Hakan Çavuşoğlu ile Yunanistan’ın Batı Trakya’daki Türklere yönelik baskılarını, Batı Trakya’daki müftü seçimini, Yunanistan’ın mültecilere yönelik tavrını ve AB’nin sessizliğini konuştuk...
Hakan Çavuşoğlu Batı Trakya doğumlu. Geçmişte şahit olduğu Yunanistan’ın baskılarını anlatırken zaman zaman gözleri doluyor. Şimdi ise Batı Trakya’dan Türkiye’ye gelenlerin çoğunlukta olduğu Bursa’nın milletvekili ve TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanı. Ayrıca eski Başbakan Yardımcısı.
Hakan Çavuşoğlu ile çocukluğunda Batı Trakya’da yaşadıklarını, Yunanistan’ın Batı Trakya’daki Türklere yönelik baskılarını, Batı Trakya’daki müftü seçimini, Yunanistan’ın mültecilere yönelik tavrını ve AB’nin sessizliğini konuştuk. Batı Trakyalı Türklerin müftü seçerek haklarına ve iradesine sahip çıktığını, Yunanistan’a demokrasi dersi verdiğini belirten Çavuşoğlu,
“Teokratik yönetim anlayışının hala etkili olduğu Ortodoks Yunanistan’da, vali kiliseye papaz bile tayin edemezken Müslümanlara din adamı tayin etmesi tam bir kara mizahtır” diyor. Batı Trakya’daki Türklere ve mültecilere yönelik yaptıkları insan hakları ihlallerine sessiz kaldığı ve desteklediği için AB’yi de eleştiren Çavuşoğlu, “Yunanistan, AB hukukunu ve uluslararası hukuku açıkça ihlal etmiştir. Türk mezarlarına bile tahammül edilememektedir” vurgusu yaptı. Çavuşoğlu Milliyet’in sorularını şöyle yanıtladı:
Türk ifadesini kullanan cezalandırılıyor
*Yunanistan’ın Batı Trakya’daki baskılarını nasıl değerlendiriyorsunuz? AB neden görmek istemiyor?
Yunanistan, asimilasyon, baskı ve göçe zorlama politikalarını bir asırdır Batı Trakya Türkler üzerinde sürdürüyor. Bugün Batı Trakya’daki Türk nüfus yaklaşık 150 bin kişidir. Bu sayı 1923 yılında da 150 bin kişi idi. Halbuki, aynı yaşam tarzı ve aile yapısını paylaştıkları için Türkiye’deki nüfus artış oranı dikkate alındığında Batı Trakya Türklerinin nüfusu yaklaşık 700 bin olması gerekirdi. Azınlığa yönelik baskı politikaları neticesinde, Batı Trakya nüfusunun yüzde 65’ini oluşturan Türklerin bölgedeki nüfus oranı yüzde 30’lara gerilemiştir. Aynı şekilde 1923 yılında yüzde 84 civarında olan bölgedeki toprak sahipliği yüzde 25 düzeyine kadar inmiştir. Yunanistan bu baskı ve zulümleri, literatürde yer alan bütün insan hakları normlarını ayaklar altına alarak ve AB ile medeni(!) batının gözlerinin içine bakarak yapmaktadır. Yunanistan, Batı Trakya Türklerinin etnik kimliğini tanımamakta ‘Türk’ ifadesinin kullanılmasını cezalandırmaktadır. Türk derneklernini isimlerinde ‘Türk’ kelimesi geçtiği için kapatılmıştır. Çeşitli nedenlerle yurt dışına çıkan ve çoğunlukla Türkiye’ye eğitim ve ziyaret amacıyla gelen 60 bin Batı Trakya Türk’ü geri dönmek üzere geldiği gümrük kapısında vatandaşlıktan çıkarıldığına muttali olmuştur. AB’nin, insan hakları ihlalleri karşısında verdiği tepkisizlik coğrafyaya, ülkeye ve kimliğe göre çeşitlilik göstermesi insan hakları konusundaki samimiyetsizliğinin göstergesidir.
Bu soruya her Batı Trakyalı benzer cevaplar verir. Öteki olduğunuzu iliklerinize kadar hissettirirler size. İstenmediğinizi bazen açık bazen de ima yoluyla haykırırlar yüzünüze. Okulda, askerde, işyerinizde birisi yaklaşır size dostluk kurmaya çalışır, sonra adınızı sorar ve aldığı cevaptan hoşnut olmadığını hissettirir ve usul usul uzaklaşır yanınızdan. Örneğin yıllar geçse de duvara yazılan bir yazı beyninize kazınmıştır ve çıkmaz hafızanızdan: ‘Türkler Trakya’dan dışarı’.
