SAHA Derneği’nden sevindirici bir haber geldi: Sanatçılar ve küratörlere projeleri için üretim, araştırma ve sunum imkânı sağlamayı hedefleyen SAHA Studio bu ay ilk mezunlarını veriyorSanatçılarımız ancak böyle dünya çapında olabilir. Dünyanın en önemli sanat markalarından biri Frieze. Londra’da bir kültür-sanat dergisi olarak başladı, daha sonra ise her yıl farklı zamanlarda Londra ve New York’ta düzenlenen çok önemli bir sanat fuarı haline geldi. Hatta sanat koleksiyonerleri için eserleri Frieze’den almak da artık bir artı değer. Koleksiyonerlerin bir sanat eserini neden özellikle Frieze’den almayı tercih ettiklerini, Frieze’in bir ölçü ya da sanatla tanışma aracı olup olmadığını daha önce kurucusu Matthew Slotover ile konuşmuştum.
Dünya çapında olmak için
“Türkiye’deki sanatçılar nasıl dünya çapında olabilir?” soruma, Füsun Eczacıbaşı’nın kurduğu SAHA Derneği’ni örnek göstererek cevap vermişti. Füsun Eczacıbaşı’nın
Sanat koleksiyonerleri yılın belli zamanlarında Art Basel’de toplanıyor.
Art Basel sadece ticari bir organizasyon değil, aynı zamanda kültürel bir etkinlik.
Yılda bir kez Basel, Miami Beach ve Hong Kong’da düzenleniyor.
Bundan tam 4 yıl önce Art Basel Miami’de ilk virüs etkisi görülmüştü.
Birçok önemli koleksiyoner, özellikle de Rusya ve Fransa’dan gelecekler, son anda Miami’ye gitmekten vazgeçmişti.
Bunun nedeni dünyada yaşanan ekonomik krizler ya da politik durum değil, aksine Zika virüsüydü.
Zika virüsü özellikle hamileler ve hamile kalmayı düşünenleri daha da çok etkiliyordu.
Gagosian Galeri’nin sahibi Larry Gagosian bile, satışlardan memnun olsa da, Zika yüzünden fuara katılan daha az sayıda VIP olduğunu kabul etmişti.
Tam 7 yıl önce Forbes listesinde dünyanın en güçlü 10’uncu kadını seçildi.
Boşuna demedi, “Michelle Obama’dan bile daha güçlüymüşsün diye annem bile dalga geçti, bu listelere inanmamak lazım.”
Sonra anlattı, çalışma arkadaşları onu tebrik ederken ne kadar utandığını ve “Bu listelere inanmamak lazım” demeyi tekrarladığını.
Sonunda asistanı uyardı, “Bu iyi bir şey, dalga geçmemeli tam aksine gülümseyerek teşekkür etmelisin” diye.
“Tanımayanlar ‘ünlülerin arkadaşı’ deyip geçiyor, sanki hayatta yaptığı en önemli şey buymuş gibi.
Oysa fotoğrafları ve videolarıyla çok şey anlattı hepimize.
En son Paris’te Louvre’da bir video eseri sergilendiğinde ne kadar mutluydu.
Çok zamansız, çok erken bir kayıp.
Her zaman olduğu gibi neşeli hatırlanacak hep.
Ve tabii ne kadar çok kişinin hayatına dokunmuş olduğu hiç unutulmayacak.” demiştik geçen Haziran’da Aykut Cömert’i kaybettiğimizde.
Şimdi ise Aykut’un doğum gününü sanatçı dostları onun için bir hediye hazırlayarak kutladı.
Kariyeri boyunca yurt içi ve yurt dışında pek çok farklı konuda ses getiren sergiler düzenleyen Aykut’un kaleme alıp çekme şansı bulamadığı senaryoları 5 yönetmen Ali Bilgin, Ali Yorgancıoğlu, Hilal Saral, Murathan Özbek ve Pelin Kaçar yorumladı.
İstanbul sosyal hayatında üzücü bir olay yaşandı. Sevilen bir mekanın işletmecilerinden birinin, bir kadın çalışanla arasında yaşananlar yargıya intikal etti. Peki ama Lucca, böyle bir krizde sınavı nasıl geçti?
İstanbul sosyal hayatının gündeminde bu hafta Lucca’da yaşanan olay vardı.
