Yaşam, yaşamak her ne kadar karmaşık bir şey olsa da, ben mutluluğun sadelikte gizli olduğuna inananlardanım!
Nasıl ki bazen matematikte sonuca ulaşmak için önce kesirleri sadeleştiririz, aynı şekilde yaşamı da biraz sadeleştirmek gerekiyor.
Teknolojinin de getirdiği bir hızlanmışlık söz konusu! Her an her yere yetişmeye çalışmak, koşmak, koşturmak, bazen fiziksel, bazen de zihinsel koşturmanın yarattığı yorgunluk, insanı yıpratıyor.
Her gün yeni bir şeyler ekleniyor, eklendikçe, yüklendikçe başlarda insan bunun iyi bir şey olduğunu sanıyor. Hepsini başarır, hepsine yetişir sanıyor. Sonra başlıyor yorulmaya!
Bir de bakıyor ki, gitmek istemediği yerlere yetişmeye çalışıyor, giderken ayakları geri geri gidiyor, beraber olmak istemediği onu yıpratan ilişkileri sırtlanmış taşıyor.
Öncelikle zorunluluklarımızı belirlemek gerekiyor, çünkü onları istesek de eleyemiyoruz. Yapmak zorunda olduklarımızı programladıktan sonra neleri kendimize eklemişiz, onları araştırmalıyız.
İşte bu eklentileri sadeleştirmek çok işe yarıyor. Aslında hayatı biraz da biz kendimize karmaşıklaştırıyoruz, bunu anlamak gerekli! Her zaman çoğalmanın işe yaradığını düşünürüz, ama bazen de çözüm eksilmektir.
Size zarar veren ilişkileri, arkadaş sandığınız ama aslında içi boş olan arkadaşlıkları, hayır diyemediğiniz için gittiğiniz ama keyif almadığınız etkinlikleri, artık kemikleşmiş alışkanlıkları, güzelce bir ayıklamakta fayda var.
Bazı günler çok basit bir şey yaparsınız, mesela doğada bir yürüyüş ve size çok iyi gelir. Bunun sebebi basit şeyleri özlememiz; küçük mutlulukları, büyüklerin peşinde koşarken ıskalamamız!
O zaman, bugünün sorusu şu olsun: “En son ne zaman çok basit bir şey size mutluluk verdi ve bu neydi?” Cevabınız, uzun bir zaman önce diye başlıyorsa, daha çok küçük mutlulukların farkında olmanız gerekiyor.
Çocukken biz
Sık sık yazılarımda belirtiyorum, aslında şimdiki çocuklara “Biz sizin yaşınızdayken” diye başlayan cümleleri hiç kurmamaya dikkat ederim. Tabii ki, şimdiki zaman ve bizim çocukluğumuz bir değil ve bu karşılaştırma da hiç gerçekçi olmaz!
Ancak şunu düşünmeden de edemiyorum, bizim ebeveynlerimiz sanki bazı konularda daha şanslıydı! Geçmişte yaşam daha sade ve basitti.
Örneğin, ben arkadaşlarımla apartmanın altında saatlerce ip atladığımızı hatırlıyorum. Birler, ikiler, üçler derken, yükselen ipe değmeden atlamak için uğraşmak kadar eğlenceli bir oyun yoktu. Annem de beni ararsa, o ipin başından başka bir yerde olmazdım.
Saklambaç dedin mi saatler geçerdi. Sırayla ebe olup, saklan, bul derken zamanın nasıl geçtiğini anlamadan bir gün geçerdi.
Basit, malzeme gerektirmeyen, internet bağlantısı gitti kaygısı taşımayan, bilgisayara değil hayata bağlanan çocuklardık. Teknoloji kötü oldu asla diyemem ama sadelikleri kaçırmamıza sebep olduğunu da düşünüyorum.
Çocuklar elinde sürekli iPad, bilgisayar peşinde koşarken diğer bütün aktiviteleri sıkıcı, sıkıldım, gidelim diye geçiştirince, büyükler sohbet ederken gözünü telefondan ayıramayınca hayat biraz zorlaşıyor. Bu sebeple çocukların ve gençlerin basit işlerden haz almalarını sağlayacak yönlendirmeler çok işe yarıyor.