Hemen hemen her zaman, her durumda, her ortamda ‘Neden?’ sorusunu kullanmayı çok severiz.
Kimi zaman merak kimi zaman ise isyan uyandırır ‘neden’ kelimesi!
Neden sorusunun her zaman bir cevabı yoktur. Her nedenin bir ‘çünkü’yle başlayan cevabı olmayabilir.
Aslında anlamak ve bilmek istediğimiz için kullandığımız “neden” sorusu bazen işlerimizi daha karmaşık bir hale getirir.
Neden dediğin zaman bir cevap beklersin ama işte bazen o sorunun o an için bir cevabı yoktur.
Bazen kendimizle ilgili bile tam olarak adını koyamadığımız nedenlerimiz vardır.
Kimi zaman ‘neden’ sorusunun basit bir ‘çünkü’yle başlayan cevabı vardır, kısa ve özdür.
Kimi zaman ise günlerce düşünür bir kelime cevap bulamazsınız.
***
Karşınızdaki size “Dur bak, bir nedenini anlatayım” diyorsa ve siz dinlemek istemiyorsanız, muhtemelen çok kızmışsınızdır.
Bazı durumların sizin için kabul edilebilir bir nedeni olmaz, bunu biliyorsanız karşınızdakinin cevabının bir bahane uydurma faslı olduğunun da farkındasınızdır.
Kimi durumun ise birçok nedeni vardır. Tek bir cevapla açıklanamaz, zincirleme nedenleri vardır ve aslında dinlemekten yorulur, cevabın içinde kaybolursunuz.
Kimi şeylerin de bir ‘en önemli nedeni’ veya başka bir deyişle ‘baş sebebi’ vardır.
Bütün nedenler için de o en geçerli olanıdır, ilk o açıklanmayı hak eder.
Sonra onun yanında küçük nedenler vardır, yeri gelirse onlara da başvurulur.
Bazı olayların “Hiçbir nedeni olamaz”, ne neden açıklanırsa açıklansın sizin ruh haliniz bunu dinlemeye müsait değildir.
Karşınızdaki sizin için sıfır tolerans bir şey yapmıştır ve nedenini açıklama hakkı tanımazsınız.
***
Kimi kişiler için yaptığı ve yapamadığı her şeyin bir sebebi vardır.
Her cümlesi bir sonraki cümleye ‘çünkü’yle bağlanır.
Söylediği nedenlere kendisini inandırmıştır, karşıdakini de inandırırsa rahat edecektir.
“Ama nedenini bir dinle!” diye başlar.
Hoşlanmadığımız, acı veren durumlarda ise bir isyan veya inkâr kelimesidir, neden!
Neden ben, niye acı çekmek için ben seçildim, gibi kızgınlık, hayal kırıklığı, öfke gibi duygu durumları yaratan bu neden kabul sürecini zorlandırır, karamsarlığa sürükler.
***
Karşınızdaki kişiyi anlamaya çalışırken ilk evrelerde çabucak sorulan ‘Neden?’ sorusu iletişimi tıkayabilir.
Bazen çok hızlı gelen nedeninize karşınızdaki hemen bir ‘çünkü’ yapıştırır ve diyalog orada biter.
Hemen neden diye karşınızdakinin üstüne giderseniz karşınızdakini anlamaktan uzaklaşabilirsiniz.
Neden yerine ‘Nasıl?’ sorusu sormaya başlarsanız işler daha akıcı hale geliyor.
Mesela “Neden başaramadım?” yerine “Nasıl başarabilirdim?” derseniz daha çok cevap bulursunuz.
Nasıl sorusu daha geniş bir pencereden bakmanızı sağlar.
Bir yerde takılı kaldıysanız dikkat edin kendinize veya karşınızdakine çok fazla “Neden?” sorusu soruyorsunuzdur.
Acele etmeyin bazen nedenler geç de olsa kendiliğinden gelir.
Bazen karşınızdaki veya başınıza geleni anlamlandırmak için nedenden daha fazlasına ihtiyacınız vardır.
NEDEN DEMEKLE BİTMİYOR
Hadi diyelim, ısrarla “Neden?” diye sordunuz ve bir cevap aldınız.
İş bununla da bitmiyor ki! O cevabın sizi tatmin etmiş olması gerekiyor. Siz neden diye sorarsınız ama gelecek cevap kafanıza yatmıyorsa neden sorusunu sormaya devam edersiniz.
Bundan sonraki basamak, “Bir başka nedeni olmalı” cümlesidir.
Eğer bulduğunuz, size verilen cevap tatmin etmediyse karşınızdakinin bir şeyler sakladığını, sorunuzun aslında başka bir cevabı olduğunu düşünmeye başlarsınız.
Neden sorusunun arkası genellikle ikinci bir “Neden?” sorusudur.
Takıldınız mı, zincirleme gider bu soru.
Hayat da öyledir, cevabı bulduğunuzu sandığınız anda soruları değiştiriverir.