CUMHURİYET dönemi Türk siyasetine baktığımızda ortaya ilginç manzaralar çıkıyor. Hele bu manzaraya bir de akademik pencereden bakıldığında çevreye ilginçten de öte farklı görüntüler yayılıyor.
Türkiye'yi ilk önceleri Mülkiyeliler yönetiyordu. Sonra Demirel, Özal, Erbakan'la birlikte uzunca süre bir İTÜ dönemi yaşandı. Öteden beri siyasete sıcak bakmayan Boğaziçililer ise Çiller'le şeytanın bacağını kırıp ani bir çıkış yaptılar. Ama arkası gelmedi.
İTÜ'nün boşalttığı mühendis kökenli politikacılar kulvarını ODTÜ'lülerin doldurması fazla uzun sürmedi. Meclis, bürokrasi ve iş dünyasındaki ODTÜ'lülerin sayısı hızla artıyor. Siyasette olmasa bile diğer alanlardaki zirve tutkusunun ne zaman lider çıkarma noktasına geleceği ise merakla bekleniyor...
Bu arada ülkeyi yönetenler ekolünün bir başka ismi ise Harbiyeliler. Onlar da sık sık ülke yönetimine damgalarını vurdular.
Önceki seçimlerde olduğu gibi 18 Nisan seçimleri için de üniversitelerden peş peşe istifalar geldi. Hocalar belli ki yeni Meclis'te de en büyük gruplardan birini oluşturacaklar.
Akademik kadrolara en sıcak ilgiyi, daha önceki dönemlerde olduğu gibi Fazilet Partisi gösteriyor. Özellikle Anadolu'daki üniversitelerden FP'ye akın var.
Konuyla ilgili araştırma yaparken karşımıza çıkan en ilginç veri ise, bugüne kadar üç başbakan, iki cumhurbaşkanı çıkaran İTÜ'den 18 Nisan seçimleri için bir tek kişinin dahi istifa etmemesi. İstanbul'da en fazla ilgiyi, 10 istifayla İstanbul Üniversitesi gösterdi.
İstifa listeleri geldikçe üç büyük kent dışındaki üniversitelerin siyasete ilgilerinin hangi yönde olduğu çok daha iyi anlaşılıyor. MHP'lilerin ve tarikatcı kadroların Anadolu üniversitelerini ele geçirdiği iddilarını sanki istifalar haklı çıkartıyor.
İstanbul Üniversitesi yeni rektör döneminde farklı uygulamalara imza atıyor. Türban sorununun çözümü için daha sonra bir hayli tartışılan "ikna odaları"nı kurdu. Şimdi ise üniformalı polisleri üniversite içine sokmamak için özel güvenlik birimi oluşturuyor. Hem de mezun ve öğrencileri arasından. Kendi mantıklarına göre haklı gibi gözüküyorlar. Ama uygulamada çok büyük sancılar yaratırsa hiç şaşırmamak gerekir. Güvenlik işi çok farklı bir olay. Öğrencileri, ileride iş vaadiyle ya da başka gerekçelerle bu işe bulaştırmak, hem ahlaki açıdan, hem de elde edilecek sonuç açısından, hiç de uygun bir davranış değil. Umarız tehlikeli sonuçlar doğurabilecek bu eksantrik karar bir kez daha gözden geçirilir.
Yazara E-Posta: a.guclu@milliyet.com.tr