İnsanların ayrımcılıktan korunduğu dünyaya ihtiyaç olduğunu belirten Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanı Hakan Çavuşoğlu, “Sistematik insan hakları ihlalleri çatışma ve krizlerin ilk adımını oluşturuyor. İslam karşıtlığı ve yabancı düşmanlığı ana akım haline geldi” dedi
Bugün Dünya İnsan Hakları Günü...
Tüm dünyada insan hakları ihlalleri tartışma konusu.
70 yıl önce İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, 10 Aralık 1948’de BM’de kabul edilmişti.
Uyanları, uymayanları tüm dünya görüyor. Bir tarafta Filistin’e yapılanlar bir tarafta Suriye’de yapılanlar...
Dünyadaki insan hakları ihlallerini eski Başbakan Yardımcısı, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Hakan Çavuşoğlu ile konuştum.
Dünyada müslümanlara, Suriyeli mültecilere ve Filistinlilere yönelik insan hakları ihlallerinin arttığını belirten Çavuşoğlu, bunları önlemeye yönelik çalışmaların tüm dünya ülkelerinin görevi olduğunu söyledi. Dünyaya bakıldığında, insan hakları ihlallerinin ürkütücü boyutlarda bir yaygınlığa ulaştığının görüldüğünü belirten Çavuşoğlu, “sistematik insan hakkı ihlalleri sıklıkla çatışma ve krizlerin ilk adımını oluşturuyor. Aşırı sağcı, içe kapanmacı, İslam karşıtı ve yabancı düşmanı siyasi akımların ana akım haline gelmeye yüz tuttuğu günümüz dünya siyasi tablosunda Evrensel Beyannamenin ışığını canlı tutmak, tüm dünya devletlerinin, uluslararası kuruluşların ve insan hakları kurumlarının ana görevidir” dedi.
Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesini de eleştiren Çavuşoğlu, “Siyasi muhaliflerin keyfi bir şekilde sindirilmesi ve ortadan kaldırılması açık bir insan hakları ihlali örneğidir. Kaşıkçı’nın öldürülmesi de bunun en acı verici örneği. İnsan hakları tüm insanlar içindir” dedi.
Dünyada insan hakları ihlalleri ürkütücü boyutlarda
- Dünyada yaşanan insan hakları ihlallerini nasıl değerlendiriyorsunuz? İhlallerin olmaması için neler yapılabilir?
İnsan hakları, en genel anlamıyla insana insan olduğu için, diline, dinine, ırkına, cinsiyetine, milliyetine, sosyal statüsü ve rengine bakılmaksızın tanınan haklardır. İnsan hakları, tüm insanların hak ve saygınlık açısından eşit ve özgür olduğu kabulüne dayanır. Bu durum temel insan hakları metinlerinden olan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 1. maddesinde şöyle geçer: “Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar.”
Netice itibariyle insan hakları, insanın insan olması hasebiyle sahip olduğu çekirdek hakları koruma altına alır ve kişinin hiçbir şekilde bu haklardan feragat etmesi mümkün değildir. Yaşama hakkı, seyahat özgürlüğü, seçme ve seçilme hakkı, eğitim hakkı bu temel haklardandır.
Dünyaya baktığımızda, insan hakları ihlallerinin ürkütücü boyutlarda bir yaygınlığa ulaştığı görülmektedir. Savaşlar, din, renk ve cinsiyet temelli ayrımcılık, özellikle tüm dünyada İslam karşıtlığının gündelik hayatı Müslüman yoksunlar için giderek zorlaştırması, işkence ve kötü muamele, 100 milyonunu çocukların oluşturduğu 1 milyar civarındaki engellinin varlığı, kadınlara yönelik şiddetin hem günlük hayatta yaygınlaşması hem de savaşlarda yıldırıcı bir silah olarak kullanılması, özellikle son yıllarda Avrupa’da kimi ülkelerin Suriyeli mültecilere karşı tutumları, bazı Avrupa ülkelerinin sığınma taleplerini haklı bir gerekçe olmaksızın reddi ve zorla iadeler, Müslüman ve mülteci karşıtı gösterilerin yıldan yıla artıyor oluşu, ırkçı ve yabancı düşmanı saldırılara karşı etkin çözüm yolları aranmaması insan hakları ihlallerini, insani ve medeni bir yaşama ahlakı ve hukuku açısından kabul edilemez boyutlara taşımış bulunuyor. Arakan’da 700 bin civarında Rohingyalı Müslümanın sırf dinlerinden dolayı etnik temizliğe maruz kalmaları, Suriye’deki iç savaş yüzünden nüfusun neredeyse yarısının mülteci haline gelmesi, kitlesel insan hakları ihlallerinin en önemlileri olarak öne çıkmaktadır. İnsan haklarının korunması ve güçlendirilmesi dış politika ve uluslararası bağlamda çok önemli bir rol oynuyor. Zira, sistematik insan hakkı ihlalleri sıklıkla çatışma ve krizlerin ilk adımını oluşturuyor.
