Fethiye’de sadece denizden ulaşılan gizemli bir koyda, zamansız bir mekân yaratıldı: Yazz Collective, iki restoranı ve plajıyla şimdiden bu yazın en çok konuşulan destinasyonlarından biri olmaya aday
Pandemi sonrası hepimiz, yaşamla birlikte seyahat alışkanlıklarımızı da sorguluyoruz. Seyahat trendleriyle ilgili açıklanan araştırma sonuçlarına inansak bile, trendlerin bireylere göre şekilleneceğini de biliyoruz. Bundan sonra nasıl yaşayacağımıza ve neden seyahat edeceğimize dair ipuçlarının sorgulanması ve yeni markalar yaratılması ise sevindirici bir gelişme. Seyahat ve tatil anlayışını sorgulayan isimlerden biri de Mehmet Can Uzun. Turizm ve eğlence sektöründe yıllardır çalışan Uzun, global ve lokal turistin seyahat ihtiyaçlarının nasıl şekillendiğini, Türkiye’den çıkan seyahat ve eğlence konseptlerinin ne kadar az olduğunu gözlemleyip ortağı Timur Savcı ile yeni bir konsept yaratıyor. İşte Yazz Collective böyle kuruluyor. İki ortak, “Yazz Collective Akdenizli; nereye giderse gitsin bu konsepti yaşatmak üzere kodlanmış. Akdeniz’den ilham alan; dağ veya deniz kenarı, doğanın içine konforu ve gastronomiyi yerleştiren, kozmopolit bir kurguyu eklerken, özel ve paylaşılan anları birbiriyle entegre eden bir yaşam konsepti” diye özetliyor.
Fethiye’nin Turunç Pınarı Koyu’nda, sadece deniz yoluyla ulaşılabilen, çam ağaçlarıyla kaplı gizemli bir koyda kurulan yaşamdan bahsediyoruz. Yıllar önce Banu ve Timur Savcı’nın âşık olup satın aldıkları bu koyda Mehmet Can Uzun’un hayalinin kolektif bir çabayla hayat bulmuş hali. Mimar Fahrettin Aykut’un bu ortaklıktan çıkan enerjiden beslenerek doğayı ve tasarımı bir araya getirmesi ve şef Mustafa Otar’ın, bulunduğu topraktan beslenen, yerel lezzetler sunan mutfak anlayışıyla doğal, konforlu, samimi bir konsept çıkmış ortaya.
Zamansız bir mekân
Fahrettin Aykut, Yazz’ı zamansız olarak kurguluyor: “İlk gördüğüm andan itibaren mimari ve sanat birlikte gitti, birbirinden destek aldı. Odak noktamız bu doğallığı bozmadan konforu eklemek ve zamansız bir mekân yaratmaktı. Galeri için planladığımız alandaki kayayı parçalamaya kıyamadığımız için şu anda galerinin içinde sanat eserlerinin etrafında kocaman bir kaya var, dolayısıyla kayamız da kalıcı bir sanat eseri haline geldi. Kurumuş bir ağacın dallarını bir sanatçımız ile duvara çizdik, bu şekilde ona hayat verdiğimizi düşünmek istiyorum, her tarafında buna benzer detaylar olsun istedik.”
Ve 2 Akdenizli restoran
Şef Mustafa Otar’ın yönetiminde 2 Akdenizli restoran var; sebzesi, balığı bol, taş fırında, açık ateşte, közde uzun pişen slow food yemekler de, çiğ balık ağırlıklı ve balıklara uyan çeşitli zeytinyağlıların eşlik ettiği paylaşımlık menüler de dikkatleri çekiyor. Ana hedef mutfakta sıfır atık; malzemeye saygıya önem veriliyor. Yazz adlı restoran, Akdenizli bir mutfak, lokal bir zanaatkâra yaptırılan odun fırını, açık ateşler, keyifli kalabalık sofralar, mekânı kucaklayan bir bar öne çıkıyor. Gün boyu servis veriliyor; sağlıklı kâseler, balıklar ve makarnalar cezbediyor.
Tavern adlı restoran ise iskeleye yerleşmiş, sadece akşamları servis veren rakı, uzo eşlikçileri ağırlıklı, paylaşımlı bir menüsü var. Menü mevsime, tarladan yetişenlere ve çıkan balığa göre sürekli değişiyor.
“Bir yat kulübü gibi mi?” sorusuna, “Evet ama değil” cevabı geliyor Mehmet Can Uzun’dan: “Evet tekneden indiğinizde tüm ihtiyacınıza karşılık verecek şekilde kurguladık, gym’de sporunuzu da yapabilirsiniz, masaj terapistlerimiz, 2 restoran, 1 lounge, plaj, Ezgi Apa’nın Yazz’dan ilham alarak yarattığı koleksiyonun satıldığı butik ve galeri de var burada. Ama aynı zamanda yat kulübü gibi değil; çünkü tüm bunları çok doğal, samimi ve muhteşem bir doğanın içinde kurguladık.”
Belli ki bu yaz çok konuşulacak. Dileyelim böyle doğaya saygılı mekânlar diğerlerine de iyi örnek olsun.