Konakri
Gine, Ebola virüsünün çıktığı ülke. Dünyanın en fakir ülkelerinden biri.
Havaalanına iner inmez bunu hissediyorsunuz.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Afrika turuna sonradan eklenen Gine’de 7 saat kaldık. Yaklaşık 250 kişiyi ağırlayacak otel bulunamadığı için Konakri’de gece kalınmadı.
Fildişi Sahili, Gana ve Nijerya’dan sonra Gine’nin başkenti Konakri sokaklarını görünce Afrika’nın bütün ülkelerinin birbirinden daha kötü durumda olduğunu hissettik.
Başkanlık binasına giderken yol güzergâhında gördüğümüz manzara ve yapılan uyarılar Gine’yi tanımamıza yardımcı oldu.
İşadamları heyetiyle giderken ilk uyarı, “Kimseyle tokalaşmayın. Açık suya elinizi bile dokundurmayın. Kapalı suları için. Hiç bir şey yemeyin” şeklinde geldi.
Yol boyunca ise fakir halkı bütün açıklığıyla gördük. Çöp yığınları, pazar yerlerindeki kirlilik, araçlara üst üste biniş, yalınayak çocuklar...
Derme çatma evler
Ne kadar anlatsak da görmeden ortamı anlamak gerçekten güç.
Afrika’nın klasik görüntüsü olan başında sattığı şeyleri bir kap içinde taşıyan çocuklar ve gençler sürekli geçen arabaların önüne atlıyor satış yapmak için.
Fazla çok katlı bina göremiyoruz, tek katlı ve çok eski görünen derme çatma yapılar. Bir de teneke evler Afrika gerçeği olan.
Pazar yerleri görüyoruz yolda. İnsanlar birbirini eziyor adeta.
Hurda arabalar ve bol motorsiklet gözümüze çarpıyor. Bu araçlara da insanlar üst üste binmiş.
Yemeklerin dışarıda pişirildiğini görüyoruz, bulaşıkların da hangi suyla yıkandığı belli değil.
Yüzde 85 Müslüman, yüzde 8 Hıristiyan olan Gine sokaklarında şişelerden döktükleri sularla abdest alanlar dikkatimizi çekiyor.
Namazın dışarıda ve toplu kılındığını görüyoruz. Erkekler önde, kadınlar da arkada saf tutarak.
Okyanusu görmeye başlıyoruz Başkanlık Sarayı’na giderken.
Herhalde Başkanlık Sarayı çevresi daha iyidir diye düşürken manzara bizi ürkütüyor.
Sarayın çevresi çöp
Başkanlık Sarayı’nı çevreleyen duvarda da büyük çöp yığınları görüyoruz. Kanalizasyon şebekesinin ve evlerde tuvaletlerin olmadığı Gine’de neden ebolanın çıktığını daha iyi anlıyoruz.
Sarayın içine girince ise ağır bir kokuyla karşılaşıyoruz.
Okyanusa bakınca kapkapara bir su ile karşılaşıyorsınız. Sadece sokaklar değil okyanus da kirlenmiş şekilde karşımızda duruyor.
Gine’nin yaklaşık 12 milyon nüfusu var. Başkanlık sistemi ile yönetilen Gine’de 2013 yılında Türkiye büyükelçilik de açmış.
Fakir olan Gine halkının yüzünde sürekli bir tebessüm görüyoruz.
Havaalanından Başkanlık Sarayı’na giderken yolda her yerde Türk bayrakları ve Erdoğan’ın fotoğrafları asılmış.
Başbakanlık Sarayı da pek iç acıcı değil.
Erdoğan da görüşme sonrasında yaptığı açıklamada sarayın Gine’ye yakışmadığını dile getirerek, “Cumhurbaşkanlığı külliyesini de değiştirmekte fayda olur, çok daha güzel bir hale gelmiş olur, çünkü balkona çıkıp da denize baktığımız zaman dedim ki, ‘burası özellikle Gine’nin makamına yakışmıyor’ bunu da halletmemiz lazım” demişti.
Erdoğan, yol güzergâhındaki yerlerin de yıkılarak şehircilik ve çevrecilik bilinciyle yeniden yapılandırılmasını istemişti.
Gine resmi heyeti bu açıklamanın ardından Erdoğan’ı uzun süre ayakta alkışlarken Gine Devlet Başkanı Alpha Conde de Erdoğan’a sarıldı.
Kurtuluş futbolda
Akşam saatlerinde dönüş yolunda ise bizi futbol ve spor sürprizi bekliyordu. Yol çevresinde birden bire yüzlerce genç ve çocuğun koştuğunu ve futbol oynadığını görüyoruz. Nedenini sorunca ise gençlerin Gine’den ayrılmak için çıkış yolunu futbol olarak gördüklerini öğreniyoruz.
Hayalleri Türkiye’de futbol oynamakmış. Trabzonspor’da bir süre futbol oynayan İbrahim Yattara’yı örnek alıyorlarmış. Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor’u biliyorlar.
Türkiye’de futbol oynamış 10’un üzerinde futbolcusu var Gine’nin. Bunu duyunca Ginelilerin azmini anlıyoruz.
Gine’de yayılan Ebola salgınının sona erdiği de belirtiliyor gezimizde. En ölümcül salgın 2013 yılında başlamıştı. Yaklaşık 29 bin kayıtlı vaka varmış. Kayıtlı 11 bin 300 hastanın hayatını kaybettiği salgında gerçek rakamın ise çok daha yüksek olduğu belirtiliyor.
Uçağa binerken 5 günde 4 ülkeyi kapsayan Afrika turumuzda gördüğümüz ve inanmakta zorlandığımız görüntülerin hafızamızdan çıkmayacağını daha orada anlıyoruz.
Afrika’nın klasik görüntüsü olan başında sattığı şeyleri bir kap içinde taşıyan çocuklar ve gençler sürekli geçen arabaların önüne atlıyor satış yapmak için.