İki gündür Hollanda’da Maastricht’teydim. Üniversiteyi gezdim. Türk öğrencilerle sohbet ettim. Hepsi de pırıl pırıl gençler. Kendilerini en iyi şekilde yetiştirmeye ve en kısa zamanda da iyi koşullarda Türkiye’ye dönmeyi düşünüyorlar.
Daha çok Erasmus ve yüksek lisans, doktora öğrencileri vardı. Boğaziçi, Bilkent, Sabancı öğrenci ve mezunları çoğunluktaydı.
Neden Avrupa’nın diğer ülkeleri ya da ABD değil de Hollanda ve özellikle Maastricht sorusuna, hemen hepsinin verdiği ortak yanıt: İngilizce eğitim ve sağladığı olanakların diğer ülkelere göre çok daha iyi olması.
Üniversiteyi A’dan Z’ye gezip, en üst yöneticileriyle görüşünce de, bizimkilerin neden burayı mesken tuttukları daha iyi anlaşılıyor.
Maastricht’e, Maastricht Kriterleri nedeniyle zaten yeterince kulak aşinalığımız vardı. Yakından tanıyınca da farkını görüyorsunuz. Orta ölçekli tipik tarihi bir Avrupa kenti. Almanya ve Belçika’ya çok yakın. 120 bin nüfusu var, bunun 15 bine yakını üniversite öğrencisi. İngilizce eğitim yapmaktan gocunmuyorlar. Tam aksine, farkındalık yarattıkları için gurur duyuyorlar.
55 farklı ülkeden öğrencileri, 140 ülke ile de öğrenci değişim programları var. Hollanda’nın en yeni üniversitesi olmalarına rağmen özellikle İşletme, Hukuk, Psikoloji ve Moleküler Biyoloji’de çok iddialılar.
Doktora için tercih edilmesinin nedeni, öğrencilerin kadroya doğrudan alınmaları. Ayda 1500 euro maaş veriyorlar. Sunulan diğer olanaklar da gitmekten çok kalmaya yönelik.
Yıllık öğrenim ücreti AB öğrencileri için 1 600, bizimkiler için 8 bin euro. Lisans 3 yıl, mastır bir yılda bitiyor. Ücreti ise 12 bin euro. Niye bu çifte standart sorusunu ise “Biz bu sorunu kendi hükümetimize anlatıyoruz, sizin hükümetiniz de destek verirse ücret sorunu çözülebilir” diye yanıtlıyorlar.
Kısmi bursların yanı sıra başarı sıralamasında ilk yüzde 3’e girdiğinizde de parasız okuma olanağına sahipsiniz.
Hollandalıların özellikle de Maastricht’lilerin Türklere bakış açısı farklı. Kentteki Türklerin çoğunluğu öğrenci ve onlardan da memnunlar. Bizimkiler de onlardan.
Hollanda deyince ilk akla gelen uyuşturucu konusu ise hem hayatın çok içinde hem de öğrencilerin çok uzağında. Tadan var ama hepsi o kadar...
Nereden geldiler?
Önceki gün akşam saatlerinde 20’yi aşkın öğrenciyle uzun uzadıya sohbet imkânımız oldu. Türkiye’yi hiç merak etmiyorlardı. Çünkü ne olup bittiğinden fazlasıyla haberdarlar. Hak ettiklerinin karşılığını alacaklarına inansalar, mezun oldukları gün dönmeye hazırlar.
İşte görüştüğümüz öğrencilerden bazıları:
Duygu Göncü, Elif Peker, Selçuk Emin, Ezgi Bağdadioğlu, Barış Kantarcı, Okan Kurşun, Hakan Aras, Filiz Semerci, Sercan Güneş, Aybars Furkan Sanap, Silvia Hristova, Burcu Tığlı, Yeliz Angın, Evren Kılıç, Burak Karakaya, Defne Çele, Tülin Eren, Hayal Aktepe, Kaan Camgöz, Başar Yılmaz, Sedef Tahtasakal.
Hemen hepsi de Türkiye standartlarına göre çok iyi eğitimliler ama çıtayı daha da yukarıya çıkarmak istiyorlar.
Örneğin Özge, Robert’ten sonra Galatasaray Üniversitesi’ni bitirmiş. ÖSS’de 20. olmuş. Şimdi burada Sosyoloji doktorası yapıyor. Hollanda’ya gelen göçmenlerin sorunlarını inceliyor.
Burak da ÖSS’de 35. olmuş. Adana Anadolu Lisesi’nden sonra Boğaziçi İktisat’ı bitirmiş. O da Mikro İktisat’ta doktora yapıyor, siyasetin yeni tanımı üzerine çalışıyor.
Nimet Kösehaliloğlu ise Kayseri Anadolu Lisesi’nden sonra Bilkent’i bitirip, internet üzerindeki bir iş ilanına başvurarak bir anda kendisini Maastricht’te bulmuş. Üniversitenin Türkiye’ye yönelik tanıtımı ve pazarlamasını üstlenmiş.
Üniversitenin mütevelli heyeti Başkanı Ritzen ise eski eğitim bakanı ve Türk dostu. Türk öğrenci sayısının artmasını özellikle o istiyor ve bundan da büyük mutluluk duyuyor.
Daha önce Türkiye’ye geldiklerinde de görüşmüştük, dün de uzun uzadıya sohbet ettik. Türkiye’nin yerinin AB olduğuna fazlasıyla inananlardan. Ayrıca Yunanistan’la da ilişkileri çok iyi ve en büyük hayali bir Türk-Yunan üniversitesi kurulmasına öncülük etmek. Ritzen, Maastricht Üniversitesi’nin farkındalığını şu kelimelerle özetliyor:
Kaliteli eğitim, dinamik, yenilikçi, evrensel, birliktelik, araştırmacı
Özetin özeti: Türk gençlerini, dünyanın dört bir yanında olduğu gibi, başları dik ve geleceğe güvenle bakar bir şekilde Maastricht’te de görmek gurur vericiydi.