Enerji Bakanı Dönmez sadece yenilenebilir enerjiyle sanayi, ticari ve konut dahil elektrik ihtiyacının karşılamanın mümkün olmadığını söyledi.
Bakan Dönmez, “O açıdan bir tarafta nükleer, bir tarafta doğal gaz, kömür, elbette yenilebilir içinde olacak bir modelle ilerlemeyi düşünüyoruz” dedi
AKKUYU
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, “Tek kaynağa bağımlı bir enerji sistemiyle bir ülkenin enerji güvenliğinin sağlanamayacağını düşünüyoruz. O açıdan bir tarafta nükleer, bir tarafta doğal gaz, kömür, elbette yenilebilir içinde olacak bir modelle ilerlemeyi düşünüyoruz” dedi. Bakan Dönmez Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin (NGS) Üçüncü Ünitesinin Temel Atma Töreni’nde sohbet ettiği gazetecilerin neden nükleer santral yapıldığı, çevreye etkisi ve Türkiye’ye faydası başta olmak üzere bir çok konudaki sorularını yanıtladı. Sadece yenilenebilir enerjiyle bir ülkenin sanayi, ticari ve konutlar dahil elektrik ihtiyacını karşılayabilmenin mümkün gözükmediğini belirten Dönmez, “Biz kaynağın çeşitlenmesini sağlıyoruz” dedi. Dönmez soruları şöyle yanıtladı:
32 ülkede 443 reaktör
Nükleer santrale niçin ihtiyaç duyuldu?
Zaman zaman kamuoyunda ‘Bu tip santrallere niçin ihtiyaç var? Niye Türkiye bu alana girdi?’ şeklinde birtakım eleştiriler almıyor değiliz. Ama hâlihazırda dünyada 32 ülkede 443 reaktör işletme halinde. Rosatom Genel Müdürü’ne de sordum, ‘İlk reaktör ne zaman yapıldı?’ diye... ‘Biz 1954’te yapmıştık. 10 yıl kadar önce emekliye ayırdık ve orayı da müze yaptık’ dedi. Bu santrallerin işletme dönemi diğer santrallere göre çok daha uzun.
Akkuyu’da nasıl bir sistem olacak?
Yatırımcı ve işletmeci Rosatom. 15 yıl süreli bir alım garantimiz var. Ürettiği elektriğin yaklaşık yarısına alım garantisi veriyoruz, diğer yarısını da serbest piyasa fiyatlarından kendileri satacak. 15 yıldan sonra da işletme dönemi boyunca yatırımcı her türlü ticari ve işletme riskini üzerine almış durumda. Biz burada finansmanla alakalı bir yükümlülük üstlenmiş değiliz. Her türlü finansman, piyasa ve işletme riskleri, sorumluluk olarak tanımlayacak olursak, Rosatom’a ait.
‘Şehre yakınlığın olumsuz etkisi yok’
Nükleer santrallerin şehirlere yakınlığı için neler söyleyeceksiniz?
Zaman zaman nükleer santrallerin şehirlere yakınlığı, uzaklığı tartışma konusu oldu. Paris’e çok yakın, 70 kilometre mesafede bir santral var. Dibinde üzüm bağları olan bir santral. Yine Madrid’e 50 kilometre uzaklıkta bir başka santral var. Amerika’da Indian Point Nükleer Santrali var ki, New York’a çok yakın, neredeyse 60 kilometre mesafede. Şehre yakınlığının veya uzaklığının o anlamda herhangi bir olumsuz etkisi yok. Nerede olursa olsun bu santraller son derece yüksek güvenlik standartlarına göre donatılmak ve ona uygun işletilmek zorundalar.
‘Yenilenebilir tüm ihtiyaca yetmez’
Yenilenebilir enerji ile tüm enerji ihtiyacı karşılanır mı?
Yenilenebilir enerjiler kesintili enerjiler. Kaynağa bağımlı enerji, yani rüzgâr iyiyse tam güç çalışır, esmediğinde çalışmaz. Hidrolik santraller, yağışlı - kurak sezonlarımız var, o zaman üretimlerinde zaman zaman değişiklik söz konusu olur. Keza güneş, yazın çok iyi, ama gece üretemiyorsunuz. Biz geçtiğimiz yıl tükettiğimiz enerjinin yaklaşık yüzde 42’sini yenilenebilir enerjiden elde ettik. Peki, 60’ını, 62’sini nereden karşıladık? Orada klasik ağırlıklı termik santraller devreye giriyor. Sadece yenilenebilirden büyük bir ülkenin sanayi, ticari ve konutlar dahil elektrik ihtiyacını karşılayabilir miyiz? Şu anda teorik olarak bu mümkün gözükmüyor. Bu durumda ülkeler şöyle bir durumla karşı karşıya kalıyor; ‘Evet, yenilenebilirden azami ölçüde faydalanalım, yenilenebiliri karşılayamadığımız zamanlarda onu desteklemek için önümüzde seçenekler var, doğal gaz santrali mi olsun, kömür mü olsun, nükleer mi olsun?’
‘Nükleerin önemi daha da artacak’
Nükleer santrallerin geleceği nasıl?
Nükleer santraller bugün sıfır emisyonlu, yani bacasından herhangi bir şey çıkmayacak.
Bu yönü itibariyle iklim değişikliğiyle mücadelede nükleer güç santrallerinin ben önemini önümüzdeki dönemde de yitirmeyeceğini, tam tersine artarak devam edeceğini düşünüyorum.
