Ruhumuzu tartıya koysak, kaç kilo sorun ve sıkıntıyı çeker? Kaç gram haksızlığa dayanabiliriz? Kaç ton mutluluk taşıyabiliriz? Ve kaç gram verirsek ya da alırsak, ideal ruh ağırlığımıza ulaşırız?
İnsanın bedeninin bir kütlesi olduğu gibi ruhunun da vardır. Kimi zaman iç dünyamızı çok ağır hissederiz. Duygularımızı, düşüncelerimizi taşımakta zorlanırız.
Bazen de kuş gibi hafif oluruz. Kafamız rahattır, hayat istediğimiz gibi akmaktadır ve bize bir coşku eşlik eder.
Modern insanın en büyük hatası, kendi içine değil, dış dünyaya odaklı olmasıdır.
Dış dünyadaki uyaranlara kapılıp gidince içimize attıklarımızın ne kadar biriktiğini pek de farkına varmıyoruz.
Bir gün bakıyoruz ki iç dünyamızda bir ağırlık var ve zihnimizi taşıyamaz hale gelmişiz.
İçimizden bir şey yapmak gelmiyor veya yaptığımız işten zevk almıyoruz.
Sonra da mutluluğun peşinden koşmaya başlıyoruz.
Hatta mutluluğu dışarıda aradığımızdan çoğu zaman onu da bulamıyoruz.
***
Stoacı felsefecilerine göre mutluluğu insana kendisinden başkası sağlayamaz.
Biz ise hep başkalarının bizi mutlu etmesini bekliyoruz.
Mutluluğumuzu bir kişiye, bir eşyaya bağlama hatasını sıklıkla yapıyoruz.
İçimize dönmeyi unutuyoruz.
Kendimize neyin iyi geldiğini, ruhumuzun neye ihtiyaç duyduğunu bilmiyoruz. Bilmeye de çalışmıyoruz.
Kendimizi anlama değil, oyalama telaşı içindeyiz. Düşünce ve duygularımızla baş başa kalmaktan korkuyoruz. Bu düşünceleri oyalamak için de bazen gereksiz işlerle meşgul oluyoruz.
Hareket edince, örneğin mekan değiştirince bile duygu ve düşüncelerimizden kaçabileceğimizi sanıyoruz.
Oysa siz değişmezseniz, nereye giderseniz gidin aklınızdakiler de sizinle birlikte gelir.
Sıkıntılarımızı oyalamak ve onları halının altına süpürmek yerine onlarla yüzleşip, baş etmeyi öğrenmemiz gerekir.
Sorun çözme yöntemi olarak kaçmayı tercih edenler, bir gün mutlaka köşeye sıkışıyor.
Korkularımız bizi korkutmadan, biz onları korkutmayı öğrenmeliyiz.
“Korkuyorum” kelimesinin arkasına saklandığımızda korkumuz yok olmuyor.
Küçük çocuklar bu yöntemi çok kullanırlar. Küçüklükten itibaren birçok korkuyla karşı karşıya geliriz.
Karanlık korkusundan kaybetme korkusuna kadar çeşitli korkularla savaşırız.
Korktuğumuz şeylerden nasıl korkmamayı başardığımızı fark etmemiz önemlidir.
***
Bu “nasıl korkmayız” yöntemi kişiden kişiye değişkenlik gösterir. Size iyi gelen bir çözüm, benim için etkili olmayabilir.
Bu sebeple ben psikolojide formüllere inanmıyorum. Her kişinin farklı olduğunu ve terapinin de kişiye özel olması gerektiğine inanıyorum.
Hayat belirsizlik içerdiği için korkularımızdan tamamen arınmamız mümkün olmasa da sürekli olarak korkulara teslim olmak zorunda değiliz.
Mutlu olmanın ve korkularımızla baş etmenin en etkili yolu kendimizi iyi tanımaktır.
Bir insan kendi kendisinin terapisti olmayı başarabilir.
Kendimizden kaçmayalım, öncelikle gelişmesi gereken yanlarımızı kabul edelim.
Unutmayalım ki, kabul etmek, tedavi etmenin ilk adımıdır.