Özellikle son 1 ayda konut ve otoda hızlı kredi genişlemesiyle yaşanan fiyat artışları önümüzdeki aylarda enflasyonun yüksek gelmesine neden olur mu, inceleyelim...
Kovid-19’un olumsuz etkilerini bertaraf edebilme adına kamu eliyle yapılan yardımların yanı sıra son aylarda kredide müthiş gaza basılmış durumda. Merkez Bankası’nın 13 haftalık ortalamaları bazında bakıldığında toplam kredi büyümesi haziranın dördüncü haftası itibariyle özellikle kamu bankalarındaki genişleme ile toplamda yüzde 69’dan yüzde 73’e yükselmiş durumda. Toplam ticari kredilerde 13 haftalık ortalamada büyüme yüzde 84 olurken, kamu bankalarınınki yüzde 123’lere ulaşmış durumda. Konut ve araç kredileri başta olmak üzere tüketici kredileri, haziranın son haftasında yüzde 53’ten 65’e yükselmiş durumda.
Tüketici kredilerindeki faiz oranları yüzde 9 - 11 arasında değişirken, ticari krediler yıllık yüzde 7.50 - 9.00 arasında seyrediyor. Hal böyleyken mevduat faizleri yüzde 7.50 - 8.00 seviyelerinde seyrediyor ki, stopaj öncesi nominal seviyelerden söz ediyorum.
Bu denli hızlı kredi büyümesi, enflasyondaki artışı da beraberinde getirdi. Haziranda TÜFE (Tüketici Fiyat Endeksi) bir önceki aya göre yüzde 1.13, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 12.62 artış kaydetti. Piyasa beklentisi yüzde 0.65 seviyesinde bir artış idi. Neredeyse beklentinin iki katı bir aylık artış oldu. Yıllık bazda en düşük artış yüzde 4.84 ile haberleşme grubunda gerçekleşirken bir önceki yılın aynı ayına göre artışın düşük olduğu diğer ana gruplar sırasıyla, yüzde 6.32 ile eğlence ve kültür, yüzde 9.74 ile ev eşyası ve yüzde 10.66 ile giyim ve ayakkabı oldu.
Talep enflasyonu
Buna karşılık, bir önceki yılın aynı ayına göre artışın yüksek olduğu ana gruplar ise sırasıyla, yüzde 22.41 ile alkollü içecekler ve tütün, yüzde 19.80 ile çeşitli mal ve hizmetler ve yüzde 14.95 ile konut oldu. Aylık düşüş gösteren tek grup yüzde 1.60 ile gıda ve alkolsüz içecekler oldu. En yüksek artış ulaştırma grubunda; otomobil ve akaryakıt ve ulaştırma hizmet fiyatlarındaki yüzde 4.5 olarak gerçekleşti. Beklediğimiz gibi birim hizmet maliyetlerindeki artış hizmet enflasyonuna yansımaya başladı.
Özellikle son bir ayda konut ve otomobilde; müthiş kredi genişlemesi sayesinde, yaşanan fiyat artışları önümüzdeki aylarda da enflasyonun yüksek gelmesine neden olacak gibi duruyor. Merkez Bankası’nın son PPK toplantısında politika faizlerini yüzde 8.25’te tutması da bu olası trende karşı alınmış “minik” bir tedbir gibi duruyor.
Uygulanmakta olan “derin negatif faiz politikası” korkarım önümüzdeki dönemde bu eğilimi güçlendirmeye aday. Enflasyonun yüzde 12.50’ler, nominal faizlerin yüzde 8’lerde (stopaj öncesi) olduğu bir ortamda, gelecekte tasarrufundan zarar edeceğini bilen herhangi bir birey; değil tasarruf etmek, ihtiyacını en kısa zamanda almaya çalışacak, bu da bir talep enflasyonu yaratacaktır. Üstelik, kredi faizleri bile enflasyonun altındayken...
