaç blok ötede. Kumsalda dev bir çadırın içindeyiz, tüm çadır çini desenleriyle kaplı. Masa örtüleri bile çini desenli. Desenler New York’ta yaşayan değerli sanatçı Elif Uras’a ait, pop-up mekân ise Türkiye’nin en değerli mimarlarından Ahmet Alataş’ın imzasını taşıyor.
Aslında projenin ilk hali daha farklıydı, ama izinler ve teknik sorunlar derken son anda harika bir çözüm bulunmuş. Ve Elif Uras’ın çini desenleriyle Med Miami by Maça Kızı kısa sürede ortaya çıkmış.
Herkes Elif Uras’ı tebrik ediyor, Elif her zamanki gibi mütevazı, “Sahir’in vizyonu” diye başlıyor anlatmaya. Aslında hep eserlerinin içinde yaşanabilecek bir şeye dönüşmesi fikri onu heyecanlandırıyormuş, Med Miami ile bu fırsatı bulduğu için mutlu.
Med Miami, Maça Kızı ve Villa Maça Kızı’nın yaratıcısı Sahir Erozan’ın fikri. Sanat fuarı Art Basel sırasında Akdeniz ruhunu Miami’ye taşıyor. Sahir Erozan, uzun yıllar ABD’nin başkenti Washington DC’de sevilen mekânlar yarattığı için ABD’de zaten tanınan bir isim. Med Miami aslında çılgın bir proje, önce 30 Kasım’da 200 kişilik oturmalı bir akşam yemeğiyle başlıyor. Türkiye’nin en iyi şeflerinden Aret Sahakyan’a mutfakta Carlo Bernardini ve Marco Fadiga eşlik ediyor. Şaraplar ise Londra’da yaşayan Michelin yıldızlı master sommelier İsa Bal’dan soruluyor. Bu arada bir de detay, su ve sodalar Türkiye’den, Levent ve Ömer Kızıl’ın markası Uludağ Premium.
Yemekte masada Türkiye sanat dünyasının global ligdeki koleksiyonerleri ve aynı zamanda destekçileri Oya-Bülent Eczacıbaşı ve Nezih Barut, mimar Ahmet Alataş, İstanbul Modern direktörü Levent Çalıkoğlu, tasarımcı Sema Topaloğlu gibi değerli isimler var. Bir başka koleksiyoner, “Mudo” lakaplı Mustafa Taviloğlu da arada uğruyor yanımıza.
Art Basel nasıldı?
İster istemez konu dünya çapındaki koleksiyonerlerimizin Art Basel’i nasıl bulduklarına geliyor. Hepsinin ortak kanısı, fuar bu yıl eserler bakımından zayıf. Çok çarpıcı bir şey yok. Ama satışlar için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Daha pazarlık aşamasında birçok eserin anında satıldığına şahit olmuşlar. İstanbul Modern koleksiyonu için fuardan henüz bir eser alınmamış. İstanbul Modern’in yaratıcısı Oya Eczacıbaşı’ya müzenin Renzo Piano imzalı yeni binasının ne zaman açılacağını soruyorum heyecanla. “Martta” diyor. Bülent Eczacıbaşı ile İstanbul Modern’in Galataport’a ne kadar olumlu etkisi olacağını, dünya çapındaki mimarların şehirlere ne kadar büyük değer kattığını konuşuyoruz.
Türkiye’nin etkili tanıtımı
Yemekte, çok erken aramızdan ayrılan, dünya çapında olabilmeyi başarabilmiş sayılı kadın mimardan biri olan Zaha Hadid’den de bahsediyoruz. Malum daha önce Hadid, İstanbul Modern’de yemeklere katıldı. İstanbul’u çok seviyordu ve İstanbul’da proje yapmayı çok istedi. Demet Sabancı-Cengiz Çetindoğan ile bir müze projesi ve Kartal için projeleri vardı ama ne yazık ki gerçekleşmedi. Daha önce kaçan benzer bir fırsat da Frank Gehry’nin Tepebaşı’ndaki TRT binasının yerine çizdiği projeydi.
Çöllerde sıfırdan yapılan şehirlere bile usta mimarlar güzel eserlerle imza atarken biz İstanbul kadar güzel bir şehre ne yazık ki çirkin yapılarla ihanet ediyoruz. Tam da bu yüzden Renzo Piano imzalı İstanbul Modern binasının sadece Galataport’a değil, İstanbul’a katacağı değer büyük. İşte dünyanın neresinde olursanız olun, gündeminiz değişmiyor, sonuçta dönüp dolaşıp konu evinize, İstanbul’a geliyor. Tabii Med Miami’de Bodrum’dan da bahsediliyor uzun uzun. Bodrum’da markaları yer alan yabancılar, Bodrum’daki satışlardan ne kadar memnun olduklarını anlata anlata bitiremiyor. Yemek sonrası partiye geçiliyor. Sahir Erozan, her zaman en iyi partileri yapmasıyla biliniyor. Med Miami’ye zor şartlar altında verilen onca emeği yerinde görünce gerçekten delilik diye düşünüyor insan, ama böyle etkinliklerin olması Türkiye’nin tanıtımı açısından önemli. Özellikle yurt dışında yapılan çoğu Türk organizasyonunda gördüğümüz “körler sağırlar birbirini ağırlar” durumundan sonra bir kez daha fark ediyoruz. Sahir Erozan’ın Türkiye’nin önde gelen isimleriyle kendi uluslararası çevresini dünyanın farklı şehirlerinde bir araya getirmesi, birçok büyük kurumun yapmaya çalıştığı tanıtımdan çok daha etkili.