Nâzım ALPMAN Yetmişli yılların karizmatik lideri Bülent Ecevit, yeniden siyaset dünyamızda "Kutup Yıldızı" tadında parıldamaya başladı. Denizcilerin Kutup Yıldızı'na bakarak yön tayini yapmaları gibi, parlamenter solumuz da bundan sonra Ecevit'e bakarak yolunu bulacaktır.
Denizciler arasında Kutup Yıldızı'nın diğer adı da (yeri hiç değişmediği için) "Demir Kazık"tır. Ki, bu da Bülent Bey'in solun liderliği konusunda tartışılmaz ve de doldurulmaz yerini pek güzel ifade etmektedir.
* * *Ecevit'in parti olarak nasıl bir
yükselen değer haline geldiğini ilk önce
Ertuğrul Özkök yakaladı. Geçtiğimiz yıllarda "bol su içme" ve "çok uyuma" trendleri gibi önemli mevzularda kamuoyunu anında bilgilendiren Özkök, 21 Ocak 1999 tarihli makalesinde Ecevit'in yükselişe geçtiğini müjdeledi. Özkök'ün bu tespiti çok sağlam dayanaklara sahipti.
Metin Toker ve
Meral Tamer, oylarını DSP'ye vereceklerini ilan etmişlerdi. Bu görkemli tespitten üç gün sonra Metin Toker, "Benim oyum'un hikayesi" başlıklı yazısında şöyle diyordu:
"Geçenlerde Ertuğrul Özkök bir muziplik yaptı. Önümüzdeki seçimde hangi partiye oy vereceğimi yazdı. Halbuki benim böyle bir açıklamam yok!" Aynı gün (24 Ocak)
Meral Tamer de siyasi konularda ne derece "yetkin" olabileceğini açık yürekli bir şekilde ortaya koyuyordu:
"Hiçbir zaman bir ideolojinin ateşli taraftarı olmadım. Dahası herhangi bir siyasi ve ideolojik tartışmaya girebilecek kadar bilgim de yoktur!"
Bütün bunlar, Özkök'ün "Toker'in ve Tamer'in oyu" başlıklı yazısında yakaladığı "yükselen gerçeği" değiştirmiyordu.
DSP, parti içi demokrasiyi işletmeyerek, sahici bir kadro partisi haline gelmişti.Bu tespite katılmamak mümkün değildir.
Gerçekten de demokrasi siyasi partilere yaramıyor. 1977'de son derece iyi işleyen bir parti içi demokrasiye sahip Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)
yüzde 42 oy oranı ve 214 milletvekiliyle seçimlerden birinci parti olarak çıkmasına karşın iktidar olamamıştı. Şimdi demokratik tek seçicilik modelini benimseyen DSP 70 milletvekiliyle "tek başına" çatır çatır hükümeti kurabiliyordu.
Prof.
Salih Neftçi de DSP'nin büyük bir fırsat yakaladığını görmüştü. Neftçi bir bilimadamı objektifliğinde kaleme aldığı 24 Ocak tarihli yazısında, "Sayın Ecevit'in siyaseti yeniden yapılandırabileceğini", yazarken DSP'yi bol bol "dürüst, dinamik, yeni, ilke ve ilkeli" kelimeleriyle birlikte anıyordu.
Bazı münafıkların
"Salih Hoca adaylık başvurusu yapmış" dediği yazı, DSP'ye yeni kadrolar önererek bitiyordu.
* * *Bülent Ecevit, artık 1970'li yıllardaki "bütün kurum ve kurallarıyla işleyen bir demokrasi" türünden takıntılardan arınmış bulunuyor. Demokrasiye çok abanınca "kazalar" meydana geliyor. Oysa düşük yoğunluklu bir demokrasi, sistemi sorunsuz kılıyor. Parlamento açık kalıyor. Parlamenterler düzenli
maaş alıyor.
DSP bu yönde "uygun adım iktidar"da ilerliyor. Ecevit eski
Karaoğlan günlerine dönüyor. Yalnız şöyle bir sorun var: Bülent Bey'in Karaoğlan olduğu günlerde doğanlar 30 yaşına girdiler. Ecevit de 75'ine geliyor. Eski günlerin nostaljisiyle bugünün gerçekleri arasında bir bağlantı sağlamak açısından DSP liderine
"Dedeoğlan" ya da
"Karadede" gibi ayakları yere basan politik unvanlar verilemez mi?Bir de DSP'nin adı Demokratik Sağ ve Sol Parti (DSSP) şeklinde değiştirilebilirse, toplumsal uzlaşmanın da zirvesi haline gelebilir.
DSP bunu başaracak güce ulaşmıştır. Yukarıdaki kamuoyu araştırmaları her şeyi açık seçik ortaya koymaktadır.Aslanım DSP!
e- mail:
nalpman@milliyet.com.trr>