Berna Laçin

Berna Laçin

berna.lacin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

O son bakış kaldı aklımda...

Ceren Özdemir’in, okuldan çıkıp, evine girerken hapishane kaçkını bir erkek tarafından kalbinden bıçaklanarak öldürülüşünün hemen öncesi...

MOBESE kamerası görüntüleri...

Ceren, saat 19.30 civarı, dersinden çıkmış, evine dönen insanların kalabalığında, üzerindeki kocaman montun cebinde eli, kendi halinde yolda yürüyor.

Tam da iş çıkışı saati olduğu için, arkasında, sokakta yürüyenler var. Aslında olağan dışı hiçbir şey yok. Ama kamera kayıtlarından görüyoruz ki, Ceren bir an tam arkasında yürüyen, kapüşonlu adama doğru hafifçe dönüyor...

Ah işte o bakış, tüm kadınlara o kadar tanıdık geliyor ki... 

İşte o bakışta saklı, bu ülkede yaşayan istisnasız tüm kadınların küçücük yaşlarından beri içlerinde taşıdıkları kalp çarpıntısı...

Ceren de hissediyor, onca insan arasında, arkasından gelen o sapkın erkek kokusunu duyabiliyor. 

Ama her gün ve her yerde var o koku ve kadınlara hissettirdiği derin korku.

Ne yapabilirsin ki, ne diyebilirsin ki...

Kendini nasıl izah edersin, ortada görünen hiçbir şey yokken, az sonra olacakları hissettiğine insanları nasıl ikna edersin!

Çaresizce yoluna devam edersin, içinden dua edersin, kalp atışlarınla beraber adımların hızlanır, bir gayretle ensendeki o ürpertiden uzaklaşmaya çalışırsın ve hep ‘yanıldığını, sana öyle geldiğini’ umarsın...

Ceren gibi... 

O bir saniyelik bakışına sığmış bu anlattığım tüm duyguların resmi...

Ve Ceren, yoluna devam etmiş, evine gelmiş, ablası anahtarı camdan atmış ama Ceren ne yazık ki ardından gelen koku hakkında yanılmamış. O son bakış, kalbini ortadan ikiye bölen bıçakla kararmış.

Hep arkana bakarak yürümek...



Bunu yaşamayan kadın yok!

Hep arkaya bakarak yürümek nasıl bir histir bilmeyen erkeklere, Ceren’in aklımıza kazınan o son bakışını anlatabilir miyiz? Kendini hatırlayabildiğin kadar küçük yaşlara uzanan o korkuyu...

O ensende hissettiğin ürpertiyi, onca insan arasından ayırt ettiğin o tekinsiz bakışı,  tarifi imkansız kokuyu... 

O bakışınla geri dönmeden de görebildiğin korkuyu... Hafızamızın, hayatımızı kayda aldığı andan beri arkaya bakmadan yürüdüğümüz bir tek gün olmadığını fark ettik Ceren’in o son bakışında ve anladık ki bunu yaşamayan tek bir kadın bile yok bu topraklarda... Ve bunu erkeklere nasıl anlatırız, işte onu hiç bilemedik...

Hep arkana bakarak yürümek...



Ceren, yasal olarak 19 yaşında koparıldı yaşamdan... İki gün sonra doğum gününü kutlayacak, dolu dolu 20 yaşında olacaktı. Belki arkadaşlarıyla mum üfleyecek, dans edecek, balonlarla fotoğraf paylaşacaktı... Ceren’in doğum gününde biz onun MOBESE görüntüsünü izledik. Katilini hissettiği o son bakışta durdu zaman, tıpkı kamera kaydı gibi, her şeyin bittiği o tek plan... Ceren, 21’inden gün alamadan koptu bu dünyadan ve biz, her yaştan milyonlarca kadın, hep arkamıza bakarak yürümeye devam ediyoruz, o tekinsiz soluktan kurtulamadan...

Sözü aklımda... 

Ceren Özdemir’i de erkek şiddetine kurban verdiğimiz o gün, daha Şule Çet’in katiline verilen cezanın ‘iyi hal’ indiriminden faydalanmasının infiali vardı içimizde; beş ve altı yaşlarındaki iki kızına cinsel istismarda bulunan ve 30 yıla mahkum olan sapık babanın, mahkemenin kararı usulden bozması üzerine tahliye haberi kesmişti nefesimizi; “Baba size bir daha elini süremeyecek, bir daha sizi kimse mahkemede dinlemeyecek” diye çocuklara verilen sözler, havada asılı kalmıştı...

Hep arkana bakarak yürümek...



Ve biz daha toplum olarak ne cevap vereceğimizi bilememenin utancıyla baş başaydık... Ama burası Türkiye’ydi, söz konusu kadınlar ve çocuklarsa, hiçbir kötülüğün ucu bucağı bilinemezdi... Yaşar Kemal’in sözü hep aklımda, “Bu ülkede dört şey olmayacaksın; kadın, çocuk, ağaç bir de sokak hayvanı”... 

Ve Şule, ve Özge, ve Rabia, ve Emine, ve Gülenay, ve Ceren ve daha niceleri... Erkek ve betonla boğulmuş bir ülkede can çekişiyoruz işte... Bir gün bir umut, belki birlikte mücadelemizle, arkamıza bakmadan yürüyebileceğimiz günlere, kız kardeşlikle...