Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi ve TBMM eski Başkanı Cemil Çiçek ile postmodern darbe olan 28 Şubat'ı konuştuk. O dönem ANAP Milletvekili olan Çiçek, Genelkurmay toplantılarından ANAP'taki ihraç sürecine kadar birçok önemli olayı anlattı.
Bugün 28 Şubat. Postmodern darbenin 25. yıldönümü.O süreçte yaşananlar toplumun birçok kesimini etkiledi ve hâlâ tartışılıyor. 28 Şubatı, o dönem ANAP Milletvekili olan ve o süreçte partisinden ihraç edilen Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi ve TBMM eski Başkanı Cemil Çiçek ile konuştuk. Çiçek, Genelkurmay'daki toplantılardan ANAP'taki ihraç sürecine, dönemin Jandarma Genel Komutanı Teoman Koman'ın milletvekilleriyle yaptığı istifa görüşmelerinden milletvekillerinin transferi için oluşturulan para havuzlarına kadar birçok önemli yaşananı Milliyet'e anlattı. ANAP'tan ihraç edilmesinin ardından DYP'nin önemli bir isminin kendisini partisine davet ettiğini dile getiren Çiçek, "Akşam 6'da görüştük. Sabah 8 haberlerini dinliyorum, bana teklifi getiren arkadaş partisinden istifa ediyor. Tansu Çiller'in kurmaylarından bir tanesi. Şaştım kaldım. Bunu pek çok kişi yaşadı. Gece ne oldu ki istifa ettin diye sorunca o bana bazı şeyler söyledi. Jandarma Genel Komutanlığı Karargâhı'na davet ediliyor bu arkadaş ve arkadaşlar. ANAP'tan da giden var. Teoman Koman bir kısım şeyler söylüyor o gün. Ertesi gün istifa ediyor. Türkiye bunları yaşadı. Bir demokratik ülkede bunlar olur mu? Bir Jandarma Genel Komutanı'nın görevi partilerin sicilini tutmak, milletvekillerine sopa göstererek, havuç göstererek, ya da başka türlü ahlaksızca birtakım yol ve yöntemlerle partilerinden istifa ettirmek mi?" diyor. Çiçek 28 Şubat'ta yaşananları ve yaşadıklarını şöyle anlattı:
- YÜZYILIN EN ÖNEMLİ KIRILMA NOKTASI: Çocukluğumdan beri birçok darbe ve darbe teşebbüsünü yaşayan bir siyasetçiyim. 28 şubat süreci bunlar içerisinde belki tesir katsayısı çok fazla olan darbe teşebbüslerinden bir tanesi. Onun için postmodern darbe ifadesi kullanılıyor. Toplumun birçok kesimini etkiledi. Travması çok derin, tesirleri bugün bile belli ölçüde hissedilebilen çok şiddetli bir deprem. Bence geçen yüzyılın en önemli kırılma noktalarından bir tanesi.
- GENELKURMAY’DA YARGI TOPLANTILARI: Bu kırılma noktası devletin hücrelerine varıncaya kadar sıkıntılara sebebiyet verdi. Meclise, yargıya, basına müdahale vardı. 28 Şubat sürecinde yüksek yargının en tepesindekiler dahil tüm üyeleriyle birlikte bir salonda toplanıp nasıl yönlendirildiğini hep beraber gördük. O toplantıya gelmeyenlere de işlem yapıldı. Dolayısıyla şimdi büyük nutuk atan bir kısım yargı mensupları o zaman koşa koşa gittiler ve ayakta da antidemokratik söylemleri alkışladılar. Dolayısıyla bugün yaşadığımız bir kısım sıkıntılar oradan geliyor. Genelkurmay’da yapılan toplantıları söylüyorum. Yargıtay Başkanı, Danıştay Başkanı, Sayıştay Başkanı. Yani ne kadar ‘tay’ varsa tayların başkanları ayakta 5 dakika milli iradeye yönelik tasallutu alkışladılar.
‘Milletvekili transferleri için havuz oluşturuldu’
28 Şubat Türkiye’de bir kısım kurumların, aydınların hangi karakterde olduğunu ortaya çıkardı. 5’li çete diye kitap da yazıldı. En büyük saldırı Meclis’e yapıldı. Milletvekillerinin transferleri, itibarları pazarlık konusu yapıldı. Büyük transferler yapıldı. 28 Şubat’ta büyük paralar döndü. O dönem pek çok kesim iyi bir sınav vermedi. Bunların başında siyaset ve yargı var. Hepsini temsil etmiyordu şüphesiz söylediklerim. Ama ne yapalım ki bunlar o zaman egemen oldu. İyi bir sınav vermeyenlerin başında iş dünyası da gelir. Milletvekilleri transferleri için havuzlar oluşturdular. Büyük paralar akıtıldı. Biz teklifleri biliyoruz. Neyin nasıl olduğunu biliyoruz.
