YTB’nin Başkanı Eren ile 3 gün Avusturya’daydık. İlk Avrupa gezisini Türklerin en çok sorun yaşadığı ülkelerin başında yer alan Avusturya’ya yapan Eren, “Avrupa’daki vatandaşlarımızın meseleleri ile yakından ilgileniyoruz. Avrupa’daki Türkler rahat olsunlar” dedi
VİYANA
Irkçılık, İslamofobi, Türk düşmanlığı…
Yurtdışındaki Türklerin yaşadığı sorunların ana nedenleri.
60 yıl önce bir trene atlayıp Avrupa’ya geldiler. Geldikleri ülkenin ekonomisini kalkındırdılar. Ancak Avrupa’daki yönetimlerin siyasi olarak konuyu kullanmaları nedeniyle hep sorunlar yaşadılar.
Yurtdışı Türkler ve Akrabalar Topluluklar Başkanlığı(YTB), Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlığı dönemindeki talimatıyla yurtdışındaki Türklerin sorunlarıyla ilgilenmek üzere 2010 yılında kuruldu.
YTB’nin Başkanı Abdullah Eren ile birlikte Avrupa’daki Türklerin en çok sorun yaşadığı ülkelerden biri olan Avusturya’daydık.
Avrupa’da yaşayan Türklerin sorunlarını bildiklerini ve ilgilendiklerini belirten Eren, “Avrupalı Türklerin hikâyesi aslında bir başarı hikâyesidir. Bugün Avrupa’daki siyasi konjonktür bu başarı hikayesini gölgelemeye matuf bir konjonktür. Fakat ne Türkiye ne de Avrupa’daki Türkler bu başarı hikâyesinin gölgelenmesine izin vermeyecek. Avrupa’da yaşayan Türkler öz güvenli olarak ileriye daha pozitif bakacaklar. Avrupa’daki vatandaşlarımızın meseleleri ile yakından ilgileniyoruz. Avrupa’daki Türkler rahat olsunlar. Gelecekleri parlak. Onları pozitif bir gelecek bekliyor” dedi.
Eren Viyana’da Milliyet’in sorularını şöyle yanıtladı:
3 ana faaliyet alanımız var
- Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı neden kuruldu, faaliyet alanları neler?
Üç ana faaliyet alanımız var. Tabii, öncelikli olarak yurt dışındaki Türkler için kurulmuş bir kurumuz. Yurt dışındaki Türkler deyince 1960’larda imzalanan iş gücü anlaşmaları çerçevesinde Avrupa’ya ve diğer ülkelere giden Türkleri kastediyoruz. Varlığımız şu an üçüncü ve dördüncü nesle ulaşmış durumda. Öncelikle kurumumuz bu vatandaşlarımızın Türkiye’yle olan bağlarını koruyup aidiyetlerini devam ettirmeleri, Türkçe ve Türk kültürünün muhafazası için projeler üretiyor. Son yıllarda Avrupa’da artan ırkçılık, İslamofobi, ayrımcılık gibi konularda da çalışmalarımız var. İkinci faaliyet alanımız kardeş topluluklar, soydaş, akraba topluluklar. Bu kardeş topluluklarla ve soydaşlarımızla ilişkilerimizi geliştirmeye matuf projeler üretiyoruz. Üçüncü olarak da Türkiye’de 17 bin 500 uluslararası öğrenciyi misafir ediyoruz. Kaldı ki yurt dışı burslar bir ülkenin dış politikasında çok önemli bir yumuşak enstrüman olarak ortaya çıkıyor.
Avrupa’da ırkçılık arttı
- Avrupa’da tablo nasıl, Türklere bakış açısı nasıl?