Biz milli enerji ve maden politikasına girerken önce yenilenebilir, sonra eksik kalan kısımda yerli kaynağı öne koyalım, sonrasında da temiz enerji kaynaklarıyla, yani görece emisyonu daha az olan enerji kaynaklarıyla gidelim diye bir strateji belirlemiştik. O yolda da ilerliyoruz. Bu bir yerde kaynağın çeşitlenmesini de sağlıyor. Yani tek kaynağa bağımlı bir enerji sistemiyle bir ülkenin enerji güvenliğini -ki ülkemiz devasa bir tüketime sahip bir ülke- sağlanamayacağını düşünüyoruz. O açıdan bir tarafta nükleer, bir tarafta doğal gaz, kömür, elbette yenilebilir içinde olacak bir modelle ilerlemeyi düşünüyoruz.
‘Niyetimiz kendi santralimizi yapmak’
Teknoloji transferi söz konusu olabilecek mi?
Bizim üzerinde durduğumuz konu da bu. Yerli tedarikçilerle çalışılmasını destekliyor ve teşvik ediyoruz. Proje dönemi boyunca, yaklaşık 6 milyar dolarlık bir yerli katkı Türkiye’den sağlanacak. Ana yüklenici Rosatom. Ama o da işi yükleniciler vasıtasıyla yapıyor. Yüklenicilerin konsorsiyumu söz konusu. Yüzde 50’si bir Türk firmaya ait. Yüzde 50’si de Rus firmaya. Türk firma Türkiye’de güçlü bir inşaat firması olduğundan altyapısı müsait. Özellikle inşaat kısmında, elektromekanik aksam kısmında hem Türkiye’deki geçmiş deneyimlerini, hem de yurt dışındaki deneyimlerini buraya yansıttılar. Takvime uygun ilerleme nedenlerinden birisi, yerli partnerin ve onların yerli alt yüklenicilerinin özellikle de inşaat sektöründeki geçmiş deneyim ve performansları.
Peki, bu işten sonra ne olacak? Bunlar için hem Türkiye’de yapılabilecek nükleer santraller için ciddi bir deneyim kazanmış olacağız, hem de yurt dışında da benzer projelere teklif verebilecekler. Özellikle Ruslar yurt dışında başka projeler de yürüttükleri için onlar da diyorlar burada ciddi bir birikim kazanılıyor ve biz Türk mühendisinin tecrübelerini başka yere de taşımak isteriz.
Türkiye nükleer santral yapabilecek mi?
Teknoloji transferi en büyük arzumuz ama maalesef 50-60 yıl geriden geliyoruz. Dolayısıyla bu açığı süratle kapatmamız lazım. Bu ilk proje de bizim için önemli bir fırsat öğrenmek açısından. İnşallah ikincisinde yerlilik oranımız daha fazla, üçüncüsünde belki daha fazla olacak
şekilde devam edecek. Niyetimiz nükleer santralimizi kendimizin yapacak hale gelmesi.
‘Trakya için Çinlilerle görüşüyoruz’
Sinop’taki santral için son durum ne?
Sinop’ta benzer bir anlaşmayı Japonya’yla yapmıştık. Ama ilerleyen süreçte hem maliyetler, hem de takvim beklentilerimizin üzerinde olduğu için o projeyi fazla ilerletemedik. Fakat sahaya ilişkin, izinlerle ilgili biz sahayı hazırlayalım istiyoruz. Çünkü günün sonunda birisiyle yola çıktığınızda bunları yapmak zorundasınız. Başka biriyle de uygun şartlar oluştuğunda orası yine gündeme gelebilir.
Sinop konusunda görüştüğünüz ülke var mı?
Sinop’la ilgili henüz görüşülen ülke yok. Çin’le görüşmelerimiz var, orada da biraz Trakya öne çıkıyor. Trakya’da da bir nükleer santral projemiz var. Yerle ilgili, zemin etütleri, çevresel etkiler gibi birçok parametrede şu anda çalışmalar devam ediyor. Niçin Trakya derseniz? İstanbul’u da içine alarak söylüyorum, Trakya ülkenin en büyük talep noktası. Bölgesel arz güvenliği açısından böyle bir santrale Trakya’da ihtiyacımız olduğu için söylüyorum.
Nükleer ile ilgili Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı ile ilgili ne yapılıyor?
Nükleer Düzenleme Kurumu’nun AYM kararı iptali KHK kapsamında yapılan bir şey. 1 yıl süre verdi. Bizim işlerimizi olumsuz etkilemez. 1 yıl içinde inşallah hazırlıklar da yapıyor arkadaşlar. Meclisimiz benzer bir kanunu geçirecektir diye bekliyoruz.
Akkuyu’da güvenlik nasıl olacak?
Güvenlik ve atık yönetimi tamamen şirketin sorumluluğunda. Önce burada bir geçici depolama oluyor, sonra da kendi ülkelerine götürüp orada yeniden geri kazanılması gibi süreçler olabiliyor. Sorumluluk onda ama Nükleer Düzenleme Kurumumuzun burada sürekli uzman bulundurmak suretiyle yakıtın hazırlanmasından, elektriğin üretilmesine ve yakıtın uygun koşullarda saklanması ve bertarafına kadar denetimi ve gözetimi söz konusu.