“Nihayet Makamı”, Altıdan Sonra Tiyatro’nun yirminci yılına yakışır bir oyun, hüzünlü, buruk, kırık bir aşk hikâyesi...
Yıl 1918, işgal altındaki İstanbul’da harap bir konaktayız. Güzel günler gördüğü belli bir konak, ama artık her şey döküntüden ibaret. Zamanında eflatun yaşmağıyla gittiği sandal âlemlerinde sandalcıların bile “Şu sümbüle de bakın gelen, ağlatır cümle gülizarı” diye güzelliğine şarkılar uydurduğu sahibesi, meşhur şaire Şehvar Hanım’ın düştüğü acıklı hal, evin her tarafına sinmiş durumda. Tozlu, kasvetli, karanlık...
Derken Sabriye giriyor içeri, hayat da giriyor beraberinde kapıdan, perdeleri açıyor, ışıkları da ve oyun başlıyor. Her anlamda. Hem bizim izlemekte olduğumuz “Nihayet Makamı” adlı oyun, hem de Sabriye’nin yalnız ve hasta Şehvar’ı oyalamak için oynadığı oyun.
Fare gibi köşelerde
Sabriye Şehvar’ın hizmetçisi aslında. Ama bir yandan yetenekli bir müzisyen, bir besteci. Küçük yaşta görüp “canını teslim edercesine” sevdiği Şehvar’ın şiirlerini bestelemek için tambur çalmayı öğenmiş. Onun için kahramanlıklar yapma arzusuyla şarkılar yapmış ama bir türlü “fare gibi köşelerde, sürekli peşimde” diye yakındığı küçük hizmetçi kızdan öteye geçememiş. Şehvar’ın Tamburi Cemil Bey’in bestelerini duyan kulaklarına ulaşamamış Sabriye’nin notaları, kırık dökük kalmış.
“Senin hatan, uçursaydın şarkılarını. Kim dedi sana kalbinde zapt et diye? Hayat öyle engin bir şey ki Sabriye. Bir mutsuzluğa bağlanmak için öyle uzun ki” diye akıl veren Şehvar da hayatını mutsuzluklara bağlamayı seçmiş çünkü. Ona daima güzelliğinden bahsedecek sihirli bir ayna olmayı vadeden Sabriye’ninkiler yerine “Kadından şair mi olurmuş?” diyerek vaktini gergef işlemeye ayırmasını öneren beyefendilerin, “İki güzel evladın annesi olmak kifayet etmiyor mu da gece vakti salonlarda, erkekler arasında izzetinefsini ayaklar altına alıyorsun?” diyen ya da ilk fırsatta terk eden eski kocaların sözleri yer buluyor kalbinde. Ama bugün, eski şaşaasından eser kalmayınca kimsenin kapısını çalmadığı, hizmetçilerin de bırakıp gittiği Şehvar’ın yanında kılıktan kılığa girip bütün o günleri yâd etmek için yine Sabriye var.
İkinci eşlikçi müzik
“Nihayet Makamı”, Altıdan Sonra Tiyatro’nın yirminci, Kumbaracı 50’nin onuncu yılını kutladığı sezonun ilk oyunu. Oyunlara yaptığı şahane müziklerle tanıdığımız Burçak Çöllü, bu kez notalarını sözcüklerle buluşturarak, hem müzikal hem edebi olarak çok kuvvetli bir oyun ortaya çıkarmış. Şair Nigar Hanım’dan esinle yaratılan Şehvar’ın yaşamını 39, 27 ve 32 yaşlarına gidip gelişlerle anlatan oyunda, Sabriye de kâh parası ödenemeyen Arnavut zerzevatçı, kâh hayırsız koca Necip Bey oluyor, ona eşlik ediyor.
Bir eşlikçi daha var oyunda; müzik. Burçak Çöllü sahne gerisinde tamburuyla hikâyeye eşlik ederken, Dolunay Pircioğlu ile Ayşegül Aykaç’ın dönüşümlü canlandırdığı hanende, narin akan su gibi bir sesle şarkıları seslendiriyor. Arada da sahneye girip sözsüzce karakterlere müdahale ediyor ki bu kısım çok da gerekli gelmedi bana, şarkıların sesi olarak kalması daha anlamlı sanki.
Oyunun atmosferi, bütün unsurlarıyla müthiş bir yaratıcılık içeriyor. Yiğit Sertdemir’in dekor tasarımı, o eski İstanbul konağının görmüş geçirmişliğini seyirciye taşıyor. Hele hele açılan bir kapıyla ortaya çıkan tüllü fayton şahane. İsmail Sağır’ın karakterlerin değişen duygu durumuna göre farklılık gösteren ışık, Sinem Öcalır’ın kostüm tasarımı, bir bütünün hiç aksamayan parçaları.
Dört dörtlük
Oyunculuklar için ne söylenebilir? Gülhan Kadim gelgitleri, çocuksu kaprisleri, bir yandan erkek dünyasının kurallarına meydan okurken bir yandan dünyadan bihaber ve aciz haliyle muhteşem bir Şehvar olmuş. Oyun bittiğinde bu kadını tanıdığınızı hissediyorsunuz. Topluluğun “He-Go” oyununda da bayılmış olduğum Ayşegül Uraz deseniz, bir yandan Sabriye’nin muhtelif yaşları, bir yandan bir küfeyle zerzevatçı, bir saç toplamayla Necip, bir şapkayla Narkis Hanım olup neticede kaç kişilik performans sergilediğine inanamadığınız bir oyuncu.
En nihayetinde, “Nihayet Makamı”, Altıdan Sonra Tiyatro’nun yirminci yılına yakışır bir oyun, hüzünlü, buruk, kırık bir aşk hikâyesi.
NİHAYET MAKAMI ALTIDAN SONRA TİYATRO
Yazan ve yöneten: Burçak Çöllü / Dramaturg: Sinem Özlek / Orijinal müzik: Burçak Çöllü / Dekor tasarım: Yiğit Sertdemir / Kostüm tasarım ve uygulama: Sinem Öcalır / Işık tasarım: İsmail Sağır / Afiş tasarım: Önder Sakıp Dündar / Fotoğraflar: Murat Dürüm / Dekor uygulama: Candan Seda Balaban, Seda Yürük, Gizem Dila Kars, Eren Demirbaş, Onur Kiraz, Özge Emeç, Zekeriya Ece, Yiğit Sertdemir / Oynayanlar: Ayşegül Uraz, Gülhan Kadim