Şu günlerde, sınavı kötü geçen bir öğrenci ya da veli olmak, seçim kaybeden politikacı olmaktan çok daha vahim.
Politikacılar üç beş günde kendilerine geldiler ama veli ve öğrencilerin bu sistemde, kendilerine gelmeleri bırakın üç beş ayı, üç beş yılda bile çok zor olacak gibi görünüyor!
En iyi lise ve en iyi üniversite hayali kuranlar, LGS ve YKS’ye yıllardır mevcut sisteme göre hazırlanıyorlardı.
Çocuklar çocukluğunu, gençler gençliğini yaşayamadı.
Ne sokağa çıkıp top oynayabildiler ne de sinemaya, tiyatroya gidebildiler.
Müzikle uğraşan müziğe, sporla uğraşan spora ara verdi, dershanelerin yolunu aşındırdı.
Yüzlerce, binlerce, hatta on binlerce test çözdüler.
Veliler de onlarla birlikte eve kapandı, yavrularının başarısı için her türlü maddi ve manevi fedakârlığa katlandılar.
Sonra bir gecede her iki sınav sistemi de değişti ve hiç alışık olmadıkları bir sınava girdiler.
Yaşadıkları şokun etkisinden hâlâ kurtulabilmiş değiller.
Çünkü bugüne kadar çalıştıkları soruların bir tane bile benzeri çıkmadı.
En iyi öğrenciler bile patır patır döküldü.
Çoğunun ağızını hâlâ bıçak açmıyor.
Peki, sınav sistemi şok üstüne şok yaşattı da tercih ve kayıt sistemi farklı mı?
Liselere girişte yaşananlar tam bir macera, velilere adeta kumar oynatılıyor.
Üniversiteye giriş de sanki ondan farklı olmayacak gibi görünüyor!..
Peki, bu durum nereye kadar böyle devam edecek?
Keşke bu konuda hep birlikte bir özeleştiri yapıp, bu çok önemli soruna yine hep birlikte çözüm arayabilsek...
Elbette, kabahatli aramıyoruz.
Dün dünde kalmalı ama böyle de gitmemeli!..
Liselere girişte sistem curcunası
Liselere girişte tam anlamıyla bir curcuna yaşanıyor.
E-kayıt sistemi sürekli arıza veriyor.
MEB’in kafası karmakarışık.
Geçen yılın yüzdelik dilimlerini bir koyuyor, bir kaldırıyor, arada bir de değiştiriyor.
Her okul türünden 3-5 seçenek sözü ise adeta hayal oldu.
Eve en yakın okul yerine de en uzak okullar tercih listesine konuldu!..
Veli olarak gel de sorma, sorgulama, kızma.
Zaten onlar da bunu yapıyor...
MEB’in liseler konusunda yaşanan kaosa seyirci kalması ve sessizliğini ısrarla sürdürmesi, velileri adeta çileden çıkarmış durumda.
Türkiye’nin hemen her yerinden öylesine çarpıcı örnekler geliyor ki şaşırmamak elde değil.
MEB, bugüne kadar ne söylendiyse, adeta tersini yapıyor.
Sistem, ülkenin pek çok yerinde zaafa uğramış durumda.
Peki, şu saatten sonra sil baştan yeni bir düzenlemeye gidilir mi?
Hiç sanmıyoruz ama böyle gitmeyeceği de kesin!
Peki, ne olur?
Memnuniyetsiz veli sayısı daha da artar, öğrencilerin üzüntü ve küskünlüğü ise zirve yapar.
Okullar açıldığında yüz binlerce öğrenci hâlâ gidecek bir lise bulamazsa hiç şaşırtıcı olmaz.
Peki, bunu mu istiyoruz? Hayır.
Bu duruma en çok üzülenlerin başında eminim ki MEB geliyor.
Ama onlar da şaşkın, çünkü toplumun her kesiminden kendilerine baskı var.
Doğru olanı yapmaktan çok, durumu kurtarmaya çalışıyorlar. Ancak ne yapsalar nafile! Daha da batmanın ötesine geçemiyorlar.
Özetin özeti: MEB’e, YÖK’e, ÖSYM’ye en azından birkaç yıl tam özerklik tanıyalım ve hiçbir baskı altında kalmadan, pedagojik, akademik ve bilimsel çözümler üretsinler. Yoksa ileride her şey daha da içinden çıkılmaz hale gelebilir.