ANKARA Arı Koleji öğrencisi Burcu'nun intiharı, dikkatlerin yeniden gençlere yönelmesine neden oldu. Burcu, kolejli olmasaydı, aynı okuldan peş peşe üç kişi intihar etmeseydi ve daha da önemlisi ölen güzel bir genç kız değil de erkek olsaydı, medyanın ilgisi yine bu kadar yoğun olur muydu? İşte o tartışılır. Örneğin aynı okuldan diğer iki öğrencinin intiharı neden hiç gündeme gelmedi?..
Cinnet salgını gibi, intihar salgını da aldı başını gidiyor. Hemen her gün gazetelerin bir köşesinde Burcu'nunki gibi manşetlere çıkmasa da birkaç intihar haberi görmek mümkün. Çoğunluğu da genç.
Gençleri böylesine umutsuzluğu düşüren ne? Olayların kökenine inmedikçe sağlıklı gerekçeler bulmak mümkün değil.
Aslında intihar noktasına gelmeden önceki aşamalar çok önemli. O noktaya gelinceye kadar gençlerle hiç ilgilenmeyip intihardan sonra ah, vah etmek biraz günah çıkarmak olmuyor mu?
İntihardan önce, örneğin gençler neden tarikatlara, terör odaklarına, uyuşturucuya, fuhşa, şiddet olaylarına giderek artan bir şeklide bulaşıyorlar? Bugüne kadar ciddi anlamda oturup bu konuyu kim araştırdı? Milli Eğitim Bakanlığı mı, gençlikten sorumlu Devlet Bakanlığı mı, yoksa üniversiteler mi? Maalesef hiçbiri.
Diğer bütün konularda olduğu gibi sorunlar patlama noktasına gelmeden, gençlerle ilgilenen yok. Çiçeği burnunda Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu, konuyu enine boyuna araştırın diye talimat vermiş. Peki bugüne kadar akılları neredeydi?..
Devlet ve siyasi partiler gençlere karşı duyarsız da, anne babalar duyarlı mı?
Hangi anne, baba başını ağrıtmadıkca çocuğuyla yakından ilgileniyor? Hangi öğretmen intihar noktasına gelmeden öğrencilerine sahip çıkıyor?..
Bugün Burcu'nun arkasından gözyaşı dökenlerin kaçı, sıkıntılı anlarında onun yanındaydı?..
Trafik kazaları nasıl ki bir toplumsal kaosun sonucuysa, cinayetler, cinnetler, intiharlar da bu ne yaptığını bilmezliğin bir sonucu. Umarız bugün gelinen noktanın daha ilerisine gidilmez...
Gençleri hayata küstüren en önemli etkenlerin başında, öğrencileri kazanmaya değil aksine harcamaya yönelik eğitim sistemi bulunuyor. Hemen ardından da, her türlü rezilliği çocuk ve gençlerin beynine kazıyıp, benzeri bir davranışta bulunduklarında da kendilerine hiç toz kondurmayan televizyonlar geliyor.
Anne babaların ilgisizliği, her türlü boşluğu çok iyi dolduran şer odaklarının becerikliliği, gençleri kötülüğe değil, iyiliğe yönlendirecek sosyal, kültürel ve sportif mekanların yetersizliği bu toplumsal yaraların diğer nedenleri...
Toplum olarak gençlere bugüne kadar ne verdik ki, ne bekliyoruz? Ne olur bugün birkaç dakikanızı, bu konuyu düşünmeye ayırın!..
Yazara E-Posta: a.guclu@milliyet.com.tr