adece öğretmen alımlarında değil, herhangi bir konuda mülakatı savunmak ya da körü körüne karşı çıkmak doğru değil.
Önemli olan, mülakat gerekli mi, değil mi?
Daha da önemlisi, objektif kriterlere göre yapılıyor mu?..
Ülkemizde, mülakat demek, torpil demek anlamına geldiği için tüm öğretmen adayları, yakınları, sendikalar ve muhalefet tedirgin.
Çünkü gelen duyumlar bu rahatsızlığı daha da güçlendiriyor.
MEB’e düşen görev, gelen eleştirilere kızmak yerine, onları rahatlatmak.
Ben bildiğimi okurum dayatmasıyla yola devam edilir ve sakıncaları ortaya çıkarsa, uygulamanın devamı zor olur. Oysa, adil ve objektif bir mülakatın yararları yadsınamaz.
Bakan Yılmaz’ın bu konudaki görüşlerine ne kadar katılırsınız bilmiyorum ama öğretmenlerden büyük tepki geleceği kesin.
İşte Bakan’ın sözleri:
Mülakat şart!
“Milli Eğitim Temel Kanunu’nda öğretmenlerin göreve alınırken mülakat yapılacağı yazılı.
Dolayısıyla, hiç olmayan bir şey değil.
Olanı biz uygulamaya koyduk.
Ama 20 bin öğretmeni atayabilmek için üç katını çağırıyoruz. 60 bin öğretmene mülakat yapmak lazım.
60 bin öğretmenle mülakat yapmak zor.
40 bin alacaksan 120 bin, zor.
Bu zorluğu üstlenmemek için kurayla atayalım denilmiş.
Peki, kurayla atadığınızda o öğretmenin sadece test çözdüğünü anladınız, bildiniz.
Ama bir konuyu kavrayıp, özetleme, ifade yeteneği ve muhakeme gücünü ölçebilir misiniz?
Anladığını anlatabiliyor mu, bunu ölçebilir misiniz?
İletişim becerileri, özgüveni ve ikna kabiliyeti var mı?
Bu öğretmenler için gerekli.
Öğretmen anladığını anlatabilecek mi?
Beden dili nasıl?
Öğrenciye nasıl davranıyor?
Bunu testle bilebilir misiniz?
Bilemezsiniz.
Bilmek için bu mutlaka gerekli.
Dolayısıyla bizim yaptığımız gibi mülakatla, eğitim fakülteleri öğrencilerini alırken dahi bunların bir mülakattan geçirilmesinin uygun olup olmayacağının da tartışılması, bulunacak ortak akıl doğrultusunda hareket edilmesi gerekir.”
Neden gerekti?
Bakan Bey’in tespitlerine göre, bugüne kadarki öğretmen alımlarının tümü amaca uygun yapılmamış ve sakıncalı.
Hadi kendilerinden önceki iktidarlar bu yanlış uygulamayı getirdi, kendilerinin bunu anlamaları için 15 yıl mı gerekiyordu?..
Daha da önemlisi, ortada mülakatı zorunlu kılan bir araştırma var mı?
Örneğin KPSS ile atanan öğretmenler, öğrenciyle diyalogda, ders anlatımında, beden dili kullanımında bir sorun yaşıyorlar mı?
En önemlisi de bu yıl ne oldu da birdenbire mülakata geçildi?
Eğer gerekçe darbe girişimi ise bunun yolu mülakat değil, güvenlik soruşturması olmalıydı...
Sanki mülakatın çok daha önemli olan bu yanı gerekçe!..
Sübjektif değerlendirme!
Mülakata katılan öğretmenlerden gelen tepkiler çığ gibi.
Çok ciddi iddialar var.
MEB sabırla tüm bu iddialara açıklık getirmek zorunda.
Yoksa yine eğitimin ve öğretmenlerin temel sorunlarını unutup yıllarca bu konuyu tartışırız.
İşte hemen her gün yüzlercesi gelen değerlendirmelerden bazıları:
- Öğretmenlik mülakat sonuçları açıklanıp geri çekildi. Bakabilenler baktı. 80’ler 90, 70’ler 80 olmuş. Dönen torpil, apaçık ortada. Bu konuda öğretmenler olarak acilen desteğinizi bekliyoruz.
- Coğrafya’da KPSS’de 83 alarak kendi alanımda 104. sıradayım ama sınavda benden daha az puan alan arkadaşlar önüme geçti. Sesimize kulak verin, kimse bizi dinlemiyor, göz göre göre yok oluyoruz öğretmenler olarak!
- Hiçbir örgütle bağlantısı olmayan yüzlerce adayın puanı 80’den 40’a, 50’ye düşürüldü. Ve atama kontenjanında olmayan yüzlercesinin de puanı 70’lerden 90’a çekildi. Tüm şehirlerde binlerce aday itiraz dilekçesi verdi.
- Her komisyon kafasına göre puan vermiş. Kimi KPSS puanına uyan puanlar vermiş. Kimi puanları şişirmiş!
Özetin özeti: Bu tartışma daha çok su kaldırır. Ve, eğitime ve kutsal mesleğe zarar vermenin ötesinde hiçbir işe yaramayacaktır!..