Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yarım milyona yakın öğretmen fazlamız var ve her yıl bu kervana 50 binden fazla öğretmen katılıyor.
Ayrıca yine her yıl on binlerce fen edebiyat fakültesi mezunu, üniversitelerin açtığı ve giderek ticarileşen formasyon kurslarında öğretmen olma hakkı kazanıyor...
Pek çok branşta öğretmen fazlası o kadar çok ki atanma şansları yüzde 10 bile değil...
Formasyon kursları, eğitim fakülteleri ile fen edebiyat fakülteleri arasında yıllardır devam eden ciddi bir tartışma konusu ve görünen o ki biteceğe de benzemiyor.
Söz bugün eğitim fakülteleri adına bir hocamızda:
Formasyon kaldırılsın!
13 Şubat tarihli “Gençlik, YÖK ve öğretmen ataması” yazınızla ilgili görüş bildirmek istiyorum. Birçok alanda atama bekleyen çok fazla sayıda öğretmen adayı olduğu görüşüne kesinlikle katılıyorum. Çözüm, eğitim fakültelerine sınırlama getirilmesinden ziyade, on binlerce kişiye çok sığ programlarla “formasyon” dağıtılması uygulamasının kaldırılmasıdır. Kısaca aşağıda bazı noktalara değinmek istiyorum:
1) Türkiye’de eğitim fakültelerinin sayısı fen, edebiyat ve fen-edebiyat olarak adlandırılan fakültelerden azdır.
2) Eğitim fakültelerinin puanları, yukarıda saydığım fakültelerin puanlarından çok daha yüksek ve öğrenci sıralamaları çok daha yukarıdadır.
3) Fakültelerde öğretmen yetiştiren bölümler çok az ama edebiyat ve fen fakültelerinden çok farklı bölümlerdeki öğrenciler formasyona kabul edilmektedir.
Örneğin, Yıldız Teknik Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde sadece İngilizce Öğretmenliği bölümünden İngilizce öğretmeni yetiştirilirken aynı kurumun formasyon programına İngiliz Dili ve Edebiyatı, Amerikan Dili ve Edebiyatı, Mütercim Tercümanlık ve Dilbilimi gibi bölümlerden öğrenci alınmaktadır.
4) Eğitim fakültelerinde öğretmen yetiştiren programların sınırlı olmasının yanı sıra aldıkları öğrenci sayısı belli bir sayıyı geçemezken formasyon programında binlerce öğrenciye ders verilmektedir.
5) Eğitim fakültelerinde öğrenciler, en az dört sene boyunca çok kapsamlı olarak hem özel alan hem de psikoloji, rehberlik, sosyoloji gibi yan alanlardan dersler almakta ve müfredattan materyal hazırlamaya kadar birçok öğretim dersi almak zorundadırlar. Buna ek olarak, bir yıl süren ve çok ciddi yürütülen öğretmenlik uygulaması ve topluma hizmet uygulamaları gibi aşamalardan geçmek durumundadırlar. Ayrıca gelişmiş ülkelerde olduğu gibi öğrencilerimiz mezuniyetten sonra özelleşmek istedikleri alanlarda yüksek lisans programlarına ve eğitimlere devam etmektedirler. Örneğin, öğretimde teknoloji kullanımı, dramanın yöntem olarak kullanılması, ölçme ve değerlendirme gibi.
Öğretmenlik kutsaldır!
Formasyon adı verilen programda ise temeli en az dört sene süren bir bilim dalı en basit düzeyde anlatılmakta ve öğretmenlik mesleği tıp, mühendislik, hukuk gibi bir bilim alanı iken para ile dağıtılan bir sertifika haline gelmektedir.
Çok farklı ülkelerde bizzat kendimin de şahit olduğu gibi “öğretmen” olmak ve “öğretmen eğitimi” çok kapsamlı bir süreç gerektirirken ve sürekli geliştirilirken, ülkemizde tam aksine giderek daha kötüye gidiyor ve basitleştiriliyor.
Öğretmen liselerinin kapatılmasından sonra eğitim fakültelerinin de programlarında sınırlamalara gidiliyor ve tamamen formasyonla eğitim camiasına yeni kişiler katılıyor. Şu an görev yaptığım İstanbul Medeniyet Üniversitesi’nde de durum budur. Eğitim Bilimleri Fakültesi’ne bölüm açılmazken üniversitenin Edebiyat Fakültesi ve başka bir özel üniversitenin öğrencilerine formasyon verilmektedir. Günlük çıkarlarımızı düşünürken ülkenin geleceğine ve ülkenin her kademesindeki kişileri yetiştirecek öğretmenlere çok büyük kötülük yapılıyor.
Öğretmen eğitiminin kötüye gitmesiyle ülkenin eğitiminin de kötüye gidiyor olması sanırım tesadüf olamaz!
Çapa Anadolu Öğretmen Lisesi’nde bu ülke için, geleceğimiz için her türlü fedakârlıkla ve son nefesimize kadar sürekli bilgimizi geliştirerek öğretmen olmaya ant içtik. Bu nedenle, kendimi sorumlu hissederek bazı hususları sizinle paylaşmak istedim.
Özetin özeti: Bu tartışma daha çok su kaldırır!..