Abdullah Karakuş

Abdullah Karakuş

akarakus@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

AB’nin artık kazan-kazan adımları atması gerektiğini belirten Bozkır, “AB ilişkilerimizde atılması en uygun olacak ve en atılabilir gözüken aslında gümrük birliğinin güncellemesidir. Gümrük birliğinin güncellemesi iki tarafın da çıkarınadır” dedi...

Bozkır, ABD ile ilişkiler konusunda ise “ABD’nin bu bölgede ya da dünyada önemli adımlar atma niyeti varsa bunu gerçekleştirmesinde yanında olacak ülke Türkiye’dir. ABD, Türkiye’yi feda ederse bütün bölgelerde sıkıntı yaşar” değerlendirmesinde bulundu...

Haberin Devamı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Almanya ziyareti sonrası Avrupa ile ilişkilerde yeni bir noktaya gelindi. Türkiye, AB üyeliği süreci ile ilgili Avrupa ülkelerinden adımlar bekliyor. İdlib’deki anlaşma ise bölgede yeni bir dönemi başlatacak. ABD ile ilişkiler de gündemin en önemli konularından biri. Türkiye’nin dış politikasını, AB ile ilişkileri, ABD’nin tavrını ve Suriye’deki son durum başta olmak üzere dış gelişmeleri eski AB Bakanı, büyükelçi ve TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Volkan Bozkır ile konuştum.

Gümrük Birliği güncellenmeli

Bozkır, Milliyet’in sorularını şöyle yanıtladı:

- Almanya ile ilişkiler düzeliyor mu?

Almanya-Türkiye ilişkileri aslında iki tarafın da son derece çıkarına olan ve gelecek aylara, yıllara baktığımızda da birbirine son derece ihtiyacı olan iki ülkeden bahsediyoruz. Birçok seçimde de aslında oy kullanan Alman vatandaşı Türk kardeşlerimiz Alman seçimlerinin sonucunu etkileyecek kadar önemli bir rol oynadılar. Dolayısıyla bu kardeşlerimiz hem Alman siyasetinde etkili olabilecek bir konumdadır, hem Almanya-Türkiye arasında bir köprüdür. Ekonomik olarak çok büyük çıkarlarımız var, Almanya’nın Türkiye’de çok büyük yatırımları var. Ticaret hacmimiz çok ileri noktalarda ve biz aslında geçtiğimiz birkaç yıl zarfında yaşadığımız sıkıntıyı yaşamamalıydık. Ancak Alman kamuoyunda Türkiye’ye karşı olan bir dalga oluştu. Aslında bütün Avrupa’da bunu gözlemlediğimiz bir sırada Almanya’da bu çok yüksek noktalara çıktı ve seçimlerde de ırkçı temelli, İslam karşıtı, Türk karşıtı söylemlerle neredeyse hükümette yer alacak bir akım, maalesef Türkiye-Almanya ilişkilerini de etkiledi. Ancak burada tabii hem Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier’e hem Almanya Şansölyesi Merkel’e önemli bir rol biçmemiz lazım. Her ikisi de Türk-Alman ilişkilerinin, o zor günlerde daha kötüye gitmemesini, bugünlerde de tekrar eski rayına oturmasını gerçekten arzu ettiklerini belli eden ve bu konudaki adımlara destek veren iki siyasetçi. Bu çerçeveden bakıldığında Sayın Cumhurbaşkanımızın Almanya’ya yaptığı ziyaretle bir anlamda damgası vurulan, yeniden iyi ilişkilere doğru gidildiğinin göstergesi, çok önemlidir ve bunun mutlaka muhafaza edilmesi ve hassasiyetle korunması lazım.

Haberin Devamı

‘İki tarafın da çıkarı var’

- Yeni dönem AB ilişkilerine nasıl yansır?

