Türkiye’nin Rusya ile İdlib mutabakatı öncesinde, ABD ile yaşanan gelgitlerin ne anlama geldiğine göz atalım. ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey ile BM Daimi Temsilcisi Kelly Kraft, iki günlük Türkiye ziyaretlerinin olumlu geçtiğini söyleseler de, Jeffrey’nin, Washington’a dönüşünde “Türkiye konusunda birçok fikir ayrılıklarımız var” demesi, iki ülke ilişkilerinin ne durumda olduğunu ortaya koyuyor. ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), İdlib operasyonu sırasında Türkiye’ye askeri alanda desteğini belirtirken, Dışişleri Bakanlığı, “Türkiye’ye destek için seçenekleri değerlendiriyoruz” demişti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye’de 34 askerimizin şehit düşmesi sonrasında Başkan Trump’ı arayarak görüşmüş, Trump da “Cumhurbaşkanı Erdoğan’la Patriot sistemlerinin
tedariki konusunda konuşuyoruz” açıklaması yapmıştı. Bunun sonrasında ise ne Beyaz Saray’dan ne de kendisinden daha sonra hiçbir
“düzgün” açıklama gelmedi.
Anladığımız kadarıyla Pentagon ile Dışişleri Bakanlığı arasında arada kalan Trump, Türkiye’yi kaybetmek istememekle birlikte, kamuoyunun da tepkisini çekmemek için Türkiye ve İdlib’le ilgili detaylı bir açıklama yapmak istemedi.
Senatör Lindsey Graham, üç gün önceki görüşmemizde Suriye’de hava sahasının kapatılması için partiler üstü bir tasarı hazırlığı yapacağını dile getirirken, Başkan Trump’un bu öneriye çok sıcak bakmayabileceğini de belirtmeden geçemedi.
‘Doğru olanı yapıyor’
Bu arada üç Cumhuriyetçi senatörün, Türkiye’nin İdlib operasyonu sırasında Türkiye’ye destek mesajları gözlerden kaçmadı. Özellikle ismi Savunma Bakanlığı için geçen Senatör Tom Cotton’un “NATO müttefikimiz doğru olanı yapıyor. Putin ve Esad rejiminin soykırımı durdurulmalı” mesajı dikkat çekiciydi.
Türkiye’ye sert eleştiriler yapan Rubio’nun da İdlib konusunda nerdeyse her gün mesaj atması, Graham’ın “Türkiye’ye yardımcı olmalıyız” demeçleri de önemliydi... Senato’da Demokratlar’a baktığımızdaysa hiçbirinin “gık”ının bile çıkmadığını hatırlatmakta fayda var...
Bundan sonra ne olur?
Beyaz Saray ve Dışişleri Bakanlığı’nda görüştüğümüz kaynaklar, ABD’nin Suriye politikasında agresif bir adım atılmayacağı, insanı yardım konusunda daha fazla çalışılacağı, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde Rusya’ya yönelik baskının süreceği ancak Suriye’de askeri alanda Ruslar ile bir sıcak temasa girilmesinin düşünülmediğini belirtiyor. Zira, Trump’ın net olarak “Biz kuzeydoğuda petrolü koruyoruz” demesi de, Suriye’deki “gerçek” varlık nedenlerini ortaya koyuyor.
Öte yandan Türkiye ile Rusya arasında İdlib anlaşmasının yankıları sürerken, PKK/YPG’nin demokratikleştirilmiş (!) terör kolu olan SDF, Uluslararası Koalisyon Güçleri Sözcüsü ABD’li Albay Myles Caggins ile 6 Mart’ta ortak basın toplantısı yaptı. Caggins, toplantıda pek çok soruya kaçamak cevaplar verirken, “SDF ile çalışmaya ve onları desteklemeye sadık kalacağız” yönündeki mesajına da dikkat çekmek istiyorum.
Trump’ın Özel Kalemi’ne Türkiye’yi bilen biri...
ABD Kongresi’nde hem Temsilciler Meclisi hem de Senato’da Türkiye-ABD ilişkilerine inanan ve ilişkileri geliştirmeye çalışan bir grup var. Geçen
hafta itibariyle toplam 55 Cumhuriyetçi ve 48 Demokrat’ın yer aldığı bu Türk Dostluk Grubu’nda 103 üye mevcut.