Çocukluk yıllarınızda, çiftçi babanıza traktör ehliyeti verilmediği için, tarlasına, bağına, bahçesine giden ebeveynlerin köyünüzün çevreyi görebilen hâkim bölgelerinde görevlendirilirsiniz. Polisin gelip gelmediğini gözlemeniz istenir sizden. Tehlikenin yaklaşmakta olduğunu derhal haber verirsiniz babanıza, amcanıza ya da komşunuza. O da zaman kaybetmeden iner traktörün üzerinden ve uzaklaşır yanından. Tehlike uzaklaşana kadar da devam eder bu durum. Zordur Türk olmak Yunanistan’da…
Her şey bir yana bir bayram günü anneannenin ya da büyükbabanın elini öpmek için yaşadıkları köye gitmeden önce bağlı bulunduğunuz jandarma karakolundan izin kâğıdı almak zorunda olmanızın acısı hiçbir zaman dinmez yüreğinizde. Çünkü onların yaşadığı köy ile anne babanızın köyü arasına Yunan yönetimi bir çizgi çekmiş ve onların yaşadığı bölgeyi yasak bölge ilan etmiştir. Aslında her iki köy de Yunanistan’dır. Aralarındaki mesafe sadece birkaç kilometreden ibarettir. Ama sizin için orası gidilmesi yasak bölgedir. Oradaki en yakınlarınız da olsa izinsiz ziyaret edemezsiniz.
Yunanistan’a demokrasi dersi
*Batı Trakya’daki Türkler İskeçe Müftüsünü seçti. Yunanistan’ın atama tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Lozan Anlaşması ile Batı Trakya Türkleri, dini, eğitim ve sosyal ve kültürel işlerini Yunan Yönetiminden bağımsız olarak organize etme ve yönetme hakkına sahiptir.
Bugün hem İskeçe’de hem de Gümülcine’de seçilmiş ve atanmış olmak üzere iki müftü bulunmaktadır. Seçilmiş müftüler toplum tarafından itibar gören ve azınlığın dini liderleri olarak kabul edilen müftülerdir. Atanmış müftüler ise Batı Trakya Türkleri tarafından ademe terk edilmiştir. Temmuz ayında İskeçe Seçilmiş Müftüsü Ahmet Mete’nin vefatı üzerine Müftülük Seçimi yeniden gündeme gelmiş olsa da Yunan yönetimi sorunun halli için harekete geçmeyince, azınlık kendi seçimini yaparak Mustafa Trampa’yı Müftü seçerek haklarına ve iradesine sahip çıkmış ve Yunanistan’a demokrasi dersi vermiştir. Şu anda Batı Trakya’daki Müslüman Türk azınlığı için itibarlı ve meşru olan müftüler kendi seçtikleri müftülerdir. Teokratik yönetim anlayışının hala etkili olduğu Ortodoks Yunanistan’da, vali kiliseye papaz bile tayin edemezken Müslümanlara din adamı tayin etmesi tam bir kara mizahtır. Unutulmaması gerekir ki zamanında Türkiye İstanbul’daki Rumlar için seçilecek Patrik için Türk vatandaşlığı vermiştir. Bu noktada Türkiye’nin Türkiye’deki azınlıklara ve başta Rum azınlığa yaklaşımı çok güzel bir örneklik sunmaktadır. Ancak Yunanistan bu örneklikten bir türlü hakkıyla istifade edemediği gibi AK Parti iktidarında iki ülke ilişkilerinde özellikle Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde atılan adımlara ve gösterilen yapıcı yaklaşıma rağmen Yunanistan tarafında sıkılı yumruklardan bir türlü vazgeçememiştir. Basiretsiz idareciler önemli bir etken olmakla birlikte Yunanistan’ın Batı’nın boyunduruğu altında edilgen bir ülke olduğunu görmek gerekir. Aslında soydaşlarımıza özgür iradesine göz diken Yunanistan’ın özgür iradesinin ve bağımsızlığının ipotek altında olduğu açıktır.
Burada dini ve kültürel varlığa dönük baskıların çok boyutlu ve birçok başlıkta sürdüğünü belirtelim. Kültürel kökler sökülmeye çalışılmakta, Türk mezarlarına bile tahammül edilememektedir.
Açıkça cinayet işliyorlar
*Yunanistan’ın göçmenlere yönelik tavrı AB ve ilkelerine yakışıyor mu?
Yunan güvenlik güçleri, dünyanın gözü önünde Ege Denizi ve Akdeniz’de açıkça cinayet işliyor. Ancak Yunanistan tarafından gerçekleştirilen bu eylemler tepki görmek bir yana, AB Sınır Güvenliği Birimi tarafından desteklenmekte ve bu suçlara iştirak edilmektedir. Yunanistan, AB hukukunu ve uluslararası hukuku açıkça ihlal etmiştir.