AB ilişkilerimiz de aslında Almanya’nın önemli rolü vardır. Almanya, AB’nin lokomotifidir. Son üye olan ülkelere baktığımızda hepsi Almanya’nın önderliğinde üye olmuşlardır. Türkiye’yle müzakerelerin başlamasında da yine o zamanki Alman yönetiminin Schröder’in başkanlığında- bu işi özümsemesi, desteklemesiyle Türkiye müzakerelere başlayabilmiştir. Dolayısıyla bu ilişkinin Almanya’yla düzeliyor olmasının bütün Avrupa’da çok önemli etkisi olacaktır. Tabii, bunu söylerken bir anda artık ‘tamam, Almanya’yla ilişkilerimizi düzelttik, AB İle de hiçbir sorun kalmadı, bütün eski günlerimize geri döneceğiz’ diye düşünmek de yanlış olur. Bunu yavaş yavaş, sindire sindire ve büyük ölçüde önceden çizilen bir eylem planı içinde geliştirmemiz lazım, kamuoylarında yanlış beklentiler yaratmamamız lazım. Kamuoylarına neyin yansıtılacağında önceden mutabık kalınması lazım. O takdirde gelecekte çok daha iyi bir tabloyla karşılaşabiliriz.

Haberin Devamı

- Hangi adımlar bekliyorsunuz?

Şimdi, bence AB ilişkilerimizde atılması en uygun olacak ve en atılabilir gözüken aslında gümrük birliğinin güncellemesidir. Gümrük birliğinin güncellemesi iki tarafın da çıkarınadır. Bugün AB ile 150 milyar dolarlık bir ticaretten bahsediyoruz ve bu da dengeli bir ticarettir. Aşağı yukarı 15 bin kaleme yakın ürün ihraç ediyoruz ve bunun yüzde 80’i, 90’ı da sanayi ürünüdür. Bu, gümrük birliğinin sağladığı bir imkan ve bir anlamda Türkiye’ye kazandırdığı bir güçtür. Şimdi, gümrük birliğinin güncellemesinde tarım, hizmetler ve kamu alımları sektörleri dahil edersek ki şu anda yok, bu ticaretin 300 milyar dolara çıkmasını sağlayacağız. İki tarafın da çıkarı var. Avrupa da kazanacak, Türkiye de kazanacak. Kazan-kazan. 300 milyar doların 150 milyar doları Türkiye’nin ihracatı olacak, 150 milyar doları AB’nin Türkiye’ye ihracatı olacak ve bu, çok büyük bir şey. Düşünün, ABD-AB ticareti 700 milyar dolar. Türkiye-AB ticareti 300 milyar dolar olacak. Dünya ticaretindeki mevcut sıkıntılı dönemde, bunun ne kadar önemli olduğu açıktır. AB artık kazan-kazan adımları atmalı. Almanya, geçtiğimiz yılki AB Konseyinde alınan bir karara ‘Türkiye’de bu şartlarda gümrük birliğinin güncelleme görüşmeleri de durdurulmalı’ diye bir madde koydurdu. Şimdi, Almanya’nın bunu kaldırmasıyla inşallah gümrük birliği güncelleme müzakereleri de tekrar başlayabilir. Bunun başlaması bile piyasalarda, Avrupa piyasalarında ve Türk piyasalarında bir heyecan yaratır, Türkiye’ye yatırımcılarda bir güven yaratır, Türkiye’nin ihracatçılarında da Avrupa’ya ayrı bir heyecan ve güven yaratır.

İdlib’e 50 bin kişi geri döndü

- Suriye’de son durum nedir?

