Okul sıralarında duyduğumda en çok kafamı kurcalayan cümlelerden biri "Başkasının özgürlüğünün başladığı yerde seninki biter" olmuştu. Örnekler sıralayıp "Peki burada şimdi karşımdakinin özgürlüğü başlamış oluyor mu öğretmenim?" diye konuyu ve de hocanın sabrını zorladığımı hatırlıyorum. "Özgürlüğün de bir sınırı var efendim" duvarına hayat boyu çarpacağımı o an hissetmişim belli ki. Ve "O sınırı kim belirliyor?" sorusuna. Ne bileyim ben, istediğim saate kadar sokakta kalma özgürlüğümü kullanırsam annemle babamın meraklanmadan rahat bir uyku uyuma özgürlüğünü kısıtlamış oluyordum ve bunun sonu yoktu. Kuralları da onlar koyuyordu.
Nitekim giderek gördüm ki sadece bizim evde değil hayatta da özgürlük denen şeyi insanlar çoğunlukla kendi paşa gönül kriterlerine göre yorumluyor ve sadece kendi özgürlüklerinin havarisi oluyorlar. Yetkili bir koltuğa oturunca da sıra geliyor başkalarına karışmaya
Misal başörtüsü takan bir insansa, temel hak ve özgürlüklerin başında giyim kuşam özgürlüğünün gelmesi, kimsenin kimsenin giydiğine çıkardığına karışmaması gerektiğini savunuyor. Muhtemelen Sakarya Kredi Yurtlar Kurumu'nun müdürü de öyle idi. Kim bilir, belki öğrenciyken bu yüzden sorun yaşadı ya da bulunduğu ortamlarda rahatsız edildi. Özgürlüklerinin, en doğal haklarının kısıtlandığını düşündü belki.
Zaman geçti, kendisi yetkili bir konuma, bir üniversite yurdunun müdürlüğüne getirildi ve ne olduysa oldu, orada misafir öğrenci olarak kalan mühendislik öğrencisi Betül Ceylan'ın giydiği şorta karışmaya karar verdi. Konu öğrencinin hakkında soruşturma açılmasına ve yurtla ilişiğinin kesilmesine kadar vardı. Biz göz yaşları içinde çektiği videodan öğrendik durumu.
E ne oldu peki temel hak ve özgürlüklere? Hani herkes istediğini giymeliydi? Cevap işte tam o yukarıdaki cümleye toslayacak cinsten: "Beni rahatsız ediyorsun. Özgürlük sınırlıdır". Belli ki o sınırları da kendisi belirliyor, hatta "İnancını bilemem ama Müslümansan kapanmak zorundasın" bile diyebiliyor, der der, mühür onda.
Bir insanın giydiği şort bir diğerini ne açıdan rahatsız edebilir, bunu anlamak mümkün değil. Gözüne hoş görünmüyorsa bakmama hakkını kullan mesela. Sokakta, caddede, toplu taşımada kadınların giyimine karışan erkekler bitti, kadınların birbirine - hem de öğrenci yurdu gibi bir yerde - karışmasına mı geldi sıra?
Müdire hanım kilise örneğiyle gelmiş, "Orada da kolsuz giyemezsin, şortla giremezsin" diye, ne alakası var, yurt ibadet yeri mi? Camiye de böyle gireceğim diye mi tutturdu bu insan?
Bakıyorum sosyal medyada konu gündeme geldiğinde de herkes sınırı çekmeye talip. "Ama siz de bunun suyunu çıkarmayın"cılar bol. Suyun derinliğine kim karar verdi? Hangisi özgürlük, hangisi değil, bizi rahatsız eden şeyi yasaklayabilir miyiz, daha burada anlaşamayacak noktadaysak, kimse sıra kendisine geldiğinde ağlamamalı. Muhakkak herkesin giysisinden rahatsız olacak bir müdür bulunur çünkü.