Kısa seyahat yerine uzaklarda uzun rota

İnşaatı tam 10 yıldır devam eden dev otel projesi The Peninsula Londra’nın lobisinde başlıyorum güne. Daha önce İstanbul’da yapıldığı gibi otel yönetimi projede birlikte çalıştıkları isimleri gururla tanıtıyor. Tesadüfen oteli, binayı yeniden yaratan mimarlar Hopkins Architects’in yönetici ortakları ile geziyorum.

Heathrow Havalimanı’nda bir hangarda ilk oda denemelerinin nasıl yapıldığını da dinleme şansım oluyor. Londra’da ödüllü şef Claude Bosi otelin terasında Concorde uçak parçalarının da olduğu, Brooklands adlı yeni bir restoran açıyor, hemen yanında bir de cigar lounge olacak.

Brooklands, İngiliz havacılığının ve motor sporlarının klasik dönemlerinden esinlenen dekorasyonuyla dikkatleri çeken, Michelin yıldızlı bir mutfak ekibinin çağdaş Avrupa mutfağı yorumu olacak. Ünlü Londralı mimarlar Archer Humphryes tarafından tasarlanan mekân, ikonik Concorde’un ölçekli modeli sayesinde restoranda misafirlerin havada uçuyormuş hissine kapıldığı büyüleyici manzaralı geniş bir açık terasa sahip.

Fatih Tutak’la karşılaşma

Tesadüfen aynı gün Londra’da Türkiye’nin ilk 2 Michelin yıldızlı tek şefi Fatih Tutak’la da karşılaşıyorum. Turk by Fatih Tutak ile tanıdığımız şef, şimdi Peninsula İstanbul’da yeni bir restoran Gallada ile karşımıza çıkmaya hazırlanıyor. Daha önce dünyanın en ünlü restoranlarından ikisinde; Kopenhag’da NOMA ve Tokyo’da Nihonryori Ryugin’de görev yapan Fatih Tutak, Asya ve İpek Yolu mutfağına olan tutkusunun gelişmeye başladığı Çin ve Hong Kong’da uzun yıllar geçirdi. 16 yılın ardından Türkiye’ye döndükten sonra Turk by Fatih Tutak’ı açtı ve şimdi Gallada’nın Direktör Şefi rolüyle lezzetli ve yenilikçi bir Türk-Asya mutfağı yaratıyor. Menüsü ve iç tasarımı ile Gallada, Türk kumaşları, armatürleri ve çini mozaiklerle cömertçe döşenmiş bir ana yemek odası; nar ağaçları ve basamaklı bir çeşmenin Boğaz ve Tarihi Yarımada’nın manzarasını çerçeveleyen görkemli terasıyla farklı bir deneyim sunacak.

Görkemli bir otel

Lüks oteller artık restoranlar konusunda da iddialı, en iyi şeflerle çalışıyorlar. Peki, ama diğer konularda da aynı hassasiyeti gösteriyorlar mı? “Dünyanın iki büyük kıtasını birbirine bağlayan İstanbul, yüzyıllardır kültürlerin de buluşma noktası olarak insanlık tarihinde çok özel bir yere sahip. İstanbul’un mirasının zenginliğini yansıtan, ama aynı zamanda günümüzün dinamizmi ve enerjisini de içinde barındıran görkemli bir otel yaratmayı hedefledik. Otelimizin kendine özgü estetiğini oluşturmak için Türkiye’nin en önde gelen yaratıcı isimlerinden birçoğuyla birlikte çalışmak büyük bir zevk. Bu sanatçılar, misafirlerimiz için otantik ve güzel bir ortam sağlamanın yanı sıra kendi ülkelerinin kültürel miraslarını da yansıtmak için büyük çaba gösterdi” diyor The Peninsula Istanbul Genel Müdürü Jonathan Crook. Tabii otelin tasarımı için Zeynep Fadıllıoğlu ile çalışmaları da bunun önemli bir göstergesi.

Mekânlar önem kazanıyor

Peki, ama pandemiden sonra seyahat alışkanlıklarımız nasıl değişti? İşte bunu da The Peninsula Londra Genel Müdürü Sonja Vodusek ile konuşuyorum: “Pandemi ile insan etkileşimi daha da önem kazandı. Bu yüzden mekânlar daha da önem kazanıyor. Mimari olarak güzel bir mekânda insan etkileşiminin yerini hiçbir şey tutamaz” diyor. “Pandemi sonrasında seyahatler zorlaştı, bu yüzden de artık 1-2 günlük yakın yerlere kısa seyahatler yerine, daha uzak destinasyonlara, daha uzun zaman ayırarak gezmeyi tercih edenlerin daha da arttığını görüyoruz. Yakın yerlere ise uçak yerine trenle gidenler çoğaldı” diye ekliyor.

Londra ekibi İstanbul için de çok heyecanlı; çünkü önce 14 Şubat’ta İstanbul’da Galataport’taki otel açılıyor. Londra’nın en güzel semtlerinden birinde, harika Hyde Park manzaralı olsa da, bir İstanbul manzarası değil tabii! Boğaz ve Tarihi Yarımada manzarasının yanında her yer ister istemez sönük kalıyor.

Öğrenci sanatçıların eserleri

Londra’nın açılışı henüz belli değil. İçinde bir de Çin restoranı Canton Blue olacak. Londra’daki ekibin kıyafetlerini Kate Middleton’ın favori moda tasarımcısı Jenny Packham yapmış. İstanbul’da ise üniformalar Arzu Kaprol imzasını taşıyor. Londra’daki en beğendiğim iş birliği ise aslında ünlü bir isimle değil. Tam tersine öğrencilerle. Otelin iç mekânları için orijinal sanat eserleri yaratmak üzere, İngiltere’nin kendine özgü sanatsal mirasını desteklemek için kurulan The Royal Drawing School’dan 40’tan fazla sanatçıyı görevlendirmişler. Çeşitli tarz ve medya aracılığıyla yapılan, İngiliz manzaralarını temsil eden yaklaşık 200 eser, şimdi otelin konuk odalarını ve suitlerini süslüyor. Bu arada Londra’daki otelin bir de lüks mağazalara ayrılan bölümü olacak. Buraya Türkiye’den bir mücevher markasının Gilan’ın geleceği konuşuluyor. Ama otel yönetimi markaların henüz netleşmediğini söylüyor.