Üzerinde en fazla oynanan mesleklerin başında öğretmenlik geliyor. Dünden bugüne bakıldığında, hukuk, tıp, ekonomi, mühendislik eğitiminde hemen hemen hiç değişiklik olmadığı halde, öğretmen yetiştirme düzenimiz sürekli değişti.
Muamlim okullarından, eğitim fakültelerine gelinceye kadar, öğretmen okulları, köy enstitüleri, yükseköğretmen okulları, eğitim enstitüleri dönemleri yaşandı. Bazen 3 yıllık liselerde, bazen de 3 aylık hızlandırılmış kurslarda öğretmen yetiştirildi.
İlk ve orta dereceli okullar için durum böyle de, üniversiteler için farklı mı? Alın birini vurun diğerine. Hangi ülkeye gitseniz bir tek akademik yükselme şekli vardır. Oysa bizde en az 10 değişik yöntemle profesör olmuşlar var. Tek bir yabancı dil dahi bilmeyen, hatta üniversite mezunu bile olmayan kişilerin zamanında yasayla profesör yapıldıklarını hatırlatırsak, gerisini siz düşünün.
İTÜ eski Rektörü Prof. Dr. Kemal Kafalı, bir söyleşimizde "Eğer üniversiteleri çökertmek, saygınlıklarını azaltmak istiyorsanız, akademik hiyeraşiyle oynayın. Profesörlüğü kolaylaştırıp, itibarını sıfıra indirirseniz, üniversite tüm etkinliğini kaybeder. İşte YÖK de bunu yaptı" demişti...
Öğretmenlik konusunda da aynı dejenerasyon yaşandı. Öğretmen yetiştirme sistemi sürekli değişti. O da yetmedi, ne kadar işsiz ve mesleğinde dikiş tutturamayan üniversite mezunu varsa öğretmen yapıldı. Ziraatçı, veteriner, mühendis, eczacı kim başvurduysa, fomasyonu var mı, yok mu hiç bakılmaksızın sınıfa sokuldu.
Farklı fakültelerden mezun olup da, eğitim fakültelerinden mezun olanlardan çok daha başarılı öğretmenlik yapanlar çıkmadı mı? Elbette çıktı. Hem de hiç azımsanmayacak kadar. Ama çocuklarımız ve ülkemizin geleceği için böylesine öneme haiz bir meslek tesadüflere bırakılır mı?..
Yıllardır anlayamadığım konu şu: Türkiye'nin 20 yıl önce de öğretmen açığı vardı, şimdi de. Yine aynı şekilde 20 yıl önce de ziraat mühendisi, veteriner, mühendis fazlalığı vardı, şimdi de. YÖK, DPT, Milli Eğitim Bakanlığı ne için var? Gençleri önce vetiriner, ziraatçı yapıp, ardından öğretmen olarak sınıfa sokmak için mi?.. Madem böylesine yoğun öğretmen ihtiyacı var, neden diplomasız işsizler mezun eden fakültelerin sayısı dondurulup, yeni eğitim fakülteleri açılmaz, bir türlü anlamış değilim...
Yine hiç anlamadığım bir konu, Milli Eğitim Bakanlığı'nın bütün yaz oturup, okullar açıldıktan sonra öğretmen tayini yapması. Geçen ay yaptıkları yetmedi, şimdi yine başvuru başlattılar. Kesinlikle bu atama döneminde de onbinlerce açık kalacak...
Bu arda bazı üniversite mezunlarına öğretmenlik yolu açılırkan, diğerlerinin önünün kapanması da sinirleri bozmaktan öte bir işe yaramıyor. Hani YÖK, tezsiz mastır sistemini getirecekti? Öğretmenliği gönülden isteyen üniversite mezunları için ticari amaçlı formasyon kursları yerine, bu sistem bir an önce uygulamaya geçirilemez mi?
Milli Eğitim Bakanı Uluğbay ve YÖK Başkanı Gürüz'ün öğretmenlik konusuna çok önem verdiklerini biliyoruz. Ama maalesef arkası gelmiyor...
Yazara E-Posta: A.Guclu@milliyet.com.tr