Piyasada gözler bu hafta Merkez Bankası’nın alacağı faiz kararına çevrildi. Enflasyon beklentilerinin ‘çıpalanabilmesi’ açısından toplantıdan net söylemler çıkmalı.
Politika faizinin yüzde 24’ten yüzde 8.25’e düşürüldüğü “faiz indirim sürecindeki” Merkez Bankası (MB) Para Politikası Kurulu (PPK) toplantılarından sonraki en heyecanlı PPK toplantısı 20 Ağustos Perşembe günü yapılacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz hafta faizlerin daha düşeceğini söylemiş olsa da faiz indirimlerinin sonuna gelinmiş olabilir.
Önceki haftanın sonlarına doğru Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’ndan (BDDK) gelen swap düzenlemeleri, ama daha da önemlisi, MB’nin önce söylemleri ardından da eylemleriyle resmi olmasa da “işgören faizler” geçtiğimiz hafta arttı.
Sıkılaşma adımı...
16 Temmuz’da yüzde 7.34’e kadar gerilemiş olan MB’nin ‘Ağırlıklı Ortalama Fonlama (AOF)’ faizi 14 Ağustos itibariyle 9.06’ya yükseldi.
Bu süreçte MB ilk olarak piyasa yapıcılarına verdiği düşük faizli likidite limitini önce yarıya indirdi, kurlardaki yükselişin devam ettiğinin görülmesi ile bu limiti sıfırladı. Ardından haftalık politika faizi olan yüzde 8.25’ten yaptığı fonlamayı günlüğe çevirdi. Bununla da yetinmeyip, fonlamayı da politika faizinin 150 baz puan üzerinde olan üst limitten fonlama sağladı. AOF’ın yükselmesinin nedenleri bunlardı. Eğer bu politika uygulanmaya devam edecek olur ise AOF bu haftanın ilk yarısında 9.75’e oldukça yakınsayacaktır.
Geçtiğimiz hafta faiz ve fonlama cephesinde bir adım daha atıldı ve MB 1 aylık fonlama ihalesi açtı. 20 milyar TL’lik fonlama sağlanan bu ihalede ortalama basit faiz yüzde 10.96 (bileşik yüzde 11.52) olurken, en yüksek faiz yüzde 11.10 (Bileşik 11.68) olmuş.
Merkez Bankası tarafından atılan bu adımlar; kurlarda yaşanan yükselişe tepki olarak piyasalara, para politikasının sıkılaştırılmaya başlandığı mesajını verdi.
Enflasyon beklentisi
Piyasa bu mesajı aldıktan sonra dolar/TL kurunda 10 Ağustos’taki 7.3824 zirvesinden sonra 11 Ağustos’ta 7.2010 seviyelerine kadar sınırlı da olsa bir gerileme yaşandı, hafta 7.3650 seviyesinden kapandı. Kalıcı bir geri çekilme olmasa da yeniden bir yükselişin yaşanıp yaşanmayacağı bu hafta yapılacak PPK’dan çıkacak karara bağlı olacak!
Aslına bakarsanız MB’nin kendi yıl sonu ortalama enflasyon beklentisi bile yüzde 8.90’da iken 8.25’teki bir politika faizi ile yola devam etmesi zor ve literatüre bakıldığında anlamsızdı. Nitekim Aktif Rasyo sonrasında haziran ortası, temmuz ayı boyunca yaşanan düşük faizli hızlı kredi genişlemesi, negatif faiz politikası sonrasında döviz, altın, araba ve konut cephesine hızlı bir alım dalgası geldi.
Önümüzdeki dönemdeki en azından enflasyon beklentilerinin “çıpalanabilmesi” açısından bu haftaki PPK’dan net söylemler çıkması gerekiyor.
Farklı stratejiler ortaya çıkabilir
Eğer MB para politikasında faizlerin artırılması yönünde “net” bir mesaj verecek olur ise önümüzdeki dönem için farklı stratejiler ortaya çıkacak. Şok bir faiz artışı beklemiyorum. Sadece ben değil, Anadolu Ajansı’nın 22 ekonomist arasında yaptığı ankette, 4’ü hariç 18 ekonomist de benim gibi artış beklemiyormuş. Aslına bakarsanız “nominal” yani politika faizini değiştirmesini beklemiyorum.
Faizin artırılmadığı bir durumda “net” mesaj ne olabilir derseniz, yaşananlardan sonra MB sıkı para politikasına geçecektir tarzı net bir açıklama bile yeterli olacaktır, illa faizin artırılması bile gerekmiyor. Diğer yandan Merkez Bankası AOF üzerinden; hatta gerektiğinde işi Geç Likidite Penceresi’nden (GLP) fonlamaya kadar götürerek (GLP faizi de Gecelik fonlama üst bandının 150 baz puan üstü yani yüzde 11.25) “işgören faizi” yükseltebilme şansını kullanabilir.
Eğer bir faiz artışı gelecekse bunun en azından 150 baz puan ile bu hafta başında ulaşılacak zımni faiz artışı seviyesinin yakalanması daha doğru olur. 25 - 125 baz puanlık artışlar anlamlı bir faiz artışı olmayacaktır.
