Eylül itibarıyla şehre döndük, ama hâlâ hafta sonları Bodrum-İzmir- Dalaman hattı kalabalık. İşte bu yazın en çok dikkat çekenleri
Bodrum bu kadar çok yeni mekânı kaldırır mı: Lucca, Papermoon, Sunset gibi yerli markaların yanı sıra Hakkasan, Novikov, Sakhalin gibi yabancı markalar da Bodrum’a birer çıkarma yaptı. Kimse Bodrum’un bu kadar çok mekânı kaldırabileceğini düşünmüyordu, ama Bodrum bir kez daha hepimizi şaşırttı ve yabancı turistleriyle de yerli kitlesiyle de tüm mekânları doldurdu. Hatta bu yaz geçen yazdan bile daha iyi geçti Bodrum’daki işletmeciler için. Üstelik aşırı sıcaklara ve orman yangınlarına rağmen.
Yazz Collective
Sadece denizden gidilen gizemli mekân: Bu yazın en çok konuşulan yeni lokasyonlarındandı Yazz Collective. Timur Savcı ve Mehmet Can Uzun, Fethiye’de Turunç Pınarı koyunda, sadece tekneyle gidilen çok özel, Akdenizli bir lokasyon yarattı. Fahrettin Aykut doğayı koruyarak tasarladı Yazz’ı. Şef Mustafa Otar’ın yemeklerinden açık hava spor salonu ve SPA’sına kadar her detay beğenildi. Teknelerden gelenler Yazz Collective’i anlata anlata bitiremedi. En çok da böyle doğaya saygılı mekânların çoğalmasını dileyerek.
Alaçatı ve silahlar: Alaçatı’nın özünü hatırlatan, gastronomi odaklı Alaçatı Tasting’in son günü bugün. Bu yılki Tasting Alaçatı’nın ana teması sıfır atık ve geri dönüşüm. Ama Alaçatı’da en net hatırlanan bu yaz yaşanan silahlı saldırıydı. Bir kez daha Alaçatı nasıl böyle oldu konusu yazıldı çizildi. Tabii bu arada bu yaz çok uzun zamandan sonra ilk defa Bodrum mu, Alaçatı mı tartışmaları yapılmadı. Çünkü Bodrum arayı çoktan açmıştı, her zevke ve her bütçeye hitap eden sonsuz seçeneği ve tabii artık uluslararası bir tatil destinasyonu olduğunu kanıtlamasıyla.
DMaris’te her telden eğlence: Hiçbir otelde bu kadar çok seçenek yoktu. DMaris’te, Symi’den Cannes’a gitmiş kadar olmak mümkündü, Manos eğlencesinden La Guerite’in uzun öğle yemeklerine kadar… Tabii sadece yeme-içme seçenekleri değil, DMaris koyunun doğal güzellikleri de bunda etkiliydi.
DMaris
Pandemi hiç yaşanmamış gibi: Bu yaz özellikle tatil yerlerinde koronavirüs tamamen unutuldu. Tatile bu kez geç başlamış biri olarak beni en çok şaşırtan tanıdıkların merhabalaşırken birbirini hiçbir şey olmamış gibi sarılıp öpmesiydi. Pandemi hiç yaşanmamış gibiydi, buna rağmen sık sık karşılaşılan kişilerle ilgili “pozitifmiş” haberleri geldi; testler negatife dönene kadar görüşülmedi ama sonra yine sarılmalar, öpüşmeler devam etti.
Canlı müzik özlemi: Malva’dan Günay’a, Bodrum’da birbirinden tamamen farklı birçok canlı müzik alternatifi vardı. Hatta bir de açık hava konserleri yapıldı. Uzun zaman sonra sahnede canlı müzik izlemenin değeri daha iyi bilindi. Her ne kadar programlar gece saat 12’de bitmek zorunda kalsa da…
Gece yarısı müzik kesintisi: Saatler gece 12’yi gösterdiğinde birçok mekân külkedisine dönüştü, müziği hemen kesti. Elbette yasaklara uymayan istisnalar da vardı.
Ama sanki pandemiyle birlikte uyku saatleri de değişmişti. Herkes biraz daha erken yatar, erken kalkar oldu. Hatta bunu Türkbükü sahilde sabah erken saatte yaptığım yürüyüşlerde de gördüm; hiç ummadığınız isimler sabah erkenden sağlıklı yaşam yürüyüşlerinde birbirlerine günaydın diyordu.
Akyaka’da kitesurf: Bodrum, Çeşme sonrası hâlâ en sık konuşulan yerdi. Daha çok kitesurf sevenler tercih etti, ama kitesurf yapmayıp No. 22 Riders’Inn’de eğlenenler de oldu.
Orman yangınları: Hiç şüphesiz bu yaz hepimizi en çok üzen şeydi. Pandemiden bile daha çok uykularımızı kaçırdı, içimiz kan ağladı. Görüntüler korkunçtu.
Başta TEMA Vakfı’na yardım seferberliği başlatıldı; neyse ki sonra yangın söndürme uçak ve helikopterleri yardımları da yapıldı. Yine de çok uzun sürdü ve iklim krizi konusunda gözlerimizi biraz da olsa açtı.