Hep şaşırtıcı olmuştur;
Yetenekli, akıllı, becerikli, kimi iş ya da meslek sahibi onca kadın, yaşamda sergilediği niteliklerini, yakın ilişkisinde neden ve nasıl askıya almakta?
Günlük yaşamda cevval, girişken, güçlü, tuttuğunu koparan nice kadın, yakın ilişkisinde neden edilgen, beceriksiz, aklını kullanmak istemeyen, kendine karşıt davranışlara bürünmekte?
İlişkinin başlangıcında sahip olduğu, hatta karşı cinsi çeken ve bu ilişkinin başlamasına neden olan niteliklerini, kadınlar, neden yakın ilişkiye girdiklerinde, kapının önünde bırakmayı yeğler?
Çoğu kadın, “İdeal kadın” olmak uğruna, kendine dar gelen kalıplara sıkıştırmaktadır. Gerçek ihtiyaçlarını dile getirmeyerek”uyumlu” olmaya çabalamakta, aslında yapmayı hiç istemediği davranışları tekrarlamakta, kendi seçimine göre giyinmemekte, ortak yaşamlarını, kendi ihtiyaçları değil de, eşinin ihtiyaçlarına göre şekillendirmektedir. Böylece “ideal kadın” olmayı öğrenir.
İlişkilerde Özne miyiz, Nesne mi?
İnsanoğlunun problemlerle karşılaşması doğaldır. Sorunu çözemediği durumda dahi, kişi elinden geleni yaptım, çözemedim, zamana bırakmak dışında yapabileceğim şey kalmadı der. Bu kişiler üzülür, ağlar, kabuğuna çekilir, motivasyonu düşer, öfkelenir ama bu duyguların kendini ele geçirmesine müsaade etmez.
Depresyon
-geçici üzüntü
-yas
-melankoli değildir.
Sevgi Bahanesi Altında Öfkesi Burnunda Erkekler;
Sevgisine yanıt alamadığında ellerindeki silahı kadına yöneltir. Bu silah bazen aşk şiiri, bazen intihar ederim tehdidi, bazen fiziksel şiddet, bazen duygusal taciz, aşağılamadır. Onların üzüntüsü sevdiği kadını kaybetmek değil, üzüntüsü narsist yaralanmalarıdır. Kazanamamış olduğu için, avını kaçırmış olduğu için, öyle kızgın ve öfkelidir ki ortamı yakıp yıkarlar.
Acıdan kıvranırken, silahlarıyla delik deşik ederler. Kazanamamıştır, tıpkı karşı takımın oyuncularının O’nun kalesine gol atıp, galibiyet elde etmesi gibi görür, kaybettiği kadını. Nihayetinde oynadıklarının bir oyun olduğunu unutur, ortalığı yakıp yıkan magandalardır onlar.
Herkesin istediği teklifi yapma özgürlüğü varsa, karşıdakinin de istediği teklife evet - hayır deme özgürlüğü olduğunu unutur.
Tehdit ya da şantaj kokusu sinmişse üstüne bu kokuyu alan kadının kapıyı kapatacağını unutur ya da algılayamaz hala niye kaybettiğini. Kafası karışıktır, bazen de çok sevdiğini haykırır, O olmadan nefes almadığını, O yoksa kendinin de olmayacağını.
“Ben yoksam sen de olmamalısın” düşüncesi onun kontrolünü iyice zorlaştırır.
Bu kişilerin davranış ve düşünce
Sevgi duygusu hepimizin yoğun bir şekilde ulaşmak istediği, ilerdeki hedef olarak ortaya koyduğu ama ulaşmakta zorlandığı bir duygu haline geldi.
Kişinin hayali, sevgi dolu bir eşinin olması, sevgi dolu bir çocuğunun olması, sevgiyle ona yaklaşan iş arkadaşlarının olması. Ben sevgimi versem de vermesem de onlar sevgilerini hep göstersinler beklentisi.
Sevgiyi bulma hayalleri kurarken, bir yandan da aman güvenme, tedbirli ol gibi korku ve kaygı mesajları veriyoruz. Bu durumda verilen mesajlarda, öğrenilen baskın duygu korku ve kaygıdır. Aslında böyle bir beklenti içinde olmak bile kaygının bir görüntüsüdür. Yani böyle bir korku ile sevgiden uzaklaşırız.
Bazen de çok sevip onu sevgiye boğarız. Boğarız dedim, görüldüğü gibi sevgiye boğmak da sevgiyi yok eden ve onu kaçıran bir anlayış. Sevgide, diğerinin varoluşunu kabul eden, sınırını gören bir kabul var. Gelişen ve geliştiren ve bunu yaptıkça güçlenen.
O zaman sevgide biraz da ayrılık var. Ayrılık olumsuz bir kelime. Yine içimize bir şüphe düştü değil mi?
Seven ayrılır mı diye düşünürüz. Ayrılık o kişi ile bir mesafe koyup sevginin mayalanmasıdır. Özlemesidir. Ona yönelik içsel hareketin başladığı an budur. Onun azıcık
Son zamanlarda sıkça karşılaştığım bir konu, Tükenmişlik Sendromu.
Sıklıkla kişide yoğun enerjisizlik, konsantre olamama, “yapmam gerekiyor ama asla başlayamıyorum. Başlasam da sonlandıramıyorum. Saatlerim geçiyor ama sonuç yok” yakınması.
Sorun yaşadığı alanla ile ilgili, ortaya çıkan bu yakınmalar, genellikle mükemmeliyetçi kişilik özelliklerine sahip, yıllarca çalıştığı alanla ilgili keyifle sorumluluk alıp, çalışmalarını sürdürürken, ortaya çıkan onlarca sorunu etkin bir şekilde kısa sürede çözümlerken, tahmin edilemeden gelişiveriyor. Bazen de iş yerinde ortaya çıkan mobbing, uzun süre adaletsiz bir ortamda çalışma, etkin olmayan baş etme becerileri, kişinin stres yönetimini bilememesi Tükenmişlik Sendromuna sebep olabiliyor.
Araştırmalar aslında tükenmişlik belirtilerinin erkenden başladığını, ancak kişinin bunu farketmesinin uzun yıllar aldığını söylüyor. Örneğin kas ve eklem ağrıları, başağrıları gibi somatik belirtiler, aileye – kişinin kendisine yönelik ihmaller, bunlardan birkaçı.
Artık giderek gelişen,yaptığı işte sorun çıkacağı korkusu,
Hata yapma sayısında artış,
Yorgunluk, isteksizlik,