Ahmet Kutsi Tecer’in “Orda bir köy var uzakta” şiiri Anadolu insanını, Anadolu köylerini, Anadolu’nun unutulmuşluğunu ve Anadolu’daki yaşamı en sade dille anlatan destanlardan biridir. Köy okullarının yeniden açılmasına yönelik beyin jimnastiğine devam etmeden önce, isterseniz gelin ona bir göz atalım:
Orda bir köy var, uzakta
O köy bizim köyümüzdür.
Gezmesek de, tozmasak da
O köy bizim köyümüzdür.
Orda bir ev var, uzakta
O ev bizim evimizdir.
Yatmasak da, kalkmasak da
O ev bizim evimizdir.
Orda bir ses var, uzakta
O ses bizim sesimizdir.
Duymasak da, tınmasak da
O ses bizim sesimizdir.
Orda bir dağ var, uzakta
O dağ bizim dağımızdır.
İnmesek de, çıkmasak da
O dağ bizim dağımızdır.
Orda bir yol var, uzakta
O yol bizim yolumuzdur.
Dönmesek de, varmasak da
O yol bizim yolumuzdur…
Tam tersi olur mu?
Köy okullarını yeniden açarak onlara unutulmuşluklarını unutturabilirsek, gerçekten büyük bir reform gerçekleştirmiş oluruz.
Devlet, tüm gücünü seferber etse de tüm önceliğini köylere ve köy okullarına verse de yine de elden geldiğince hepimizin bu konuda seferber olması gerekir.
Milliyet yıllar önce, pek çok konuda olduğu gibi bu konuda da öncülük etmiş ve binlerce köye okul açılmasına destek olmuştu.
Fazla uzağa gitmeyelim 10 yıl kadar önce bilişim sınıflarının açılması konusunda da on binlerce okulumuz, hayırseverler sayesinde bilgisayarla donatılmış, en ücra köylere bile internet erişimi sağlanmıştı.
İşte bu yüzden, sadece okul açmakla kalmayıp 21. yüzyılın en büyük köy reformunu gerçekleştirebiliriz.
Köylerimize, kentlerde ne varsa daha fazlasını götürüp yeni yaşam alanları yaratarak, üretimin lokomotifi haline getirebiliriz.
Eğer bunu yapmazsak yani köyleri kentlerden daha cazip hale getiremezsek ne öğretmenleri orada tutabiliriz ne de eşleri ve çocukları köylerine geri dönmeye ikna edebiliriz.
Bu da o kadar zor olmamalı.
Köy ve köylülük mahrumiyet ve yoksulluk değil, üretim, refah ve huzuru çağrıştırmalı ki, o hepimizi bugünlere getiren ata toprakları, yeniden hayat bulsun...
Köy okullarının öğretmenleri de okul binaları da, müfredat programları ve ders kitapları da mutlaka farklı olmalı.
Kentlerdeki sınav odaklı eğitimi oraya taşır, göreve ilk kez atanan öğretmenleri oraya gönderirsek derin hayal kırıklıkları yaşanabilir.
Eminiz ki tüm bu ayrıntılar fazlasıyla dikkate alınmıştır. Köy okulları, açmış olmak için değil, gelecek için açılıyordur.
Tek tip olmamalı
Ülkemizin coğrafi ve sosyolojik özellikleri gibi kalkınma hedefleri de birbirinden öylesine farklı ki, köy okullarının hepsine aynı eğitimi vermek hataların en büyüğü olur.
Okul öncesini de içine alan 5- 6 yıllık temel eğitimden sonra yerel dinamiklere göre bir yönlendirme yapıp öğrencilerin yüzde 75, 80’ini üretime, yüzde 25 kadarını da akademik eğitime yönlendirmek, hem ülke hem de çocuklarımız açısından çok daha hayırlı sonuçlar doğuracaktır.
Üretim, istihdam ve inovasyon odaklı bir eğitim, şu an için bütün dünyanın aradığı bir model.
Bakarsınız onlara da rol model oluruz...
Özetin özeti: Zoru başaran, şaşırtmayı seven ve en önemlisi de inandığını çok kısa sürelerde başaran bir milletiz. İstersek yaparız...