Sürekli bir yerlere varmak için koşturma içindeyiz.
Birçok hedef noktamız var ve her birine gerçekleştirmek için belli bir yolu koşturmamız gerekiyor.
Haliyle sürekli bir varma telaşımız var.
Bu da bizi süreç değil sonuç odaklı yapıyor.
Sadece sonuca kitlenip, süreci görmediğimizden birçok önemli detayı ıskalıyoruz.
***
O kadar sonuç odaklı olduk ki o sonuca gidecek yolu, nasıl değerlendirdiğimizin farkında değiliz.
Sonuç hedefimizse süreç de bizi ona götüren yoldur.
Örneğin hedefi olan üniversiteyi kazanmak isteyen bir öğrenci tüm yıl boyunca “ya kazanamazsam”, diye kaygılanarak sadece sonucun kaygısını yaşayarak geçirdiği tüm süreci verimsiz değerlendirebiliyor.
***
Sürece odaklanmayıp sadece sonucu düşünmeye başladığımızda henüz gerçekleşmemiş bir şeyin yasını tutmaya başlıyoruz.
Hedefimize ulaşamama kaygısı öyle artıyor ki bu sefer hedefimize ulaşmamız için yapmamız gerekenleri yapamaz hale geliyoruz.
Şimdilerde daha çok önem kazanan “elinden gelenin en iyisini yap” anlayışı eskilerde pek yoktu.
Tamamen sonuçtaki performansı değerlendirip başarılı veya başarısız diye ayrıldığımız bir sistemde yetişiyorduk.
Gayret ve emeği takdir etmeyip sadece sonuca bakınca ve sonuç üzerinden değerlendirince veya değerlendirilince iki seçenek kalıyor: Başarılı- başarısız, kazandı-kazanamadı!
Başarılı olmak sadece hedefi elde etmeye bağlı değil ama hedefin uğruna ne kadar çalıştığınla da ilgili...
***
Vardığımız yer kadar oraya varana kadar yaptığımız yolculuk da çok önemlidir.
Yolculuk boyunca yaptıklarımız da en az varmak kadar mühim ve değerli!
Bütün yol boyunca uyursanız belki gideceğiniz yere yine de varırsınız ama farkında olmadan, fark etmeden öylesine varmış olursunuz.
Yol boyunca hiçbir katkı koymayan biriyle, tüm süreç boyunca çabalamış biri bazen de şans eseri aynı hedefe ulaşabilir.
Ancak süreci verimli geçirmiş kişinin farklılığı her zaman ortaya çıkar.
Aslında en eskiden bildiğimiz, hala çocuklara anlattığımız ağustos böceği ve karıncanın hikayesi de süreç boyunca çalışmanın önemini anlatmaya çalışır.
***
Her yere varmak istediğimizde, her şeyi aynı anda yapmaya çalıştığımızda, bir hedeften diğerine koştuğumuzda, sürekli bir yerlere yetişmeye çalıştığımızda aslında hiçbir işi düzgün yapmadan sersemlemiş bir durumda oradan oraya koşuyoruz.
Süreci kontrol edebilmek aslında başarmaktan daha zor, bunu unutup hırslara kapılıp, sadece sonucu önemseyip, sonuca varmak için yanlış da olsa her yola sapanlar, hedeflerine varsa bile bunu korumakta zorlanıyorlar.
Varma telaşı içine girdiğimizde, daha bir noktaya varamadan öbür tarafa koştuğumuzda içinde olduğumuz anı ıskalamaya başlıyoruz.
Hayat bizi koşturmaya sürüklese de bazen de yavaşlamaya çok ihtiyacımız var.
Yavaşlamayı unutup, son gaz hedefe doğru giderken kaza yapabiliriz.
Sürecin içinde attığımız doğru adımlar, her zaman yüzde 100 hedefe ulaştırmasa bile ileride daha tutarlı ve kalıcı başarılar atmamızı sağlıyor.