Hayattaki en önemli seçimlerimizden biri de meslek seçimi.
Doğru meslek seçimi başarı ve mutluluğu da beraberinde getiriyor. Tersi ise huzursuzluk kaynağı.
Ülkemizde mesleğinden memnun olanların oranı yerlerde sürünüyor. Bunun en önemli nedeni de sınav odaklı eğitimin gençlerimizi ilgi, yetenek ve hayallerinden uzaklaştırması!
Twitter’da dün yaptığım anketin sonuçları da bunu çok net ortaya koyuyor!
“Meslek seçiminde önceliğiniz nedir?” diye sordum işte o anki oranlar:
İlgi ve yeteneğim yüzde 22, iş ve kariyer olanakları yüzde 38, hayallerim yüzde 11, puanım neye yeterse yüzde 29!
İş odaklı eğitim!
Akademisyenler üniversitelerin olmazsa olmazıdır.
Yeterli akademik kadroya sahip olmayan öğretim kurumlarına izin verilmemesi gerekir ama göz ardı edildiği de kesin.
Tek öğrencisi olmayan yükseköğretim kurumları gibi kadrolu tek hocası olmayan tıp fakülteleri de varmış!
Ankara Milletvekili Levent Gök’ün bu konudaki soru önergesi çok ilginç!..
Neden bu kadar çok üniversite açılıyor diyenlerin sayısı çok fazla! Haklılar ama yükseköğretimdeki okullaşma oranlarına ya da üniversite başına düşen kişi sayısına baktığımızda, değil mevcut üniversitelerden bazılarını kapatmak, yenilerini açmak gerekebilir.
Ama tüm bunlar yapılırken, bir plan ve program çerçevesinde hareket etmek gerekir.
Ek yerleştirme sonrasında 53 bin kontenjan boş kaldı. Kazanıp da kayıt yaptırmayanlarla birlikte bu sayı 65-70 bine kadar yükselebilir. Üstelik 2.5 milyon aday sınava girmişken!..
Sorun üniversite sayısında değil, alınan diplomaların bir işe yaramamasında. Yani istihdamda!
Eğer her üniversite mezunu, rahatlıkla iş bulabiliyor olsaydı, üniversite sayısı hiç sorgulanmazdı!..
Bu noktada asıl önemli olan konulardan biri de tıpkı öğrenciler gibi, öğretim kadrolarının da hem nicelik hem de nitelik açısından yeterli olup, olmadıklarıdır.
Gelen bilgiler, yapılan araştırmalar, istatistiki bilgiler bu konuda ciddi sıkıntılarımızın olduğunu ortaya koyuyor.
Örneğin tek kayıt alamayan bölümler, kadrolu tek öğretim üyesi olmayan yükseköğretim kurumlarımız var.
100 öğrenci ile başlayıp, 10 öğrenci mezun eden fakülte sayımız da azımsanmayacak kadar çok. Hemen her yıl yeniden sınava giren üniversite öğrencilerinin sayısı yüz binlerle ifade ediliyor! Keşke bu konuda çok daha seçici ve takipçi olabilsek!..
Bu kadarı da olmaz
Gök’ün, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un yazılı olarak cevaplandırılması istemiyle TBMM Başkanlığı’na verdiği soru önergesindeki tespitler doğruysa, ki bu istatistikler ÖSYM verilerine dayanıyor, eyvah eyvah demeli ve gerekli önlemleri almalıyız. Yok eğer ortada bir hata varsa, yükseköğretim kurumlarımızı yıpratıcı bu istatistiklerin ve algının derhal değiştirilmesi gerekir.
İşte sorular:
1. Akademisyen kadrosu bulunmayan tıp fakültelerine yerleşen öğrenciler eğitime nasıl başlatılacaktır?
2. Akademisyen kadrosu bulunmayan veya yetersiz olan tıp fakültelerine gerekli akademisyen atamaları hangi tarihte yapılacaktır?
3. Akademisyen atanmayan tıp fakülteleri hangi planlama çerçevesinde açılmaktadır?
4. 2002-2020 döneminde açılan tıp fakültelerinin sayıları ile bu fakültelerin öğrenci kontenjanlarını yıllık temelde açıklar mısınız?
5. 2002-2020 döneminde açılan tıp fakültelerine atanan akademisyen sayılarını atandıkları fakültelere göre ve yıllık temelde açıklar mısınız?
6. 2020-2023 döneminde açılması planlanan tıp fakültelerinin sayısını, kurulacakları illeri ve kontenjanlarını açıklar mısınız?
Yüz yüze eğitim
Meslek liselerinde yüz yüze eğitime dün başlandı.
Hepsine sağlıklı, başarılı, verimli, keyifli bir öğretim yılı diliyoruz.
Her şey yolunda gitsin ki diğer okullar da gönül rahatlığıyla açılabilsin.
Pandemi döneminde ürettikleriyle destan yazdılar, titizlikleriyle de bunu pekiştirecekler.
Haydi MEB, bir başarı destanı da senden bekliyoruz.
Özetin özeti: Taşlar yerli yerine oturacak ama ne zaman?..