Kabul ediyorum ki, insanın sinirlerinin bozuk olması, çok sinir bir durum!
Sinirlerim bozuk olduğunda tahammül sınırım azalmış, aşırı duyarlı, dikkatim dağılmış, duygularım dalgalı, fiziksel olarak ise huzursuz hissederim.
Halk dilinde çok kullanılan “sinirlerim çok bozuk/sinirlerim bozuldu” lafları aslında ruh halimizi anlatmaya çalışan geçici durumlara özeldir ve tabii ki gerçek sinirlerle ilgili bir bozukluk değildir.
Bir insanın sinirlerini bir olay, bir durum, bir kişi, uzun süreli stres veya tamamen kendisi de bozmuş olabilir.
Bazı insanların siniri ise hep bozuktur ve her halinden bunu belli eder.
Sinirlerimin tepemde olması ve sinirimin bozuk olması aynı şey değildir. Sinirlerim tepemdeyse mutlaka çok öfkeliyimdir ama sinirim bozuksa birçok duygu durumunda dalgalanırım.
Birisi sinirlerimi tepeme çıkardıysa beni kızdırmıştır ama birisi sinirimi bozduysa beni üzmüş, kırmış, kızdırmış ve hatta küstürmüş olabilir.
İçinde birden çok duygu barındırması, o kadar duyguyu aynı anda sakinleştirmenin zor olması sebebiyle sinir bozukluğu daha zor idare edilen bir durumdur. İnsan bu ruh halinden hemen kurtulmak ister.
Günlük yaşam telaşında insanın hiç sinirinin bozulmaması pek de mümkün değildir.
Bu durumun uzun süre etkisi altında kalmamak için iki tavsiyem olabilir.
Birincisi eğer gerçekten bir şey sizin sinirlerinizi bozacaksa bu sinirinizi bozmaya değer bir şey olsun, her şeyden tetiklenmeyin.
İkinci önemli olan ise siniriniz bozulduğunda bu duruma nasıl tepki verdiğinizdir.
Yani bu duygunuz davranışa dönüşürken şiddete, kavgaya dönüşmeden kendinizi sakinleştirmenin yollarını keşfedin yoksa olan sizin sinirlerinize oluyor.
Film: Asabiyim ben
Bir Arjantin filmi olan “Asabiyim Ben”in içinde altı tane küçük ve ayrı öyküyü işleniyor. Öykülerin hepsinin teması öfke, öfkelendiren durumlar ve hepsinin içinde abartılı ama biraz da mizah duygusuyla karışmış tepkiler var.
Öfke duygusuyla başlayan her hikayenin kahramanı bu duyguyu yönetmekte zorlanıyor ve kontrolden çıkıyor.
Yani büyüklerin deyişiyle “haklıyken haksız duruma düşüyor” ve hakkını ararken hemen her filmde şiddete başvuruyor.
Sonuçta öfkenin insanı getirebileceği abartılı durumlar sahne ediliyor. Olaylar o kadar günlük hayatın içinden ki hem gülüyor hem de düşünüyorsunuz.
Örneğin bir hikayede trafikte kavga eden iki adamın kavgası anlatılıyor. Birisi yol vermediği için onu sollayan araba, sollarken küfür ediyor. Daha sonra lastiği patlıyor, küfür ettiği sürücü önünü kesiyor ve kıyasıya bir kavga başlıyor.
Olay yol vermemek kavgası kadar basit bir sebepten çıksa da sonu bir felaket oluyor.
***
Öfkenin kısa devre yaptığı bir nokta var, eğer oraya gelmeden durmayı başaramıyorsanız öfkenize kurban oluyorsunuz.
Bu bir dönüm noktası ve o noktayı fark etmeyenler veya fark etse bile beynine “dur” komutunu veremeyenler sıklıkla öfke patlaması yaşar.
Hayatın içinde çok sinir bozucu durumlar var ve buna katlanmak kolay değil demiştim.
Özellikle de haksızlığa uğramak insanı en çok çileden çıkaran durumdur.
Hele bir de haksızlığa uğramış ve hakkınızı ararken muhatap olduğunuz kişilerin tavrı umursamaz ise bu insanı daha da çileden çıkarır.
Bu sinir bozucu durumlara başka örnekler ise hayal kırıklığı yaşadığımız anlar, ihanete uğramak, çaresizlik ve daha uzayıp giden bir liste olabilir.
Başımıza gelen haksızlığı kabul edemediğimizde veya akılcı yöntemler ile bu sorunu çözemediğimizde rasyonel boyuttan uzaklaşmaya başlıyoruz.
Burada ilk beliren duygulardan biri intikam duygusu oluyor ki insanı mutlaka yanlışa sürükleyen olumsuz bir duygu durumu!
***
Bu filmde de kahramanlar hep intikam almak istiyor ve hemen hemen hepsi intikam almaya çalışırken ilk zararı kendileri görüyor.
Kimi zaman gerçek olarak kimi zamanda hayali bir şekilde canımızı acıtan kişiden intikam almayı planlıyoruz.
Bu filmi izleyince intikam alma duygusuyla ilgili düşüncelerinizi bir kez daha gözden geçirebilirsiniz!