Bu durumun yarattığı bir başka sorun da borsa tarafında yaşanmaya aday. Reel getiri arayışında döviz, altın ve faizden umduğunu bulamayıp, tasarruflarının enflasyona yenilmesine gönlü razı olmayan bireyler BIST’e yöneliyorlar. Özellikle derinliği sığ hisselerde yaşanan “anormal” yükselişlerin de yarattığı cazibe ile borsa rüzgârına kapılıyorlar.
Piyasaların dengesinin kendi içinde kurulmasına müdahale edildiğinde bu ve benzeri balonların oluşması kaçınılmaz görünüyor! Kısa vadede bir düzeltme beklentim olduğunu paylaşıp, bu konuyu hafta içindeki bir - iki ayrı yazıya bırakalım, biraz da dünyaya bakalım!
ABD’de sürpriz istihdam ve başkanlık seçimi...
4 Temmuz “Bağımsızlık Günü” nedeniyle geçtiğimiz cuma günü ABD piyasalarının tatil olması nedeniyle perşembe günü açıklanan ABD Tarım Dışı İstihdam verisi (TDİ/Non-Farm Payroll/NFP) beklentilerin oldukça üzerinde geldi.
Manşette 3.23 milyon kişilik bir artış beklenirken, 4.8 milyon kişilik bir artış gelirken işsizlik oranı da yüzde 12.50 beklentiye karşın yüzde 11.10 olarak gerçekleşti. Bu verilere bu dönemde çok da fazla anlam yüklememekte fayda var. Zira bu veriler güncellenecektir, baz etkisi yanıltıcı olabiliyor. Hele ki 31.5 milyona ulaşmış işsizlik başvuruları, artan Covid-19 hastaları ve sokak gösterileri ile birlikte değerlendirildiğinde ABD’de piyasalarındaki iyimserliğin biraz abartılı olduğunu düşünüyorum.
Esas çocuk S&P 500
Gerçi Çin’den sonra ABD imalatı da genişleme bölgesine girdi. 49.6 olarak beklenen haziran ISM verisi 52.6 olarak açıklandı. Yeni siparişlerin 51.9 olan beklentiye karşın 56.4 açıklaması bir toparlanmaya işaret ediyor, ancak borsa ABD borsa endekslerindeki coşku için yeterli ol(a)mayabilir!
ABD borsaların benim için temel göstergesi (Eskiden beri “esas çocuk” olarak adlandırdığım) S&P500 endeksidir. Her ne kadar Nasdaq teknoloji endeksi kriz öncesi zirvelerinin üzerine çıkıp yeni rekorlar kırsa da (Tesla’nın dünyanın en değerli otomobil şirketi olmasının bunda payı olsa gerek!) S&P 500 endeksi Kovid-19 öncesi zirvelerine oldukça yaklaşmış olsa da yeni yüksekleri görmedi. 23 Mart 2020’deki dibine göre yüzde 55.1 yükselmiş olan Nasdaq’a karşın S&P500’deki yükseliş (geçtiğimiz cuma itibariyle) yüzde 44.4 ile sınırlı kalmış! (Aslına bakarsanız her ikisinin de 3 aylık dolar bazındaki getirileri inanılmaz!)
Trump-Biden arasındaki seçim yarışı gün geçtikçe hızlanmaya başlayacak. Anketlerde Biden ileride görünüyor. Demokratların yaşlı Biden’ın yanına koyacakları başkan yardımcısı önemli olacak. Önümüzdeki haftalarda başkan yardımcısının kim olacağına dair ipuçları gelecektir. Ben Biden’dan çok, göstereceği Başkan Yardımcısı’nın seçim sonuçlarında etkili olacağına inanıyorum.
Biden ve “muhtemel Başkan Yardımcısı” açıklaması öncesinde S&P 500’de, Kovid 19 öncesi zirvesinden düşerken geride kalan 3.360 ile 3.259 arasındaki boşluğun kapanacağı son bir hamle görebiliriz. Ancak sonrasında (hatta oraya gitmeden önce bile) ABD borsalarında bir “Biden Düzeltmesi” görürsek, bu beni çok da şaşırtmayacaktır!