- KESİNTİSİZ EĞİTİM İÇİN İHRAÇ EDİLDİM: Devletin işleyişinin her alanına müdahale edildi. Kesintisiz eğitim diye bir programı icraya koyabilmek için hükümet kurduruldu. ANAP’ın da olduğu hükümet. Ben de ANAP’taydım. Rahmetli Mesut Yılmaz’ın REFAHYOL’un yıkılıp hükümeti kurma sebeplerinden birisi bu kesintisiz eğitim. Niye? İmam hatip okulları üzerinden bir değerlendirme yapılıyor. Ama imam hatip okullarını kapatacağız derken bütün meslek liseleri bundan zarar gördü. Bugün üniversite kapılarında yığılma varsa, eğitimde büyük ölçüde kalite düştüyse, mesleksizlerden müteşekkil bir sürü diplomalı insan bugün sokaklarda geziyor, iş bulamıyorsa bunun önemli sebeplerinden bir tanesi o kesintisiz eğitimdir. Bu ANAP’ın programına da aykırıdır. Kesintisiz eğitime ben ve Ali Çoşkun olumlu oy vermedik. Olumlu oy vermeyince kendi kurduğum partiden ihraç edildim.
- BENİ DYP’YE ÇAĞIRAN İSTİFA ETTİ: Ben partiden ihraç edilmiş bir adamım. Artık bağımsız milletvekiliyiz. Süremizin dolmasını bekliyoruz. Siyaseti de bırakmaya karar verdim. Meclis’te bağımsızlar kısmına gelip oturuyorum. DYP’den moda tabiriyle kurmaylardan bir tanesi, Meclis’te otururken geldi bana ‘ya abi senin gibi tecrübe sahibi bir insanın böyle bağımsız kalması doğru değil. Bizim genel başkana olumlu bakmıyorsunuz ama burada çok değerli arkadaşlarınız var. Sizin yeriniz bizim başımızın tacıdır’ diyerek beni partisine transfer etmeye çalıştı. ‘Hayır ben bunu doğru bulmuyorum’ dedim. Bağımsız görevimi yapar sonra da bırakırım. Bu akşam 6 gibi oldu. Sabah 8 haberlerini dinliyorum, bana teklifi getiren arkadaş partisinden istifa ediyor. En üst noktadan hem de. Tansu Çiller’in kurmaylarından bir tanesi. Şaştım kaldım. Bunu pek çok kişi yaşadı.
- JANDARMA GENEL KOMUTANLIĞI’NA ÇAĞRILMIŞLAR: Arada 1-2 ay olur, genel başkanıyla ters düşer falan. Gece ne oldu ki istifa ettin diye sorunca o bana bazı şeyler söyledi. Sonra onu araştırdım. Jandarma Genel Komutanlığı Karargâhı’na davet ediliyor bu arkadaş
ve arkadaşlar. ANAP’tan da giden var. Teoman Koman bir kısım şeyler söylüyor o gün. Ertesi gün istifa ediyor. Türkiye bunları yaşadı. Bir demokratik ülkede bunlar olur mu? Bir Jandarma Genel Komutanı’nın görevi partilerin sicilini tutmak, milletvekillerine sopa göstererek, havuç göstererek, ya da başka türlü ahlaksızca birtakım yol ve yöntemlerle partilerinden istifa ettirmek mi? Bunlar son derece ayıp ve çirkin işlerdir.
Refahyol 1-2 aya zaten düşerdi
Yasama görevini yapamadı. Yargı zaten yerlerde sürünür hale geldi. Yürütme organının önemli bir kısmı görevini yapamaz oldu. Üniversiteler tümüyle militanlaştı. Başörtüsü zulmü yapıldı. Birden buharlaşan olaylar yaşadık. Ali Kalkancı, Fadime Şahin... Aczimendiler denilen elinde sopalarıyla başları sarıklılar Ankara’da görünür hale geldiler. Sonra bunlar kayboldu. Belli ki bu ülkede devletteki bir kısım derin yapılar, kayıtdışı siyasi unsurlar bazı tertiplerin içerisinde oldular. O zamanki iktidarı yıpratmak, iktidarı düşürmek için. Halbuki bunların hiç birisine gerek yoktu. REFAHYOL hükümeti birkaç ay sonra kendi içindeki ihtilaflar sebebiyle zaten düşecekti. Bir başbakana hakaret edecek şekilde yozlaşan, terbiyeden, adaptan uzak bir kısım insanlar türedi. Bunlara da ilgililer en ufak bir işlem yapmadılar. Onun için 28 Şubat kayıtdışı siyasetin en önemli takviminden birisidir.
Bazı vekiller direnemedi
Bir kısım meslek kuruluşları da yanlış yaptı. Ayrıca iş dünyası. Anlı şanlı toplanan bir kısım derneklerin kurucu babaları. O günlerde en ahlaksız işler için, şuraya bir okul yapın desen kırk dereden su getirir, ama milletvekili transferi için havuz oluşturacak kadar ahlaksızlaştılar ve millet iradesini satılık bir meta haline getirmeye çalıştılar. Buna karşı da Meclis’teki bir kısım insanlar direnemedi.
- TAVIR KOYSALARDI 27 NİSAN OLMAZDI: Erbakan, Başbakan’dı. Doğru olanı bunlara bir tavır koymasıydı. Ama rahmetli Erbakan herkes ile idarede iyi geçinmeyi arzu eden, bir kısım işleri zamana bırakan bir anlayışa sahipti. Son derece nazik işi suhuletle halletmeye çalışan bir insan. Ama karşındaki bu anlayışta değil. Siyasi iktidar istenen tavrı gösteremedi. Bir 27 Nisan’daki tavır o zaman gösterilemedi. 28 Şubat’ta iyi bir tavır konulsaydı 27 Nisan olmazdı.