Suriye bütün dünyanın olumsuz etkilendiği bir tabloya doğru gitti. Beşar Esad, bizim o zaman dediklerimizi dinlemedi ve bugünlere gelindi. Suriye bugün bölünmüş bir durumda. Ama terörden arındırılmış bir konuma doğru süratle ilerliyor. Bu Türkiye, Rusya ve İran iş birliğiyle oldu. Eğer bu iş birliği olmasaydı, Türkiye bütün dünyadan gelen baskılara rağmen Rusya’yla iyi ilişki kurmaya devam etmeseydi, İran’la iyi ilişki kurmaya devam etmeseydi, bugünkü tabloya ulaşamazdık. Bu tablo sayesinde DEAŞ’a ilk darbeyi Fırat Kalkanı Harekatı ile vuran, PYD-YPG terör örgütünü Afrin’den atan Türkiye’dir. İdlib’de hiç kimse bugünkü tabloyu beklemiyordu, Herkes, Tahran Zirvesi başarılı olmaz diyordu. Oysa yüzbinlerin ölebileceği, milyonların göçe zorlanabileceği tablo ortadan kalktı. Hatta, İdlib’e şu anda 50 bin kişi geri döndü Türkiye’den. Yani sonuç odaklı çok önemli gelişmeler var. MİT çok önemli bir konumda şu anda, bölgedeki faaliyetleri, Rusya, İran istihbaratlarıyla olan ilişkisi, hepsi bunlar bir anlamda o bölgenin de huzura kavuşması için çok önemli adımları teşkil ediyor. Benim ümidim, önümüzdeki dönemde Suriye’de inşallah bizim arzu ettiğimiz gibi toprak bütünlüğü olan, hukukun, demokrasinin yeşerdiği bir yeni devlet kurulmasıdır. Ama Beşar Esad’ın mutlaka Suriye’nin başında kalmaması lazım. Mutlaka Suriye halkının kendini güvende hissedeceği ve barış içinde yaşayacağına inandığı bir yeni kişi bulunmalı ve bu Suriye’yi eski haline getirmeye çalışmalıdır.

‘ABD tadında bırakıp ilişkiyi düzeltmeli’

- ABD ile ilişkilerimiz hangi noktada?

ABD ile bizim iyi ilişkiler kurma arzumuz var. Hiçbir zaman da ‘bu ilişkileri bozalım, geriye götürelim’ gibi bir niyetimiz olmadı. Ancak son zamanlarda maalesef elimizde olmayan nedenlerle ABD ile bazı sıkıntılar yaşıyoruz. Ama bunları da aşmak için son derece ciddi bir gayret içindeyiz. Bütün beklentimiz, ABD’nin Türkiye’yi herhangi bir ülke olarak görmemesini sağlamak. Türkiye, ABD’nin çok önemli bir stratejik ortağıdır, NATO’daki müttefikidir ve bu bölgede olsun dünyada olsun ABD’nin eğer bir süper güç olarak önemli adımlar atma niyeti varsa bunun gerçekleştirmesinde en büyük dostu, yanında olacak ülke Türkiye’dir. Eğer Türkiye’yle böyle bir ilişkiyi heba ederse ve Türkiye’yi feda ederse o zaman ABD’nin bütün bölgelerde çok büyük sıkıntıları olur. ABD Başkanı Trump’ın da yakın bir zamanda tekrar ilk zamanlarındaki Türkiye’ye verdiği önemi müdrik olarak bu ilişkiyi düzeltme yolunda adım atacağını tahmin ediyoruz. ABD sadece Türkiye’yle değil, dünya sathında aslında önemli bir yapısal değişikliğin nedeni olmaya başladı. Aslında dünyanın büyük emeklerle ortaya çıkardığı birçok proje Amerika’nın kararıyla bugün sona erdi. TTİP mesela. Bütün Amerika kıtasıyla Avrupa arasında gümrüklerin kalkacağı, ticaretin serbest olacağı çok önemli bir mekanizmaydı. ABD bunu sona erdirdi. TPP, Amerika ile Asya ülkeleri arasında keza gümrüklerin kalktığı, ticaretin geliştiği bir yapıydı, bunu da sona erdirdi. NAFTA, bunu yıprattı. İran anlaşması, Küresel ısınma gibi, emeklerle varılmış birçok mutabakatı bitirdi.

- ABD ne yapmak istiyor?