Başkanlığımızın kuruluş gayesi Avrupa’daki Türk varlığına hizmet. Maalesef, Avrupa siyasetinde son yıllarda artan ırkçılık, İslamofobi ve sağ popülizm görüyoruz. Şu an Avrupa’nın hemen hemen her ülkesinde iktidarda koalisyon ortakları ya da küçük ortaklar sağ aşırı partiler. Almanya’da aşırıcı partinin oy oranının artışına şahit oluyoruz. Avusturya’da sağ aşırı parti koalisyonda ve son girdiği seçimlerin hepsinde oylarını artırarak devam ediyor. Yine benzer süreç diğer Avrupa ülkelerinde de gözümüze çarpıyor.
Türk toplumu, Avrupa’da 60 yıllık bir millet varlığı gösteriyor ki uyum konusunda Avrupa’daki en başarılı örnekleri sergileyen bir toplum. Dolayısıyla Türklerin durumunun da son yıllarda özellikle Suriye meselesinden kaynaklanan mülteci akını ve göçmen sorununun dışında değerlendirilmesi lazım.
Kurum olarak buna yönelik çalışmalarımız var, toplumumuzun özgüveni sağlam kaldıkça çarpık bakış ve yaklaşımlar zamanla yine düzelecektir. Türk toplumunun başarı hikayesi gölgelenemez.
- Avrupa demokrasisinin durumu ne?
Avrupa demokrasisi, Avrupa tam bir kimlik krizinin içerisinde. İngiltere’de bir Brexit oylaması oldu ve şu anda kendi içlerinde Avrupa’dan nasıl ayrılacaklarına, hangi şartlar içinde ayrılacaklarına karar verebilmiş değiller. Yine Avrupa’nın Amerika’yla olan ilişkilerinde kırılmalar olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla Avrupa siyaseti, gerek ekonomik olarak gerek siyasi olarak şu anda bir krizin içerisinde veya krizin eşiğinde. Fakat Avrupa kendi krizini görmekten ziyade bu krizi göz ardı ederek; başta Türkler olmak üzere, sınırları içerisinde uzun yıllar uyumla armoniyle yaşamış, bulundukları ülkelere katkıda bulunmuş unsurları, maalesef rahatsız edecek bir takım uygulamalar yapmakta. Biz kısmen bu uygulamaların asimetrik bir baskı unsuru olduğunu düşünüyoruz. Avrupa’nın kendi içerisinde girmiş olduğu bu kimlik krizi yine kendini sorgulayarak aşacağı bir krizdir. Irkçılığın, ayrımcılığın, İslamofobinin körüklenerek bu krizin aşılması mümkün değil. Avrupa’nın içerisinde ırkçılığa, ayrımcılığa karşı duran bir sürü siyasetçi ve farklı kesim de var. Fakat bir genel trend olarak bahsettiğimiz bu olumsuz durum artmakta. Sorumlu siyasetçilerin, kanat önderlerinin, entellektüellerin bu gidişe dur demesi lazım.
- İlk Avrupa seyahatiniz Avusturya’ya. Avusturya’da ne tür sorunlar yaşanıyor?
2015 İslam yasası, son süreçte çifte vatandaşlığa yönelik burada yaşanan tartışmalar, sembol yasası gibi konularla burada yaşayan Türklerin günlük hayatını etkileyebilecek veya üzerlerinde bir baskı unsuru oluşturabilecek bir hava oluşturulmaya çalışılıyor. Siyasetçilerin buna çok dikkat etmesi lazım. Avrupa’ya ilk seyahatimizi Avusturya’ya bu yüzden gerçekleştirdik. Burada uzun yıllardır bulunan STK’larımız ve çatı kuruluşlarımız var. Bu insanların biraz daha öne çıkması ve çıkarılması lazım. Avrupa’daki Türklerin kendi aralarındaki birliği ve beraberliği de çok önemli. Ortak sorunlara ortak çözümler üretilmesi lazım. Kamuoyu oluşturmak ve lobicilik çok önemli.
Sorunlara karşı tek ses olunmalı
- Avrupa’da yaşayan Türklere ne görevler düşüyor?
