İNSANLARIN yaşamında çok önemli kilometre taşları vardır. Gün gelir kendileri ya da başkaları için çok önemli kararlar vermek zorunda kalırlar...
Bugüne kadar milyonlarca öğrencinin geleceğine öyle ya da böyle yön verdik. Gün oldu Türk eğitim sistemine yön veren kararlarda etkimiz oldu...
Ama şimdi kendimle ilgili çok önemli karar arifesindeyim. Meğer önemli kararlar vermek ne kadar zormuş...
Bugüne kadar her konuda şefaf oldum. Yazmam gerekeni, gazetecilik dürtüsüyle, ucu kime dokunur diye hiç çekinmeden hep yazdım. Bu kez kendim söz konusuyum ve yaşadığım sıkıntıyı da, içtenlikle sizlerle paylaşma gereği hissettim. Umarım kimseyi kırmam, dökmem!..
Belki duydunuz, belki duymadınız. Ama kesin olan bir şey varsa, 30 yıldır okuduğum, 20 yıldır çalıştığım Milliyet satıldı. Ben Milliyet'e Aydın Doğan'dan hemen sonra geldim. Patron olarak hep onu gördüm, onu tanıdım. Milliyet'in yeni patronu ise Korkmaz Yiğit. Hakkında bildiğim tek şey, eğitime gönül veren biri olduğu...
Milliyet 20 yıla yakın süre benim yaşam tarzım oldu. Üniversite öğrencisiyken kıyısından köşesinden girdim. Sonra üniversite ve kısa dönem askerliğin ardından Ankara'dan İstanbul'a gelip full - time Milliyet'çi oldum. Yazı işlerinin en toyu bendim. Ne gariptir ki, şimdi en eskilerden biri ben oldum. Geriye dönüp bakıyorum da, Milliyet'ten öncesi, Milliyet'ten sonrası yok gibi her şeyim Milliyet'le birlikte.
Milliyet'teyken nişanlandım, evlendim. Çocuklarım Milliyet'teyken oldu. İlk evimi, arabamı yine Milliyet'teyken aldım. Anne, babamı Milliyet'teyken kaybettim. Saçıma ilk kırlar Milliyet'te düştü. Medyada eğitim adına gerçekleştirilen ilkleri de hep Milliyet'te gerçekleştirdim. İlk eğitim servisini, ilk eğitim sayfasını, ilk eğitim köşesini, eğitime yönelik ilk süreli radyo ve televizyon programlarını hep Milliyet'teyken yaptım. Onlarca ödülü yine hep Milliyet adına aldım.
Hiçbir gün acaba maaşım gecikir mi diye bir endişeye kapılmadım. En kritik yazıları yazarken acaba yukardan baskı gelir mi diye hiç düşünmedim. Yazdıklarımın doğru ve gazetecilik ölçüleri içinde olduğu sürece biliyordum ki, 5. katta bizi sonuna dek koruyan çok güçlü bir kalkanımız vardı.
Gazetenin belki de şimşekleri üzerine en fazla çeken çalışanı oldum. Ama bugüne dek yazdığım tek bir yazı, ne tekzip edildi, ne de açılan onca davada haksız bulundu. Çünkü gazeteciliği Milliyet gibi tartışmasız en iyi okulda ve birbirinden değerli hocalardan öğrendim...
Bize bu özgür ortamı ve motivasyonu, bizleri bir patrondan çok hep bir kardeş ya da arkadaş gibi gören Aydın Doğan sağladı. Bizi kendisine öyle alıştırdı ki, 6 kez transfer teklifi almama rağmen, ne onu, ne Milliyet'i terk edebildim. Eminim onun da bizden kopması kolay olmadı.
Önce kızdım. Biz onu bırakmadık, o bizi niye bırakıp gidiyor diye. Ama dinleyince hak verdim. İyi niyeti, hemen her konuda öylesine istismar edildi ki, haksızsınız diyemedim. Hataları bile iyi niyetinin ürünüydü...
Gerçekten bir medya imparatoruydu. Aynı güç başkalarının elinde olsa neler yapmazdı. Ama o hep gücünü kullanan değil, frenleyen oldu. Onu sadece biz değil, kartelci diye dilinden düşürmeyenler de çok arayacak!..
Her şey için teşekkürler Aydın Bey. Siz çok sancılı da olsa kararınızı verdiniz. Bakalım biz neye karar vereceğiz?..
Yazara E-Posta: A.Guclu@milliyet.com.tr