Almanya verisi öncesinde 1.1390 seviyelerini gören euro/dolar paritesi veri sonrasında 1.1273’e kadar indi, haftayı 1.1301 seviyesinden kapattı. Küresel büyümenin yavaşlayacağı endişeleri gelişmiş ülkelerden de çok gelişen ülke piyasalarını vurmaya başlamıştı. Bir kaç gündür bundan biz de nasipleniyorduk. Ancak geçtiğimiz perşembe gecesi Trump’ın “52 yılın ardından ABD için Golan Tepelerinde İsrail egemenliğini tamamen kabul etmenin zamanı gelmiştir” şeklindeki Twitter mesajını, Cumhurbaşkanı’nın “Trump’ın Golan Tepeleri ile ilgili talihsiz açıklaması bölgeyi yeni bir krizin, yeni bir gerilimin eşiğine getirmiştir.” Takip etmesi güne gergin bir başlangıç oldu.
Merkez Bankası’nın rezervlerinde son iki haftada 5.6 milyar dolarlık “hızlı” bir azalma olması ve net rezervlerin 2006 yılından bu yana en düşük seviyeye gerilemesi (Bu konuda MB, olağanüstü bir durum olmadığına dair bir açıklama yayınladı!), buna karşın Döviz Tevdiat Hesaplarındaki (DTH) hızlı artışların olması bizim piyasalarımızın diğerlerinden olumsuz ayrışmasına neden oldu. Perşembe günü DTH’lardan kesilen stopaj oranlarının 1 yıla kadar olanlarda yüzde 16’dan yüzde 20’ye, 1 yıldan uzun olanlarda yüzde 13’ten 18’e yükseltilmesi döviz tutmayı bir anlamda ‘cezalandırma’ yönünde adımlar atılması da; “barış zamanında” atılması gereken adımların, “stresli anlarda” atılması; akıllara farklı konuları getirmedi değil.
Bu hafta ne olur?
Cuma gününe kadar piyasada olan “olağan” döviz satıcılarının; özellikle kurun geçtiğimiz hafta belirtmiş olduğum 5.6250 seviyelerinin hızlı geçilmesi sonrasında piyasadan “çekilmesi” hareketi hızlandırıcı bir etki yaptı. Türkiye’nin ödeme güçlüğüne düşmesine karşın sigortanın primi olarak tanımlayabileceğimiz “Credit Default Swap CDS” oranlarının da 19 Mart’taki 298 baz puan seviyesinden, 380’li seviyelere yükselmesi bir yandan piyasalardaki gerilimi artırırken, diğer yandan da diğer gelişen ülke piyasalarından bizi olumsuz yönde ayrıştırdı. Gün içinde 5.8440’a kadar yükselen dolar/TL kuru haftayı gün sonunda gelen “olağan” satışlarla 5.7620 seviyesinden kapattı.
Kurlardaki hızlı hareket devam ederken Merkez Bankası’ndan “Finansal piyasalarda yaşanan gelişmeler dikkate alınarak, 1 hafta vadeli repo ihalelerine bir süreliğine ara verilmesi kararlaştırılmıştır.” şeklinde sürpriz bir açıklama geldi. Bunun anlamı MB; artık bankaları yüzde 24’ten haftalık repo ile değil, yüzde 25.50 olan üst banttan günlük olarak fonlamaya başlayacak demektir! Eğer bunun da yeterli olmayacağına kani olursa yüzde 27’deki Geç Likidite Penceresi (GLP) fonlama faizinden fonlayacak demektir. Bu maliyet değişimi beş güne yayılacak, beşinci günün sonunda ortalama fonlama faizi ilk aşamada yüzde 25.50’ye, gerekirse de GLP faizine veya bunların bir “kombinasyonuna” kadar yükselebilecek. Döviz alacak TL’nin maliyetini yükseltmeye, böylelikle döviz talebini azaltmayı hedefleyen bir adım.
Bu adım sonrasında Londra’daki haftalık swap işlemlerindeki TL faiz oranları önceki haftalardaki 21-24 bandından, yüzde 27-30 bandına yükselirken yıllık swap maliyetleri de 21’lerden 25’lere yükseldi. Yerel seçimlerden sonra politika faizinde indirim beklenirken, tersine “zımni” bir faiz artışı gelmiş oldu!
Faiz artışları döviz talebini kesip kesmeyeceğini bugün ve yarın daha net test etme imkânı bulacağız. Ancak hafta sonu BDDK ve SPK’dan gelen açıklamalara göre manipülatif döviz alımı yönünde hareketlerin olup olmadığına dair bankaların denetleneceğinin ve de bir yabancı yatırım bankasının haftanın ikinci yarısında yayınlamış olduğu raporun “piyasa bozucu” nitelikte değerlendirilerek bu banka hakkında soruşturma açıldığının açıklanması, korkarım piyasaları ilk aşamada gerecektir.
Piyasalara yönelik yatıştırıcı ve yapıcı politikalar yerine, polisiye önlemlere başvurulması faydadan çok zarar getirecektir!