Hukuk alanı çok önemli. İnsan hakları ihlalleri ve ayrımcılık arttı diyoruz. Kurumsal ayrımcılıkla mücadele konularında Avrupa’daki STK yapımız ve sayımız yeterli değil. Bunun güçlenmesi lazım. Dernek formatlarının değişmesi lazım. Uluslararası kurumlar nezdinde Avrupa’daki Türklerin sorunları STK’lar tarafından daha fazla dillendirilmeli. Türklerin yaşadığı kurumsal ayrımcılık ve ırkçılık gibi sorunları ilgili ülke makamlarına ve uluslararası kurumlara taşıyacak ciddi bir insan ve STK kapasitesine ihtiyacımız var. Bunun kurulması noktasında hukuk uzmanlık burslarımız ve projelerimiz var. Üzerimize düşen en büyük görev her halükarda bir ve beraber olmamız. Sorunlara karşı tek ses olmamız.
Avrupalı Türklerin geleceği parlak
- Avrupa’daki Türklere mesajınız ne olacak?
Başkanlık olarak Avrupa’daki Türklerin meseleleri ile yakından ilgileniyoruz. Avrupa’daki Türkler bu konuda rahat olsunlar. Ellerinde bir bavul ile tek başlarına dil bilmeden ailelerini geride bırakarak sadece geçim gayesiyle kültürünü, dilini bilmedikleri ülkelere gidenlerin torunları bugün ülkelerde çok iyi konumlarda hayatlarını devam ettiriyorlar. Avrupalı Türklerin hikâyesi aslında bir başarı hikâyesidir. Bugün Avrupa’daki siyasi konjonktür bu başarı hikayesini gölgelemeye matuf bir konjonktür. Fakat ne Türkiye ne de Avrupa’daki Türkler bu başarı hikâyesinin gölgelenmesine izin vermeyecek. Avrupa’da yaşayan Türkler öz güvenli, ileriye daha pozitif bakacaklar. Avrupalı Türklerin geleceği parlak. Türkiye Cumhuriyeti Devleti Avrupa’daki Türklerin sorunlarının farkında ve yanında. Onları pozitif bir gelecek bekliyor. Avrupa’daki Türklerin geleceği için kilit şey özgüvendir. Avrupa Türkleri günden güne özgüven kazanıyor.
Türkler koruyucu aile olmalı
- Ailelerinden alınan çocuklar sorununa yönelik neler yapıyorsunuz?
Ailelerinden alınan çocuklar konusu çok önemli. 2019’da önem vereceğimiz konulardan birisi. Koruyucu aile mekanizmasını geliştirmemiz lazım. Dürüst olmak gerekirse, vatandaşlarımız arasında koruyucu ailelik çok rağbet görmüyor. Bu alanda STK’ların kurulup insanımızın teşvik edilmesi gerekiyor. Bir bilinçlendirme kampanyası yapacağız.
Sorunları yakından takip ediyoruz
- Avrupa’daki Türkler için neler yapıyorsunuz?
Bir defa yurt dışındaki Türklerle ilgilenen kurum olarak ilgili ülkelerdeki resmî makamlarla iletişime çok önem veriyoruz. Almanya’dan kurumumuza iki ay evvel bir bakan ziyareti oldu. Biz de bu ziyaretimizde Avusturya’da Dışişleri Genel Sekreteriyle görüştük. Muhataplarımıza yurt dışındaki Türklerin meselelerini yakinen anlatırken, ortak iş birliği imkânlarımızı da değerlendiriyoruz.
