Kabul etmenin, ilişkilerin en önemli yapı taşı olduğundan bahsetmiştim.
Kabul edemediğiniz kişiyle sağlıklı bir ilişki kuramazsınız. Bu ister eşiniz, ister çocuğunuz, ister iş arkadaşınız olsun, fark etmez.
Kimi olduğu gibi kabul etmekte zorlanırsanız, onu değiştirmeye çalışırsınız ve sorun da tam burada başlar.
Bu yazıda eşlerin-çiftlerin ilişkisindeki kabul sorunlarından bahsedeceğim.
Ben genel olarak evlilik olarak adlandıracağım ama yazacaklarım ilişkide olan tüm çiftler için geçerlidir.
***
Bir evlilikte eşler birbirini kabul etmemiş veya edememişse ilk olarak yüksek dozda eleştiri başlayacaktır.
Bu senaryonun ikinci durağında ise genelde aşağılama başladığı gözlemlenir.
Aşağılama karşıdakinin eğitimini, fiziğini, davranışını ve daha birçok yönünü içerebilir.
Bunun sonucunda iyice yıpranmaya yüz tutmuş ilişkilerinde duygusal çöküntü başlar.
Aşağılanan kişi özgüven zedelenmesi yaşar ve ilişkiden iyice geri çekilmeye başlar.
Aşağılayan ise onun geri çekilmesine öfkelenir ve daha da saldırgan hale gelir.
***
Bir başka etapta haklılık yarışı başlar. Artık bu ilişkide mutlu olmak değil, haklı olmak daha önemlidir.
Son etapta ise birbirlerine duvar örmeye başlarlar. Anlaşmaya çalışmak yerine duvarı yükseltirler.
Duvarı aşmak, kendilerini duyurmak için bağırmaya başlarlar.
Bağırarak anlaşmaya çalıştıklarında ise ilişki tamamen tıkanır.
Bağıran bağırmaktan, bağırılan da sürekli kendisine yüksek sesle konuşulmasından bıkar.
***
Derken, kendi içlerine kapanmaya başlarlar. Artık herkes evlilik duvarının üzerine bir de kendi kozasını örmektedir.
Sonra da dönüp “bize ne oldu böyle, iki yabancı gibiyiz” derler.
İki yabancı haline gelene kadar bütün basamakları aşmış, yukarda belirtilen bütün hataları yapmışlardır.
Artık aralarında bir köprü değil bir duvar vardır.
Önemli olan iki yabancı haline gelmeden, duvar örülmeden bir sorun olduğunu anlamak ve bunu ilişki tıkanmadan çözmeye çalışmaktır.
Oysaki biz hep çözümler bitip çareler tükendiğinde yardım aramaya başlıyoruz.
Psikolojik danışmana en çok gidilen nokta genelde son evre oluyor ki burada yardım etmek belki imkansız değil ama daha zor!
Bazen de “boşanacağım ama bir de psikoloğa danışalım” noktasında psikoloğa başvuruluyor.
Burada da kişi onanma ihtiyacı duyuyor. Yani psikoloğun kendisine hak vermesini istiyor.
***
İlişkisini gerçekten kurtarmak isteyen kişiler için önerim, sorununuzu çözmek için beklemeyin.
Yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu fark ettiğinizde, sorunun üzerine gidin.
Çiftler kısırdöngüye girdi mi, kendilerini yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan tartışması misali bitmeyen bir tartışmanın içinde bulurlar.
Mutlu evliliğin formülü
Daha önceki yazılarımda da bahsetmiştim, ben psikolojik konuların hiçbirinde formüllere inanmıyorum.
Bana göre başarılı olmanın 15 adımı, iyi ebeveyn olmanın 20 basamağı, mutlu evliliğin formülü gibi vaatler sadece kandırmaca ve bir pazarlama tekniği!
Mutluluk kişiden kişiye değişen bir kavramken onu nasıl bir genelleme içine sokabiliriz ki?
Sizin mutluluk dediğiniz şey benim için bir anlam ifade etmiyor olabilir.
Konu mutlu evlilik olunca, evli, mutlu, çocuklu bir aile resmi gözümüzün önüne gelebilir.
Belki çok severek evlenmiş bir çift belki de mantık evliliği yapmış, yalnız kalmamak adına birleştirilmiş hayatlar belki birbirini hiç tanımadan evlendirilmiş bir çift...
Hepsinin ortak noktası aslında aynı gemide yolculuk ediyor olmaları! Evlilik çok eski yıllardan gelen ve günümüzde çok da fazla değişikliğe uğramadan varlığını koruyan bir müessese.
Aslında öyle önemli bir müessese ki evliliğinizde mutlu değilseniz hayatın içinde huzursuz bir duruşunuz oluyor.
Mutlu evliliği bir formüle sokmadan en kısa şekilde özetlemek gerekirse çiftlerin benlerini koruyarak biz olma durumudur diyebilirim.
Olmazsa olmazları sevgi ve mutlaka saygı!
Bir de iki kişinin evliliğe gelirken duygusal bagajlarından getirdiklerinden yeni bir çanta yapıp, ortak bir benlik geliştirmeleri!