Bana birisi çocuk istismarlarını gizlemenin kimin işine yaradığını, sayılar örtbas edilerek ne elde edildiğini tane tane anlatabilir mi? Çıkıp da “Bu durumu normal buluyorum, çok da büyütülecek bir mesele değil çocukların tecavüze uğraması, siz de fazla deşmeyin” diyerek fikrini savunacak birileri var mı?
Eğer yoksa neden biz “kaççocukistismaredildi” diye bir etiketle çığlık atarak sormak zorunda kalıyoruz mesela? Neden bu soru bir protesto eylemine başlık oluyor? Kimi protesto etmiş oluyoruz, kimle mücadele ediyoruz?
Kadın Meclisleri “Kanuni Sultan Süleyman Hastanesi’nde 115 çocuğun, Bağcılar Hastanesi’nde 392 çocuğun hamile olduğu ortaya çıktı. Türkiye’de altı yılda 120 bin çocuğun doğum yaptığı söyleniyor. Daha kaç çocuk var?” diye soruyor kaç gündür. Neden bu sayılar karşısında yer yerinden oynamıyor da bu soruyu soranlar bu memleketin kötülüğünü isteyen düşmanlar olarak bu sayıları uyduruyorlarmış gibi davranılıyor? Hani aslında yok öyle bir şey de, birileri can sıkıntısından bu ülkede çocuk istismarcıları yaşıyormuş gibi bir izlenim yaratmaya çalışıyor. Büyük olasılıkla işleri güçleri de yok, alıp pankartları yollara düşüyorlar ki monoton hayatlarına bir renk gelsin.
Biliyorum, hayatımızı mahveden bir “Kol kırılır yen içinde kalır” atasözüne dayanarak sürekli gerçekleri halı altına süpürmeye meyilli bir kültürümüz var. O kırık kollar bir türlü kaynamıyor o yenlerin içinde ama biz “Önemli olan kimsenin bilmemesi” deyip susuyoruz - susturuyoruz ezelden beri.
Çocuk zaten korkuyor susuyor, aileler muhtemelen utanıyor susuyor, susmayanlar derdini anlatacak, kendini inandıracak merci bulamıyor. Ve biz topluca bir korku filminin ortasına sürükleniyoruz.
Artık geldiğimiz noktada kırıklar iltihaplandı, çürüdü, yayıldı, yen içinde saklanacak hali kalmadı. Önümüze saçılıyor sokakta, okulda, evde istismara uğrayan çocuklarımızın anlatılmayan hikayeleri. Okul öğretmenleri, komşu amcalar, öz babalar, abiler çıkıyor altından. 100 binlerle anılan sayıda çocuk hamile kalıp doğum yapıyor ya, var mı ötesi? Daha ne kadar görmezden gelinebilir, inkar edilebilir? Ve başta sorduğum gibi bu suskunluktan ne gibi bir fayda umulabilir?
“Yok, olamaz o kadar” derken bilmiyor muyuz içimizden, sayıların aslında gerçeğin çok azı olduğunu? Ortada tüyler ürpertici bir manzara var; çocukları koruyamıyoruz. “Yoktur öyle bir şey” diyen ülkesini daha çok sevmiyor.
Ne peki çözüm? Hayatlarını kadın ve çocukların uğradığı hak ihlalleriyle, şiddetle, istismarla mücadeleye adamış derneklere, platformlara, meclislere kulak vermek. “Kadınlara ve çocuklara özel bakanlık kurulsun” derken bir bildikleri ve - aslında hepimizin derdi olması gereken - bir dertleri var. Öne sürdükleri dehşet verici sayıları duyup, “Daha kaç çocuk var?” sorusunu yanıtlamak, bu vakaları takip etmek, elde edilen bilgileri toplumla paylaşmak. Şeffaf olmak gerek, şeffaf. Şu ana kadar saklamaktan bir fayda görmedik, sadece tacizcilerin ekmeğine yağ sürdük. Bir de yüzleşmeyi deneyelim artık.