Özen Yula’nın 2001’de yayımlandığından beri dünyanın çeşitli ülkelerinde seyirciyle buluşan ünlü oyunu “Sahibinden Kiralık”, Türkiye’de biriken’in rejisiyle ilk kez sahneleniyor
SAHİBİNDEN KİRALIK
Yazan: Özen Yula
Yöneten, Sahne tasarımı ve video: biriken (Melis Tezkan, Okan Urun)
Yazan: Özen Yula
Işık tasarımı: Cem Yılmazer
Ses tasarımı: Ömer Sarıgedik
Kostüm ve dekor asistanı: Ünal Bostancı
Oynayanlar: Meral Çetinkaya, Ozan Güçlü, Yusuf Sefaoğlu, Semi Sırtıkkızıl, Zeynep Su Topal, Aytaç Uşun, Cem Baza
Sahnenin ortasında bir bank, arkasında bir park fotoğrafı. Etrafını çeviren yeşilliğe kondurulmuş havuzu, birkaç fıskiyesiyle park deyince aklınıza ne geliyorsa o. Ciğerlere dolacak temiz hava, belki bir iki kuş cıvıltısı, su şırıltısı, huzur, sükûnet... Bunlar.
Ama bütün hepsi o çerçevenin içinde. Dışarıdaysa arkasında ne olup bittiği görülemeyen çalılar, karanlık köşeler, gölgeler, olanca acımasızlığı, sert rekabet ortamı, zulmü, vahşeti, şiddetiyle gerçek hayat var. İnsanın kurduğu her düzende olduğu gibi burada da zorbalık hakim, güçlü olan güçsüzü ezer, ezilen kendisinden zayıfını bulup üstüne basacağı günü bekler, herkes birbirinin kanını emerek gül gibi geçinir. Bu çarkın dışında kalmayı deneyenler de telef olur gider.
İlk olarak Adnan (Aytaç Uşun) ve Sadık (Cem Baza) ile tanışıyoruz bir gece vakti. Sadık 55 yaşında, parkın gediklisi, bu düzen şimdilik ondan soruluyor, o bankta ‘iş tutmanın’ bedeli kendisine yüzde 30 ödemek. Adnan beyanına göre 25, gerçekte taş çatlasa 22 yaşında, kendisine dair ne anlatıyorsa yalan, gerçek olan, büyük şehirde hayatta kalmak zorunda olan garibanlardan biri. Parktaki düzene dair ilk dersini yüzüne gelecek jilet darbesiyle alacak o gece.
Belalarını arayanlarArdından, günün farklı saatlerinde parkın diğer ‘sakin’lerini tanıyoruz bir bir. O parkta, o bankta, o ‘iş kolu’nda yolları kesişenleri. Parlak bir gelecekle birlikte ‘belalarını’ arayanları. 14 yaşında olduğunu söyleyip 104 yıllık yaşamış Simay’ı (Zeynep Su), ona hayatı ‘öğretmeye’ talip olan 25 yaşındaki Oruç’u (Semi Sırtıkkızıl), Sadık’a ödediği yüzdeyi çıkarmak için hiçbir dalavereden kaçınmayan numaracı Ferhan’ı (Yusuf Sefaoğlu) ve onun yeni kurbanı 17’lik toy delikanlı Korhan’ı (Ozan Güçlü).
Bu altı kişinin birbirine zaman zaman teğet geçen, zaman zaman sıkı sıkı bağlanan, bazen de ölümüne dolanan hikâyelerini anlatan “Sahibinden Kiralık”, Özen Yula’nın en ünlü oyunlarından biri. Dünyada da öyle. 2002’de Mitos Bıyut tarafından basıldıktan sonra Avignon’da, Berlin’de, ASTİ’de, Floransa’da, Lüksemburg’da, Montpellier’de okuma tiyatrosu yapılmış, İngilizcede iki ayrı çevirisi yayımlanmış, New York’ta iki ayrı prodüksiyonu hayata geçirilmiş. Ama ne ilginçtir ki bugüne kadar Türkiye’de hiç sahnelenmemiş. Konservatuvarlarda öğrenciler tarafından defalarca çalışılmış ama hiç profesyonel bir ekip tarafından sahneye konmamış. Özel Yula izin vermemiş. Çünkü “Sahibinden Kiralık” yazıldığı dönemde Türkiye’de hiç alışık olunmayan bir şeyi yaparak sokak dilini bütün doğallığıyla sahneye taşıyan bir oyun ve yazarının bunun aynı doğallıkta oynanamayabileceği gibi bir çekincesi varmış. Gerçekten de öyle bir metin ki aktörler o lafları -gayet sık rastladığımız şekilde- ağızlarını doldura doldura, altını çize çize ve boyun damarlarını şişi rerekten söyleyecek olursa hiçbir tadı kalmaz. Ayrıca bir metin, bir dil yirmi yılda bu kadar mı taze kalır?
Yenilikçi rejiNeyse ki oyun şu anda Özen Yula’yla daha önce defalarca yolu kesişmiş biriken (Okan Urun ve Melis Tezkan) gibi bir ekibe emanet edilmiş durumda. biriken’in kendine has, yenilikçi reji anlayışıyla “Sahibinden Kiralık”ın dünyası birbiriyle müthiş bir uyum göstermiş. O tek banktan ibaret, arkadaki askılıktan siyah vinleks ceketini alıp giyenin giriş yaptığı, bir masa üzerinden ekrana yansıtılan objelerin -bir iki sigara paketi, çakmak, jilet, bir adet Lolita kitabı gibi- bizi hazırladığı dünyaya iliklerimize kadar dalıyoruz, seyirci olarak. Sanki o parkın karanlık köşelerinden birinde oturmaktayız.
Oyunun pırıl pırıl bir oyuncu kadrosu var. Sadık’ı oynayan Cem Baza dışında sahne tecrübeleri de az, bazılarının ilk oyunu hatta. Ama müthiş sakin, duru, köpürtülmemiş performanslar izliyoruz sahnede. Her biri sonuna kadar sahici ve inandırıcı.
Bir de sürpriz; Meral Çetinkaya da ekrandan hikâyenin başka bir yönünü anlatıyor. Bilmediklerimizi. Görüp de anlamlandıramadıklarımızı. O sert iklimde yeşeremeyen talihsiz bir aşkı. Simay’ın “Dünya dediğin sahibinden kiralık. Günü gelince boşaltacağız ki yeni kiracılar gelsin” diyen babaannesini. Kötüler kazık kakarken kiralık evden vakitsiz gidenleri. Onların yerde kalmayan kanlarını.
Günümüz dünyasının hayata tutunmaya çalışan insanına dair çok çarpıcı bir oyun, “Sahibinden Kiralık”. Kaçırmayın.