Antalya’da doktor Yusuf Onur Bozkurt’un diyetisyen eşi Gamze Kaçar Bozkurt’u uyurken iki kurşun sıkarak öldürmesi, ardından aynı tabancayla kendi hayatına son vermesi nedense hep unuttuğumuz bazı gerçekleri bir kez daha gösterdi.
İyi eğitim almış iki canın bir cinnetle hayattan koparılması başlı başına acı. Bu acıyı daha da derinleştirense bunun “geliyorum” demesi.
Kıskançlık yüzünden giyim tarzını hatta yaşadığı şehri bile değiştirmek zorunda kalan bir kadın, gördüğü psikolojik ve fiziksel şiddete rağmen eşine sürekli yeni şans verdi. Yetmedi, diyetisyen kadın, doktor eşini intihardan vazgeçirip, psikolojik tedavi almasını sağladı, ama sonuç bu. Genç bir anne iyi niyetinin kurbanı oldu. Psikolojik ve fiziksel şiddet bağımlısı, bazı insanlar okuyup doktor da olsa, psikolojik destek de alsa değişmiyor demek ki.
İşin bir de insanların topluma gösterdikleri yanıyla gerçekler arasındaki büyük fark meselesi var ki bu da hepimizi ilgilendiren bir konu.
Haberlerde gördünüz mü bilmiyorum, çiftin kısa bir süre önce Antalya’daki bir magazin dergisine kapak olmak için verdikleri mutluluk pozlarını.
O çekimi yapan Tuğba Pekdiri Avcı, “Gamze, kocası kıskanmasın diye giyimini bile ona göre ayarlıyordu. Şubat ayı içinde bir kamera çalışmamız vardı. Sürekli el ele, göz gözeydiler” dedi.
Maalesef insanların gösterdikleri yüzleriyle gerçek yüzleri aynı olmuyor her zaman. Mutluluk pozları, acı gerçekleri gizleyen perde görevi üstleniyor bazen.
Üç yıl süren evliliklerinde birbirlerinin kanlarını kolyelerinde taşıyan Angelina Jolie’nin eski eşi Billy Bob Thornton’un izinden giden rap’çi Machine Gun Kelly’nin de Megan Fox’un kanıyla kolye yaptırdığı haberi bana, 90’lı yıllarda söyleşi için gittiğim evi hatırlattı.
Duvardaki kırmızı renkle yapılmış kalbi sorduğum sunucu, o kalbin yarısını kendi, diğer yanını da eşinin kanıyla çizdiklerini söylemişti, ama o aşk bile HBB TV kapanmadan bitmişti.
Hayal kırıklığı yaşamamak için insanların size gösterdikleri yüzüyle, gizledikleri yanları arasında büyük farklar olabileceğini her daim hesaba katmakta yarar var.
Genç şöhretlere altın öğütler
58 yıldır oyunculuk yapan Mehmet Ulay, dizi dünyasının genç şöhretlerine altın öğütler verdi. Son dönemde yıldızı parlayan bazı isimlerin şöhret hastalığına tutulduğunu ve halktan kopuk yaşadığını ifade eden Ulay, şunları söyledi:
“Bazı oyunculara üzülüyorum, birkaç sene sonra yok oluyorlar. Bu yaşıma geldim, hâlâ oynuyorum. Onlar hiçbir zaman benim yaşıma geldikleri zaman oynamayacak. Çünkü başka bir şeye kapılıyorlar. Şöhret kimseye yaramamıştır. Çok okusunlar, hep böyle kalacaklarını zannetmesinler, yaşlanacaklar. 79 yaşındayım. Emsalimde az oyuncu kaldı. Bu saatte dede falan oynuyorum, severek de oynuyorum.
Şöhret geçici, disiplin ve insanlık, adam olmak daha önemli. İnsanlar seni tanıyor diye havalara girmenin gereği yok. Ünlüler, resim çektirmiyorlar, selam vermiyorlar insanlara. O zaman gitme oraya. Oyuncu halktan kopuk olmamalı. Ne kadar yakın olursam halka, o kadar iyi. Bizim disiplinimiz tiyatrodan geliyor.”
Seyirciye biraz saygı
TLC’de “Göl Evleri”ne denk gelince izleyeyim dedim. Ev arayan çift, “Çok güzel evler gördük, ama gölün dibinde hiç ev görmedik” dedi. Sunucu çifti göl kenarına götürdü. Çift, kızlarıyla gölde bir tekne gezintisi yaptı, suya girdi.
TLC, pat diye araya yeni bir program tanıtımını girdi. “Bu Ev Kolay Satılır”ın kısa tanıtımının ardından “Emlak Avcıları” programı başladı. “Göl Evleri”ndeki son ailenin sunulan alternatiflerden hangisini tercih ettiği, programın jeneriği güme gitti.
Bir programı yarıda kesip, başkasına başlamak sadece TLC seyircilerine saygısızlık değil, final jeneriğini yayınlamadığınız o yapıma emeği geçenlere de ayıp.
GÜNÜN SÖZÜ
“Sevmeyene karınca yük, sevene filler karınca; dağı bile taşır insan âşık olup, inanınca.” (Şems-i Tebrizi)