Politika değişikliği
Gerçekten bir faizi artışı yapılacak, majör bir anlayış ve politika değişikliği yapılacaksa bu sefer de yüzde 10.82 seviyelerdeki 2020 yıl sonu, yüzde 9.70’teki önümüzdeki 12 ayın enflasyon beklentilerinin üzerinde, yatırımcıya stopaj sonrasında “reel faiz” getirecek bir seviyeye çekilmesi gerekli. Bunun için de en azından ilk aşamada 375 baz puanlık bir faiz artışı yapılması gerekir ki bugünkü politika yapıcıların böylesi bir radikal değişimi; mecbur kalmadıkları sürece, tercih edeceklerini düşünmüyorum.
Eğer resmi faizler artırılmadan sadece gecelik üst bant ve GLP ile yola devam edilecek olur ise kurlarda bir anda olmasa da her fırsat bulduğunda yukarı gidecek tarzda oynaklığı yüksek bir seyir bizleri bekliyor olacaktır.
Kuru nasıl etkiler?
25-150 baz puanlık bir artış ve beraberinde sıkı para politikası söylemi gelecek olur ise dolar/TL kurunda ilk aşamada 7.0650 - 7.1320 bandına doğru bir geri çekilme yaşanabilir, bu bant birkaç ay korunabilir.
Eğer 375 ve daha yukarıda radikal bir faiz artışı gelecek olur ise bunun piyasalara ifade ettikleri farklı olacaktır. İlk bakıştaki yorum ‘politika yapıcılar piyasadan etkilendiler’ şeklinde olabilir. Ancak bu yorumdan daha kalıcı olanı ‘enflasyon - faiz döngüsünde dünyaca kabul edilen bilimsel yoldan gidileceği, bunun da sürpriz riskini azaltacağı’ yorumu olacaktır.
Bu durumda dolar/TL kurunda ilk aşamada 6.8650 - 6.9275 bandına kadar bir düzeltme, devamında da düşük 6.70’li seviyelere doğru bir hareket görülebilir. 150 - 375 arasındaki artışlarda ne olur derseniz, o zaman az evvel belirtmiş olduğum iki yorumdan ilki daha fazla konuşulur olacaktır. Kur hareketleri de kısa süreli düşük 7’ler ile yüksek 6’lar arasında salınır ancak oynaklık yine yüksek olur.
Altın ve gümüş ağır satış yedi
7 Ağustos’ta 2075.11 ons/dolar ile altın tarihi zirvesini görürken, 29.85 ons/dolar ile gümüş Nisan 2011’den sonraki en yüksek seviyelerini görmüştü. Geçtiğimiz hafta içinde başta bu ikisi olmak üzere değerli metallere satış geldi. Her ne kadar bu satışlar Rusya’dan gelen aşı haberiyle ilişkilendirilse de satış, aşı haberinden önce başlamıştı bile.
Ağırlıklı olarak fiziki altın ve gümüşe dayalı yurt dışındaki borsada işlem gören fonlardan (BigF-ETF) gelen kâr satışları ile 12 Ağustos’ta altın 1863.20’ye gümüş 23.44’e kadar düştü. Sonrasında gelen toparlanma ve düzeltme ile haftayı altın 1244.55’ten gümüş ise 26.43’ten kapattı.
Altın 12 Ağustos’ta 1856’dan geçen yükseliş trendine oldukça yaklaşırken, gümüş benzeri yükseliş trendinin oldukça üzerinden döndü. Her ikisinde de kısa vadeli bir düzeltme/yükselişten sonra Elliottwave teknik analiz yöntemindeki “c dalgası” yani üçüncü düzeltme dalgasının geleceğini tahmin ediyorum.
Altın için bahsetmiş olduğu trend bu hafta içinde 1865 seviyelerinden geçiyor. Aynı teknik analiz yöntemine göre “c dalgasının” “a dalgasında” görülen seviyenin de altına inmesi gerekiyor. Bu açıdan bakıldığında altının düşük 1840’lardan geçen 50 günlük Basit Hareketli Ortalamasına (BHO) kadar gerilemesi olasılığı var ve bana göre bu olasılık az da değil. Bu seviyelerin görülmesi sonrasında başlayabilecek yükseliş daha dayanıklı olacak ve yeni zirvelerin görülmesi olasılığı artacaktır.
Düzeltme mi?
Olaya gümüş açısından bakıldığında benzer düzeltmelerin daha derin olması ihtimali altına oranla yüksek. Bunda mart ortasında 126’lara ulaşan altın/gümüş oranının (Benim AGU paritesi dediğim oran) 69’lara kadar gerilemesinin de etkisi olacaktır. Kovid nedeniyle mart ayı ortasında gelen sert satışlar sırasında görülen 11.80 ons/dolar ve önceki hafta görülen 29.85 seviyesinden bakıldığında gümüşün yüz gündeki artışı yüzde 156.4 olmuştu. Çok yüksek bir artış bu. Aynı dönemde altındaki artış yüzde 43 gibi “mütevazı” denilebilecek bir seviyede kalmış durumda.
Bu nedenleri de göz önünde bulundurarak, gümüşteki düzeltmenin daha sert olacağını tahmin ediyorum. Gümüşte ilk önemli destek seviyesi 25.55’te, asıl 22.90 seviyesi kritik destek olacaktır. Bu seviyenin altına inilmesi durumunda 20.50’lerden geçen 50 günlük BHO seviyesinin test edilmesi ihtimali çok artacaktır.