Teknik analiz açısından bakıldığında geçtiğimiz hafta belirtmiş olduğum ve kritik olan 5.6250 seviyesinin üzerine çıkılması; hem günlük hem de haftalık kapanışın bu seviyenin üzerinde gerçekleşmesi nedeniyle; bu haftanın en azından ilk yarısında 5.8800-5.9250 seviyelerinin test edilmesi ihtimali artırmış görünüyor. Mart’ın son haftasında S-400’ler konusunda karar verilmesini beklediğini hatırlatan Trump yönetiminin, bu konuda yapacağı açıklamalar da bu seviyelerin test edilmesi ihtimalini artırabilecek. Dünün en düşüğü 5.46 ile yükseliş 5.7653 kapanış seviyesine göre yüzde 5.60 (günün en yükseği 5.8450’e göre yüzde 7.05) yükseliş kaydeden dolar/TL kuru, geçen cumanın değer kaybeden diğer gelişen para birimlerinin en fazla değer kaybedeni oldu.
Bu hareketi yine yabancı bankanın raporuna veya dış güçlere bağlama, seçim öncesinde bunu bir propaganda malzemesi olarak kullanma yoluna gidilecek olursa korkarım çok değerli zamanlar kaybedilebilecek. MB’nın ve ekonomi politika yapıcılarımızın en azından piyasaları sakinleştirecek, TL’ye güveni artırabilecek politikalarla yaklaşmalarında fayda var.
Eğer seçim öncesindeki dalgalanmayı durduracak, DTH’a yönelmeyi azaltacak adımlar atılacak olur ise yeniden 5.6250-5.5730 bandına kadar devam edebilecek bir düzeltme görebiliriz.
Dolar/TL kurlarındaki yükseliş BIST tarafını da vurdu ve BIST 100 endeksi cuma gününü yüzde 3.45’lik düşüşle 99.835 seviyesinden kapattı. Geçtiğimiz çarşamba günü görülen 105.929 yüksek seviyesine göre yüzde 5.75’lik bir kayıp anlamına geliyor.
ABD PMI verisinin de düşük gelmesi ile birlikte ABD hisse senedi endeksleri de cuma gününü yüzde 1.77-2.50 arasında değişen düşüşlerle kapattı. Fed’in “parasal daraltmayı dahi daraltacağı” haberi de şimdilik ABD hisselerini düşüşten korumaya yetmemiş görünüyor.
S&P 500 endeksi (Dow Jones aşağı kırdı, Nasdaq henüz üzerinde) 2.800,71 ile Aralık sonundan bu yana gelen yükseliş trendinin tam da üzerinde bir kapanış yapmış durumda. Bu seviyenin aşağı kırılması ihtimali var. Eğer trend aşağı yönde kırılacak (gün içinde vadeli kontratlardan az-çok belli olacaktır!) olur ise diğer tüm hisse senedi piyasalarını olumsuz etkileyecektir.
Eğer yukarıda belirtmiş olduğum yukarı yönlü kur hareketi de yaşanacak olur ise; BIST 100 endeksinde ilk aşamada 98.300 98.850 bandı, bu seviye de aşağı yönde kırılacak olur ise 96.650 97.350 bandı resmin içine girecektir. Geçtiğimiz hafta da belirtmiş olduğum gibi seçim riskini almayacak olanlar için 101.900-102.100 seviyesi önemli bir “çıkış” fırsatı olarak da değerlendirilebilir.
AB liderleri daha önceden müzakere edilen ‘çıkış planının’ İngiliz Parlamentosu’nda onaylanması durumunda 29 Mart’taki Brexit tarihini 22 Mayıs’a kadar uzatmayı, aksi takdirde 12 Nisan’a kadar ertelediler. Bu erteleme Brexit karşıtlarını da harekete geçirdi ve 1 milyona yakın kişi Londra’da “referandumun yenilenmesi” lehinde yürüyüşe katıldı.
Referandumun yenilenmesi için açılan imza kampanyasında da 4,5 milyon imzaya ulaşılmış durumda. AB liderlerinin koyduğu 12 Nisan tarihine kadar bir referandum yetişir mi buradan kestirmek zor. Yürüyüş ve imzalar etkin olur, bir yenileme söz konusu olur ise AB’nin de bunu olağanüstü liderler toplantısı ile yeniden uzatması da söz konusu olabilir.
Her bir haneye 4,300 pound maliyet olacak sloganıyla yenileme kampanyasının etkili olması ihtimali de göz ardı edilmemeli. Yeni bir referandum yapılır ve yine “çıkalım” kararı çıkarsa parlamento, May’in anlaştığı şekliyle “düzenli çıkışı” onaylamak zorunda kalabilir ki bu da pounda yarayacaktır. Yok bu sefer ki referandumdan “kalalım” kararı çıkarsa bu pounda daha da fazla yarayacaktır. Cuma gününü 1.3210 seviyeden kapatan pound/dolar paritesinin 1.3850’leri dahi test etmesinin ihtimali artacaktır.
Eğer 12 Nisan’a kadar bir onay gelmez ve referandum da yenilenmez ise bu durumda poundun dolar karşısında yeniden 1.25’lere kadar devam edebilecek düşüşü başlayacaktır.
Önümüzdeki bir-iki ay daha Brexit finansal piyasaların gündeminde olmaya devam edecek görünüyor!