Çeşitli söylentiler kulaktan kulağa yayıldı, yalan yanlış haberler yapıldı; hatta işletmeci yerine mekanın patronu Cem Mirap’ın bile adı karıştırıldı yaşananlara.
Oysa hiç ilgisi yoktu.
Yine de yıllardır tanıdığımız, gittiğimizde selamlaştığımız bir işletmecinin bir kadın çalışana taciz, hatta tecavüze kalkışma girişimi iddiası her Lucca müdavimini üzdü.
O gece yaşananları kimse tam olarak bilmiyor aslında, sonuçta mekanların güvenlik kameraları tuvaletleri görmüyor, zaten olay artık yargıya intikal etmiş durumda.
Aynı şeyler her mekanda yaşanabilirdi, ama Lucca’nın burada en büyük artısı ilk gününden beri kadın çalışanlara verdiği değer aslında.
Kadın şeften kadın garsonlara belki de İstanbul’un başka hiçbir mekanında olmadığı kadar çok
Önceki akşam İstanbul’da büyük bir kalabalık Sakıp Sabancı Müzesi’nde Akbank sponsorluğunda gerçekleşen Marina Abramovic sergisinin açılışındaydı.
Marina Abramovic, açılış konuşmasında “Burada büyük bir kalabalık var, performans sanatına ilk başladığımda sadece birkaç izleyicim vardı, bu noktaya gelmem tam 50 yılı aldı” diye başladı.
Artık müzelerin de sabit koleksiyonlar yerine sürekli değişen performans sanatına kapılarını açmalarının değişen dünyaya adaptasyon olduğunu özetledi.
Marina Abramovic ve Marina Abramovic Institute’un ‘Flux/Akış’ sergisini çok beğenenler de oldu, Abramovic’in yurt dışındaki sergilerine katılmış olanlar arasında ise provokatif tarzının aksine konservatif bulanlar da oldu.
Oysa ne olursa olsun, unutmamak gereken bir şey var: Marina Abramovic gibi yıldız sanatçıların sergilerinin Türkiye’ye gelmesi hem bizim global kültür-sanat dünyasını yakından takip edebilmemiz için hem de Türkiye’de kültür-sanat turizminin ilerlemesi için önemli.
Abramovic’i
Londra’nın Kraliyet Mimarlık Akademisi (Royal Institute of British Architects), kısa adıyla RIBA’dayız.
VitrA konuşmaları kapsamında Danimarkalı mimar Dorte Mandrup’u dinlemek üzere.
Eczacıbaşı Grubu’nun markası VitrA, RIBA ile iş birliği yapmış ve birlikte RİBA-VitrA konuşmalar serisini başlatmışlar, bu konuşmalarda çok değerli mimarları ağırlıyorlar.
Daha önce Kazuyo Sejima, David Adjaye, Kate Macintosh, Mass Design Group, Frida Escobedo, Daniel Libeskind gibi isimler konuk olmuş.
2020 iyi başlamadı, depremler, uçak ve helikopter kazaları derken hepimize hayatı yeniden sorgulattı.
Dünyanın neresinde yaşadığınız, nasıl imkânlar ya da imkânsızlıklarla dolu bir hayatınızın olduğu aslında hiç fark etmiyor, ölüm söz konusu olunca.
Alın yazısı, kader ya da her neyse gerçekten var ve işte bütün dünyanın hayranı olduğu sayılı efsanelerinden de olsanız, hayata çok erken veda etmek zorunda kalabiliyorsunuz.
İşte bu yüzden, hem Elazığ’daki acı kayıplara, hem de Kobe Bryant, kızı ve yanındakilere üzülüyoruz.
Son günlerde gelen acı haberlere ne kadar üzülürsek üzülelim, bir yandan da hatırlıyoruz, nefes alabildiğimiz için bile şükretmek gerekiyor, en kötü zamanlarda bile sağlık olsun deyip geçebilmek gerekiyor.
Giderek bunu daha da iyi anlıyoruz.
Sosyal medya üzerinden duyarlılık!
Peki ama bunu anlarken nasıl oluyor da hâlâ sosyal medyada paylaşımlara bakıp ünlü ünsüz herkesi duyarlı duyarsız ilan etmeye kalkıyorlar?