Amerika diyor ki ‘ben ABD’yi güçlendireceğim. Amerika’da yaşayanlar daha iyi ekonomik şartlara sahip olacaklar. Ve her şey Amerika için olacak’. Dünyada başka ülkeler bunu diyebilir ama ABD diyemez. Çünkü İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra dünyada şu andaki mevcut bütün her şey ABD’ye göre kuruldu. Bretton Woods Konferansıyla IMF, Dünya Bankası Amerika’nın kontrolünde kuruldu. BM 5 ülkeye veto hakkı vermek suretiyle Amerika’nın aslında bir anlamda her şeyi kontrol ettiği bir yapı içinde kuruldu. Doların bugün dünya ticaretinde, dünya bütçe hesaplamalarında referans para olarak kullanılması o günlerden geliyor. ‘Benim artık dünya hiç umurumda değil, ne sorun varsa siz çözmeye çalışın’ deme lüksüne sahip değil ABD. Dolayısıyla bunlar bir kere sarsıldığı zaman yeni bir dünyanın kurulması mecburiyeti var. Bir gün Amerika bunu tekrar düzeltmek isteyecek. Ama yıkılmış mekanizmaları tekrar yerine oturtmak kolay olmayacak. Ümit ediyoruz ki Amerika’daki aklıselim kişiler, Amerika’yı arzulanan noktasına geri getirecektir.

- Türkiye ne yapacak?

Türkiye bugün doğrudan Amerika’nın hedefi değildir. Ama dünyada bütün bu meydana gelen çalkantılar, tabii Türkiye’yi de olumsuz etkilemektedir. Ama Türkiye, bütün bunlar oluyor diye ‘Ben Amerika ne derse yapacağım’ gibi bir tavır içinde hiçbir zaman olmadı ve bundan sonra da olmayacaktır. Türk ekonomisi bütün bu sıkıntılı döneme rağmen, bütün bu ekonomiye zarar verme teşebbüslerine rağmen, yine başı dik olarak çıkacaktır. Çünkü Türk ekonomisi gerçekten çok güçlü. Dolayısıyla bunu biz atlatacağız. Ama bunun bir ülkeden kaynaklanması veya birkaç ülkeden kaynaklanmış olmasını da Türkiye unutmaz. Onun için, özellikle Amerika için diyorum, bunu daha fazla, daha ileri noktalara getirmeden, tabiri caizse tadında bıraksın. Bu ilişkiyi tekrar düzeltmeyi ve birlikte bu sorunlardan nasıl çıkacağımızı birlikte düşünmenin çoktan zamanı geldi.

‘Türkiye üye olabileceği noktaya geldiğinde referandum yapacağız’

- AB’ye üyelik konusunda bir mesajınız olacak mı?

Türkiye’nin stratejik hedefi AB’ye üye olmaktır. Yaklaşık altmış yıldır çeşitli AB yapılarıyla bu üyelik görüşmelerini sürdürüyoruz. Fakat maalesef bugün AB’deki mevcut hava, üyelik müzakerelerini ilerletmemiz için eskisi kadar güçlü bir hava yansıtmıyor. Ama bizim derdimiz üye olmak ve biz Türkiye’yi üyelik müzakereleri vasıtasıyla üye olacağımız bir seviyeye taşımak istiyoruz. AB ile birlikte de olabilir, AB istemiyorsa da olabilir bu. Çünkü bütün müzakere fasıllarında biz çok tecrübe kazandık, bütün fasılları Ankara’da açtık, bütün fasılları yakın zamanda kapatabilecek bir konumdayız, AB açmasa da kapatmasa da biz bu yolda ilerliyoruz. Türkiye o noktaya gelirken çok şey kazanıyor, reformlarla kazanıyor. Türkiye’yi üye olabileceği noktaya getirdiğimiz zaman, Türkiye belki de üye olmak istemeyecek. Çünkü bir referandum yapacağız, Türk halkına soracağız. Belki halkımız o noktada istemeyecek üyeliği. Bugün Türkiye belki de Avrupa’nın bekli de ilk 10 ülkesinden sonraki ülkelerden daha iyi ekonomik şartlara, daha güçlü bir piyasa mekanizmasına zaten sahiptir.