- Türkiye ne gibi çalışmalar yapıyor?
Türkiye, AB’deki partnerleri ve BM ile işbirliği içerisinde hem Türkiye’de hem de tüm dünyada insan hakları standartlarının korunması ve iyileştirilmesi için çalışıyor.
Türkiye BM’nin en önemli insan hakları sözleşmelerini ve bunların ek protokolleri olan Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi, Irkçılık Karşıtı Sözleşme, Kadın Hakları Sözleşmesi, İşkenceye Karşı Sözleşme, Çocuk Hakları Sözleşmesi, Engelli Hakları Sözleşmesi imzalayan devletler arasında yer alıyor.
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, Türkiye ölçeğinde ayrımcılık ve ırkçılığa karşı korumayı destekliyor. TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu da hem ulusal hem de uluslararası düzeyde insan hakları konusundaki farkındalığın arttırılmasına dönük çalışmalar yaparken, bireysel başvuru kabul eden bir insan hakları koruma mekanizması olarak işlev görüyor.
Türkiye bir yandan insan hakları standartlarının ulusal ve uluslararası düzeyde iyileştirilmesi için çalışırken diğer yandan dünyanın her köşesindeki insani yardımlarıyla, doğal felaketler, savaş ya da diğer kriz ve çatışmalar dolayısıyla muhtaç duruma düşen, bu tür riskler altında bulunan insanlara destek oluyor. Türkiye dünyada en fazla insani yardım yapan ülkelerin başında geliyor. TİKA, Kızılay ve Afet İşleri Genel Müdürlüğü bu sürecin en önemli ayaklarını oluşturuyor. Suriyeli sığınmacılar ve Bangladeş’teki kamplara sığınan Rohingyalılar ile İsrail işgali altında sistematik insan hakları ihlallerine maruz kalan Filistinliler, bu insani yardımın ilk halkalarını oluşturuyor.
Kudüs’ün statüsü ABD’nin emrivakileriyle değişemez
- Dünyaya Filistin ile ilgili çağrınız ne olacak?
Filistin ile ilgili dünyaya çağrımız, Gazze’deki hukuk dışı ablukanın kaldırılması, Gazze’ye insan, mal ve hizmet giriş-çıkışının serbest bırakılması, Filistin topraklarının yeni Yahudi yerleşim yerleri inşası yoluyla sürekli ilhak edilmesinin önüne geçilmesidir. İki devletli, 1967 sınırlarına dayalı bir çözüm kalıcı çözümdür. Kudüs’ün statüsünün ABD’nin yaptığının benzeri emrivakilerle değiştirilemeyeceği artık dünyanın ortak kabulü.
Dünyaya düşen görevler
- Dünya İnsan Hakları Gününe yönelik mesajlarınız ne olacak?
