Yaşlanmak, yaş almak, ihtiyarlamak; herkes her birine kendine göre farklı bir anlam yüklüyor seçemedim, hangisini tercih ederseniz edin, onun bir “güzeli” var. Hani öfkenin değil hoşgörünün arttığı, ağzını açtığın an etrafını yakınmaya boğmadığın, gençlere burun bükmediğin, “Bizim zamanımızda böyle miydi” gibi ifadeler kullanarak kendini zamanın dışına mahkûm etmediğin, zarif ve tatlı bir biçimi. O zaman insanlar da senden kaçmıyor, aksine seninle sohbet etmekten keyif alıyor, sevgilerini, saygılarını, muhabbetlerini üzerinden eksik etmiyorlar. Hiçbir şeyi beğenmemeye bu dünyada geçirdiğin seneler kadar hakkın olduğunu düşünür, her konuda kendi kendini bilirkişi ilan edersen de tersi oluyor maalesef. Bu tehlikeyi fark ettiği an bu gidişe dur demeli insan.
Bizde bunlara bir kriter daha ekleyebiliriz: İçinden durduk yerde Zeki Müren hakkında ileri geri konuşmak geliyorsa kendine bir bakmanın zamanı geldi demektir. Ki bu saatten sonra öleli 25 yıl olmuş bir insan hakkında konuşmanın yeni bir gerekçesi olamayacağına göre kurulacak her cümle “durduk yerde” edilmiş sayılabilir. Doğal olarak da hoş karşılanmaz.
Hatta şöyle yaptığınız da düşünülebilir: Özdemir Erdoğan’ın “Zeki Müren’in erkek çocuklara travma yaşattığını” söylemesi o derece ilgi çekti ki neden ben de bir başka yerinden konuyu ele almayayım? Mesela neden “Zeki Müren Türkçesiyle Türk Sanat Müziği’ni katletmiştir. Ölçüsüz tavırlarıyla Türkiye’de kötü örnek olmuştur. Kendi kendisini ‘Sanat Güneşi’ ilan etti. Herkes ‘Ne hokkabazlık yapacak?’ diye programa giderdi” demeyeyim?
Halbuki insan, Alpay’ın hiç böyle bir gündem maddesine ihtiyacı yoktur -olmamalıdır diye düşünüyor.
Evde hangi oyunu izlesek?
Tiyatroya gitme, salonların yeniden açılması gibi bir cümle kuramıyoruz bile ne zamandır. Ama eski normal ve mutlu hayatımızda gittiğimiz kimi sahnelerde oynanan oyunları evde izleme şansımız var. Hatta bence görevimiz de var.
Bu hafta sonu ve akşamları -hazır evdeyken- izleyebileceğimiz oyunlardan birkaç tanesinden söz etmek istedim.
Bir kere Kadıköy Boa Sahne’de çok geniş katılımlı bir dayanışma projesi başladı bu hafta. Tasarımı Murat Mahmut- yazıcıoğlu’na ait projenin adı “Boa Kısalar”, “Hayatta Kalmak” adını verdikleri sezonun üretimleri. Önce yazarlara, ardından oyuncu ve yönetmenlere yaptıkları çağrıların neticesinde ortaya şimdilik 10 adet kısa oyun çıkmış. İşte ilki de dün seyirciyle buluşmuş, bugün ve yarın da saat 21.00’de izlenebilecek olan “Heşteg”. Ebru Nihan Celkan’ın yazdığı, Berfin Zenderlioğlu’nun yönettiği, Cemal Toktaş ve Nergis Öztürk’ün oynadığı 12 dakika 49 saniyelik bir oyun. Cumartesi akşamı ise projenin ikinci oyunu; Emre Yüksel’in yazdığı, Kayhan Berkin’in yönettiği Erdem Kaynarca ile Melis İşiten’in oynadığı “Her Şeyin Her Şeyle Bir İlgisi Varmış Gibi Geliyor”da sıra. Bilgi ve bilet alma adresi: http://kadikoyboasahne.com
Cumartesi akşamı YeniPerform’da da yeni bir oyun başlıyor. Burak Alıcı’nın yazdığı, Özgün Çoban’ın yönettiği, Berfu Aydoğan, Ayşe Lebriz Berkem, Bahadır Buyruk, Sezgi Deniz ve Reha Özcan’ın rol aldığı “Beyaz Kanatlar”. Bir baba oğul hikâyesi anlatacak, saat 21.00’de Zoom üzerinden canlı olarak yayınlanacak. Biletler yeniperform.com/gişe adresinde.
Yine cumartesi akşamı 21.00’de Oyun Atölyesi’nin Haluk Bilginer ile Esra Bezen Bilgin’in oynadığı “Pencere” oyunu (Yazan: David Hare, yöneten: Birkan Uz) ve DasDas’ın “Westend”i (Yazan: Moritz Rinke, yönetmen: Tuğsal Moğul, oynayanlar: Evren Bingöl, Gün Koper, Mert Fırat, Naz Çağla Irmak, Tülin Özen, Pervin Bağdat) yayınlanacak. Her iki oyunun da biletleri https://mobilet.com/ adresinde.
Evde olmak tiyatrodan mahrum kalmayı gerektirmez. Ve yine hatırlatalım: Dayanışma yaşatır.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024