Tabii, Avrupa’nın genelinde sorunlar var. Avusturya bu sorunların olduğu bir ülke. Kurum olarak vatandaşlarımızın yaşadığı sorunları çok yakından takip ediyoruz. Ülkemizdeki ilgili paydaş kurumlar ve bakanlıklar arasında koordinasyonu sağlıyoruz. Eğitim sorunu, Türkçenin öğretimine ilişkin sorunlar, Türk kültürünün muhafazasına ilişkin meseleler, ırkçı ve ayrımcı saldırılara maruz kaldıklarında vatandaşlarımızın ne yapmaları gerektiğine dair hususlar, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın din hizmetlerini daha kaliteli bir şekilde alabilmesi gibi. Bunların yanında birçok alanda gerçekleştirdiğimiz projeler söz konusu. Yurtdışında yaşayan gençlerimizin anavatanlarıyla bağlarını korumaya yönelik, gezi programları, staj ve eğitimlerimiz var. Hukuk ve aile uzmanlık burslarımız, medya iletişim akademi eğitim programımız var. Münazırlık eğitimi, insan hakları ve savunuculuk eğitimlerimiz var. Hukukçu buluşmaları yapacağız. Tematik STK’lar ve farklı alanlarda uzmanlaşmış yapılar ile ilgili ülkelerde vatandaşlarımızın siyasi sosyal süreçlere daha katılımcı bir şekilde dâhil olmalarını da hedefliyoruz.
- Avusturya’daki çıkan İslam yasasına bakışınız nasıl?
Avusturya’da 2015’teki İslam yasasından sonra maalesef bütün Müslümanları ilgilendiren ve tabii ki Türkleri de ilgilendiren bir kötüye gidiş söz konusu. Maalesef Avusturya devleti yurt dışından finansman yasağı çerçevesinde Türkiye’den Avusturya’ya gelen imamların ikametlerini yenilememekte. Fakat Avrupa’daki Türk varlığı kendiliğinden STK’lar kurarak, kurumsallaşarak zaten dini hizmetlerini uzun yıllar kendisi devam ettirmiş bir topluluk. 1984’ten sonra da Diyanet’in kurumsallaşmasıyla Avrupa’da DİTİB ve ATİB yapıları kurulmuş durumda. Maalesef mesnetsiz iddialarla yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın din hizmetlerini alması zorlaştırılıyor. İlişkiler kötüleşirken maalesef birtakım kararlar siyasi değilmiş gibi alındı. Fakat bunlar içinde tamamen siyasi nüveler barındıran kararlardı.
2019 yılındaki önceliklerimiz
- 2019 yılında hangi konulara öncelik vereceksiniz?
2019 yılında önem vermek istediğimiz 3 mesele var. Birincisi öğrencilerimizin Türkçe eğitim hakkını alabilmeleri için ailelerin Avrupa’da gidip okullardan Türkçe eğitim talebinde bulunması lazım. Bu konuda veli derneklerine önem veriyoruz ve bu derneklerimizi destekleyeceğiz. Veli derneklerinin bu hususta baskı yapması gerekir bulundukları yerlerde. Bu konuda vatandaşlarımızı bilinçlendirmeye çalışacağız. İkincisi, Almancayı iyi konuşamadığı için farklı okullara gönderilen çocuklar oluyor. Onlarla uzman psikologlar terapi yaptığı zaman o çocukları normal okula alabiliyoruz. Bu konuda Avusturya’da pilot çalışmamız var. Bunu tüm Avrupa’ya yaymak istiyoruz. Üçüncü olarak da Gençlik Dairesi ve ailelerinden alınan çocuklar meselesi. Avrupa’da bu konularla ilgilenen insanları, hukukçuları, uzman pedagogları bir araya getireceğiz, toplantılar yapacağız. Ailelerinden alınan çocukların koruyucu aile mekanizmasının, düzgün şekilde yürümesine yönelik nasıl bir hizmet geliştirilebilir buna çalışacağız. İnsan hakları eğitim programımız var. Önümüzdeki ay Strasbourg’ta yapacağız. Bu programla insan hakları ve ayrımcılıkla alakalı gençlerimizi bilgilendiriyoruz. Ayrıca STK’larımızın kapasitesini geliştirmemiz lazım. Yurtdışındaki Türkler bulundukları ülkelerde kamuoyu oluşturabilirlerse elleri o zaman güçlü olur. Biz vatandaşlarımızın sonuna kadar yanındayız.