Temel siyasi ve sosyal haklar, insanlığın gelişiminde bir dönüm noktası temsil ediyor. Kültürel çerçevelerden bağımsız olarak insanın insan olarak sahip olduğu hakların tüm siyasi sistemler tarafından benimsenmesi ve hayata geçirilmesi, özellikle insanların yaşama hakkı ile her türlü ayrımcılıktan korunduğu, kadınların, çocukların ve engellilerin eşit bireyler olarak yaşayabildiği bir dünyaya çok ihtiyacımız var. Bu bakımdan 70 yıl önce, NAZİ tecrübesinin tekrarlanmaması gereği üzerinden bir araya gelen BM ülke temsilcilerinin hazırladığı İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin tüm dünyada ahlaki ve hukuki bir referans çerçevesi haline gelmiş olması mutluluk verici bir gelişmedir. Aşırı sağcı, içe kapanmacı, İslam karşıtı ve yabancı düşmanı siyasi akımların ana akım haline gelmeye yüz tuttuğu günümüz dünya siyasi tablosunda Evrensel Beyannamenin ışığını canlı tutmak, tüm dünya devletlerinin, uluslararası kuruluşların ve insan hakları kurumlarının ana görevidir.
Arabistan’a eleştiri ve çağrı
- Cemal Kaşıkçı olayını nasıl değerlendiriyorsunuz, Arabistan yönetiminin tavrı eleştiri konusu oldu...
Cemal Kaşıkçı olayı, bir elçilik sınırları içinde ama Türkiye’de gerçekleşti. Siyasi muhaliflerin keyfi bir şekilde sindirilmesi ve ortadan kaldırılması açık bir insan hakları ihlali örneğidir. Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesi de bunun en acı verici örneği .
- Arabistan yönetimine çağrınız ne olacak?
Soruşturma sürecinde Türkiye ile işbirliği yapması, olayın asli ve fer’i failleri birlikte aydınlığa kavuşmasına imkan vermesi.
- İnsan hakları ihlalleri açısından başta Arabistan olmak üzere Arap dünyasına yönelik bir mesajınız olacak mı?
İnsan hakları tüm insanlar içindir. Arap coğrafyasında bu hakların siyasi yönetimler tarafından ihlali en yaygın durum. Devletlerin insan haklarını, siyasi rejimlerden bağımsız olarak, kendi siyasi sistemlerinin vazgeçilmez bir unsuru olarak kabul etmeleri ertelenemez bir ihtiyaç. İnsan haklarının bir dış politika enstrümanı olarak bu ülkelerin egemenliğini zaafa uğratacak şekilde kullanılmasının önüne geçmenin en kestirme yolu da bu.
Kadına şiddetin önlenmesi olmazsa olmaz
- Kadına şiddeti insan hakları açısından nasıl değerlendiriyorsunuz, bu konuda çağrınız ne olacak?
Cinsiyete dayalı ayrımcılığın önlenmesi, çekirdek insan hakları arasında yer alan ve özellikle kadına ayrımcılığı ve şiddeti reddeden bir yaklaşım. Toplumsal ilişkilere de bu duyarlılığın hakim olmasına ihtiyaç var. Suriye’ye ve Arakan’a baktığımızda, kadına şiddetin taammüdi niteliğini görüyoruz. Komisyonumuzda misafir ettiğimiz Vicdan Konvoyu, Suriye’de rejim cezaevlerinde kadınlara uygulanan bu şiddeti dünyaya duyurmayı amaçlıyordu. Kadına şiddetin önlenmesi, insan haklarının korunması ve yaşatılabilmesinin olmazsa olmazlarındandır.
- Filistin’e yönelik de büyük bir insan hakkı ihlali var. İsrail’in uyguladığı abluka var. Dünya devletlerinin Filistin yaklaşımını nasıl yorumluyorsunuz?
Daha geçtiğimiz hafta BM Genel Kurulu, Kudüs’ün uluslararası statüsünü teyit eden kararlar aldı. Dünyada BM kararlarını hiçbir yaptırıma maruz kalmadan uygulamama lüksüne sahip tek ülke İsrail(!) Dünya ülkelerinin büyük çoğunluğu, özellikle ilhak ve genişlemeye dayalı bugünkü yayılmacı İsrail politikasını reddederken, bazı güçlü ülke ve kurumların İsrail’e verdiği destek ahlaki ve hukuki temelden yoksun. Bu konuda etik siyasetle reel politik arasında büyük bir makas var. Bu düzenin değişmesi, BM düzeninin güncellenmesine bağlı. Bunun için Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan “Dünya beşten büyüktür” diyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın bu sözü dünyanın ortak vicdanının sesidir.