ANNE babalarla yapılan anketlerde kendileri için en değerli varlığın çocukları olduğu ortaya çıkıyor. Her şey bir yana, çocukları bir yana. Onlar için yapamayacakları hiçbir şey yoktur. Yeter ki çocukları mutlu olsun...
Peki ya çocuklar için en değerli varlıklar anne - babaları mı? İşte bu tartışılır. Onlar için değer kavramları, ortama ve yaşa göre öylesine sık değişiyor ki, çoğu zaman kendileri de şaşırıyorlar...
Ebeveynlerle çocuklar arasındaki diyalog açısından Batılı ülkelerle bir kıyaslama yapıldığında her şeye rağmen çok daha farklı durumdayız. Geleneksel ataerkil Türk aile yapısı nedeniyle ilişkiler, sevgi ve saygıdan çok karşılıklı fedakarlığa dayanıyor. Pek çok aile hala çocuğunu, yaşlılık günlerinin bir sigortası olarak görüyor. Elden ayaktan düşünce onlara bakar diye düşünüyor.
Batılı ülkelerdeki "çalışsın kazansın" anlayışı ise, izleri görünse de pek benimsenmiş değil. Aile yapımızda, anne - baba çocuğu için ne kadar çok fedakarlık yaparsa, görevini o kadar çok yerine getirmiş sayıyor. Yemiyor yediriyor, giymiyor giydiriyor, harcamıyor çocuğunun cebine harçlık koyuyor...
"Hayırlı evlat" kavramı her ne kadar eski canlılığını korumasa da, hala anne - babaların dualarında ilk sırayı alıyor...
Ulus olarak da çocuklara karşı gösterdiğimiz ilgi ve anlayışta da önemli değişiklikler oluyor. Özellikle kırsal kesimlerde yaşlılık sigortası olarak görülen çocuklar artık, devletin de ilgisiyle okutuluyor, meslek sahibi yapılıyor, aile ekonomisinin yanı sıra ülke ekonomisine de canlılık getiriyor...
Çocuklar üzerine yüzlerce konu başlığı altında saatlerce konuşmak mümkün. Günümüzün çok bilmiş, tvkolik, şiddet kusan çocukları, sanmayınki sadece bizim problemimiz. Dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar alın birini vurun diğerine...
Boyner Holdin Yayınları son zamanlarda birbirinden enteresan kitaplar yayınlıyor. En son elimize ulaşanı, anne babaları en çok zorlayan 10 sorun ve çözüm yollarına ilişkin. Lawrence Bauman yazmış. Adı da: "Çocuğunuz Ergenlik Çağında".
Kitabı okudukça, bizimkilere daha az kızmaya başladım. Meğer diğerleri de bizim canavarlardan farklı değilmiş. Söz kitapta:
"İlk on üç yıl boyunca güzel çocuğunuzu mükemmel bir yetişkin yapabilmek için çalıştınız. Oysa birden bire dünyada her şeyden çok sevdiğiniz bu yaratığın gözünüzün önünde bir canavara dönüşmekte olduğunu görüyorsunuz... Sorumluluk almıyor, öfkesinden yanına yaklaşılmıyor, yalan söylüyor, sürekli canı sıkılıyor, okulunda başarısız, diyalogdan kaçıyor, hiç arkadaşı yok, kötü arkadaşlarla birlikte, yoksa uyuşturucu mu kullanıyor, seks ve AIDS konularını düşündükçe üzerinize karabasanlar mı çöküyor ya da her şey bir yana çocuğumun en büyük sorunu acaba ben miyim dediğiniz oluyorsa fazla paniğe kapılmayın. Her sorunun bir çözümü vardır. Kitabın kaleme alınış gerekçesi de hem sorunlarınızı paylaşmak, hem de çözümüne kolaylık sağlamak..."
Yazara E-Posta: A.Guclu@milliyet.com.tr