Göreve geldiğinden bu yana iki daimi ve bir geçici Özel Kalem Müdürü’nü harcayan Başkan Trump, geçtiğimiz gün Amerikan Kongresi üyelerinden Mark
Meadows’u Özel Kalem Müdürü olarak seçtiğini açıkladı.
Peki bizim için neden önemli?
Çünkü Meadows, Türk Dostluk Grubu üyesi ve 2013’ten bu yana Türkiye aleyhine gelen birçok tasarıya karşı çıkmış biri. Türkiye’yi bilen ve ABD’deki Türk toplumuyla zaman zaman buluşmuş bir isim. Bakalım, ikili ilişkilere çiçeği burnundaki yeni özel kalem müdürünün katkısı nasıl olacak, göreceğiz.
Bununla birlikte hazır konuyu açmışken, Kongre’de, bilhassa Özel Kalem Müdürü olmak “2 Numara” olmakla eşdeğer. Bir yandan çalıştığınız Kongre üyesinin beyni bir yandan da her şeyi çeviren kişi oluyorsunuz. Peki Kongre’de iki Türk kökenli Özel Kalem Müdürü olduğunu biliyor muydunuz? Kongre Üyesi Alcee Hastings’in Özel Kalem Müdürü olan Lale Morrison ile Kongre Üyesi Eddie Bernice Johnson’ın Özel Kalem Müdürü Murat Gökçiğdem... Umarım bu sayı artar ve başarı örneklerine bu satırlarda yer veririz.
Demokrat aday adayları bizim için ne düşünüyor?
14 eyalette yapılan “Süper Salı” seçim sonuçlarına baktığımızda Joe Biden’ın öne geçtiğini görüyoruz. Yaşlı kurt Bernie Sanders ise sonuna kadar yarışı bırakmayacak gibi. Her ne kadar Demokratlar’da adaylık seçimi sonuçlanmamış olsa da, gündemimizde olmaya devam edecek. Biz, dilerseniz Biden ile Sanders’ın Türkiye’ye bakış açılarını hatırlatalım:
Biden nasıl bakıyor?
Sözde Ermeni soykırımı: Evet
Türkiye’nin Suriye operasyonunu sert şekilde eleştirdi ve bu dönemde YPG/PKK’ya ihanet yapıldığını savundu.
FETO konusunda: Sessiz ve yorum yapmıyor. Zira yönetimde olduğu dönemde de FETÖ’ye yönelik yerinde bir tepki göstermemiş, sadece görevdeki son yılında Türkiye’ye nezaket ziyaretinde bulunmuştu. Biden’ın ekibinde, Hillary’nin eski ekibinden pek çok kişi mevcut. FETÖ grubunun Biden’a yakınlaşma çabaları var.
NATO’nun güçlendirmesi ve Rusya’ya gözdağı verilmesini hedefliyor.
Nükleer silahların İncirlik’te tutulmasına karşı
İsrail’in büyük destekçisi ve kendisini siyonist olarak tanımlıyor. Bununla birlikte iki devletli çözümden yana ve İsrail’in haksız yerleşimine karşı.
Sanders nasıl bakıyor?
Sözde Ermeni soykırımı: Evet
Suriye: Türkiye’nin Suriye operasyonunu eleştirerek, PKK/YPG’lilerin öldürüldüğünü öne sürdü. Ayrıca, Türkiye’nin başka ülkeyi işgal ettiğini savundu, “Dostumuz değil!” dedi. Esad rejimiyle diplomatik ilişkiden yana...
Nükleer silahların, İncirlik’te tutulmasından rahat değil.
İran ve Suudileri bir araya getirmeyi ve İran’la önceden yapılan nükleer enerji anlaşmasına geri dönülmesini istiyor.
ABD’de yaşayan Müslümanların çoğu Sanders’i destekliyor. Özellikle mülteci konusunda umut olacağını düşünüyorlar...
İsrail devletine yönelik sert eleştirileri var. Filistin’de çözümden yana. Türkiye ile bu konuda bazı benzer söylemleri var.
ABD’nin uluslararası polis olmaması gerektiğini düşünüyor yani askeri anlamda sayının azaltılmasını savunuyor.
Bunun yanında iki Demokrat aday da Türkiye için olumsuz konuşuyor, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ilişkisinden dolayı Trump’u eleştiriyor. Ancak unutmayalım ki Beyaz Saray’a kim gelirse gelsin, Türkiye konusunda aleyhte olanlar bile yumuşama gösteriyor... Çünkü ABD’nin Türkiye’yi bölgede kaybetme lüksü yok!