Abdullah Karakuş

Abdullah Karakuş

akarakus@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

TBMM Başkanı Mustafa Şentop ile TBMM’ye gelen ‘sosyal medya yasa’ teklifini ve tartışmaları konuştuk. Şentop konunun dünya barışını tehdit ettiğini ve böyle giderse vahim sonuçları olacağını dile getiriyor. Şentop ulusal düzenlemenin yanında uluslararası anlaşmalarla oluşturulacak bir hukuk düzenine ihtiyaç olduğunu vurguluyor.

Sosyal medyadaki dezenformasyon ve yalan haberin dünyanın tartıştığı bir konu olduğunu belirten Şentop, “konuyu sadece bir ifade açıklama özgürlüğü değil çok uluslu şirketlerin manipülasyon faaliyeti olarak da görmek lazım. Bu açıdan baktığımızda birçok ülkede ticari, ekonomik hayatın etkilenmesi, öbür taraftan seçimlerin, siyasi hayatın manipüle edilmesi söz konusu. Ulusal ve uluslararası hukuk düzenlemelerinin birbirleriyle de bütünleşmiş olması lazım. Dünyada böyle bir düzenin oluşturulmasında Türkiye öncü olabilir. Sosyal medya, yalan ve iftiraya zemin olmamalı” diyor.

Haberin Devamı

Dünya barışını tehdit ediyor, uluslararası düzenleme olmalı

Şentop Milliyet’e şunları söyledi:

VAHİM SONUÇLARI OLUR: Uluslararası toplantıların istisnasız gündemlerinden biri ya yalan haber ya da sosyal medyadaki dezenformasyon üzerine. Viyana’daki Dünya Parlamento Başkanları toplantısında üç başlık vardı. Bunlardan bir tanesi yalan haber ve dezenformasyon idi. O toplantıda Avusturya Meclis Başkanı bizim şikayetçi olduğumuz konuların benzerlerini aynı şekilde dile getirdi. Togo Meclis Başkanı da aynı şeyleri söyledi. Latin Amerika’dan, Meksika’dan gelenler vardı hepsinin söylediği aynı. Bütün dünya bu konuyu konuşuyor. Bir de dezenformasyon üzerinden kamuoyunun manipüle edilmesi meselesi. Yani algı operasyonları. Bu dünyada yükselen İslam, yabancı düşmanlığı, ırkçılık gibi konuları besleyen çok önemli bir alan haline dönüştü. Şunu açık söyleyebiliriz; dünya barışını tehdit eden bir mesele haline geldi. Yakın zamanda, böyle giderse vahim sonuçlarını göreceğiz.

BİREYSEL GÖRÜŞ AÇIKLAMA DEĞİL: Çare nedir diye tartışmalar yapılıyor. Eğitimle ilgili, sosyal medyayla ilgili vs bir takım ahlakı ilkeler üzerinden tartışmalar yapılıyor. İnkar edilebilir bir boyut değil ama bizim sorunlarımızı çözebilecek bir şey değil. Sonuç itibariyle zaten insanların büyük bir çoğunluğu bunları yapmıyor. Bunları yapanlar ahlaki ilkeleri tanımayan insanlar. Bunlar ancak hukuk kurallarıyla engellenebilecek eylem ortaya koyuyorlar. Bir kere meseleyi ifade, düşünceyi açıklama özgürlüğü ile devletin kuralları koyması, devletlerin veya genel olarak bir özgürlük güvenlik dengesi içerisinde ele almak yanlış. Çünkü bu görüş açıklamaları, bireysel görüş açıklamaları olarak ele alınamaz.

Haberin Devamı

ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER: Bunlar aslında çok uluslu şirketlerin ortaya koymuş olduğu platformların işleyişini sağlayan hususlar olarak değerlendiriliyor. Yani işin iki tarafı yok. Bir görüş açıklayan bir bireyle onun karşısında devlet denklemi yok. Bir de üçüncü ayağı var denklemin: Çok uluslu şirketler. Esas problemli nokta burası. Burada çok uluslu şirketlerin para kazanma işleri var ve ne kadar sorumlu durumlar ortaya çıkıyorsa bütün bunlar ilgiyi artırıyor bir taraftan ve kar sağlıyor. Bu açıdan konuyu sadece bir ifade açıklama özgürlüğü değil çok uluslu şirketlerin manipülasyon faaliyeti olarak da görmek lazım. Bu açıdan baktığımızda birçok ülkeden ticari, ekonomik hayatın etkilenmesi, öbür taraftan seçimlerin, siyasi hayatın manipüle edilmesi söz konusu olabilir. Trump’ın seçimiyle ilgili tartışıldı. İngiltere’de konuşuluyor.

Haberin Devamı

SİYASİ MANİPÜLASYON YAPIYORLAR: Hatta Avam Kamarası’nda bir komisyonun hazırlamış olduğu bir rapor var. Yani bu bireysel ifade açıklama özgürlüğü değil. Çok uluslu şirketlerin, bireylerin görüş açıklamalarını suistimal ederek ekonomik, ticari ve siyasi hayatta manipülasyonlar yapma durumu ile karşı karşıyayız. Bu bakımdan da alınacak tedbirler düşünülürken 2 husus önemli. Bir kere ulusal hukuk düzenlemeleri yapılmalı.

ULUSLARARASI ANLAŞMALAR YAPILMALI: Fakat çok uluslu şirketlerle muhatap olduğumuz için bunların ulusal düzenlemeleri tanımadığı ve başka gayret içine girdikleri görülüyor. Bir de uluslararası anlaşmalarla oluşturulacak bir hukuk düzenine ihtiyaç var. Eğer bunu sağlayamazsak bu çok uluslu şirketler birçok ülkede bu tür faaliyetlerini devam edeceğini görebiliriz. Ve siyasi anlamda ciddi manipülasyonlara sebebiyet vereceğini görürüz. Ulusal ve uluslararası hukuk düzenlemelerinin birbirleriyle de bütünleşmiş olması lazım. Dünyada böyle bir düzenin oluşturulmasında Türkiye öncü olabilir. Sosyal medya, yalan ve iftiraya zemin olmamalı.