Balık severler için 1 Eylül önemli bir tarih. Avlanma yasağı sona eriyor ve doyasıya balık yeme sezonu açılıyor. Durum böyle olunca eylülün ilk haftasında evdeki sohbetler gibi gazetelerin sayfalarını da balık muhabbetleri renklendiriyor.
Hürriyet önceki gün Türkiye'nin en lezzetli balıkları diye bir liste yayımladı. Diğer bazı gazeteler de balık fiyatlarını okuyucularına duyurdu. İşte tartışmalar da bu haberlerden sonra başladı.
Hürriyet'in en lezzetli 10 listesi gibi tanesi bir milyon, yakında 500 bin liraya düşecek denilen palamut haberlerine de tepki yağdı.
En iyi takımı, en iyi okulu, en güçlü parayı, en güzel mankeni bazı kriterleri esas alarak bir ölçüde belirleyebilirsiniz. Ama damak tadı öyle mi? Yöreden yöreye, kişiden kişiye değişir. İtirazlar da işte bu yüzden.
Karadenizli için balığın Allah'ı hamsi. Siz kalkıp hamsiyi ilk sıraya oturtmazsanız kıyamet kopar. Egeli için de çipura, balıkların şahı. Her ne kadar, misafirlerine her seferinde, şimdilerde pek yok deyip gerçek deniz çipurası yerine çiftlik çipurası yedirmeye çalışsalar da onlar için vazgeçilmez şampiyon çipura. Hürriyet'in gurmeleri ne yapmış? Çipurayı ilk 10'a bile almamış. Olacak şey mi!..
Ya lagosun başına gelenler. O gariban da listeye girememiş. Eee Akdenizliler buna isyan etmez de neye isyan eder. Onlar için lagos bir yana diğer balıklar bir yana. Onlar da çok bozulmuşlar.
Her ne kadar son 20 yıldır İstanbul'da yaşasam da biz Ankaralılar için her balık önemlidir. Her mevsimin şampiyonu ayrıdır. Lüfer, palamut, hamsi, barbun, levrek, kalkan ve diğerleri tamam da turfanda istavrit kızartmasının yerini ne tutar. Ya Rize'de yediğimiz mezgit ve deniz alabalığı? Bunlar listelere hiç girmemiş bile. Eee ben de buna itiraz ederim.
Zengin sofralarının tatsız, tuzsuz balığı somon hiç ortalıkta yok. Ne yapalım onun hakkını da onlar savunsunlar...
Kalamar, karides, midye ve diğer deniz ürünleri şimdilik liste dışı. Yakında onlar için de bir sıralama yapılır ve ardından yine bir kıyamet koparsa, elbette bizim de söyleyecek bir çift sözümüz olur.
Bakın yazdıkça akla geliyor. Çorbası muhteşem olan kırlangıç da hiç ortalıkta yok. Gerçekten ona da ayıp edilmiş. Peki bu tartışmalara yol açan listede hangi balıklar var bir de ona göz atalım. İşte sıralama:
1) Lüfer, 2) Palamut, 3) Hamsi, 4) Barbunya, 5) Levrek, 6) Torik, 7) Kalkan, 8) Sardalya, 9) Uskumru, 10) Mercan.
Gelelim fiyatlara. Geçen hafta çingenepalamudunun tanesinin 1.5 milyona satıldığı ve fiyatının 500 bin liraya kadar düşeceği yazıldı. Ama gelin görün ki fiyatlar hala 7 - 8 milyon liranın altına inmedi. Balıkçılara, gazeteler palamut akını var tanesi 1.5 milyona diye yazdılar deyince, aman abi onlar da hep abartıyor, ortada çinakopun ç'si yok ona da fiyat vermişler, sen onlara bakma diye konuşmasını sürdürünce fena halde bozum oldum. Bakın listede çinakop da yok. Oysa eşimin en favori balığı o.
Yok yok biz gazeteciler bu konuda sınıfta kaldık. Ne top 10 listesini tutturabildik ne de fiyatları. Bu konuda anlaşılan o ki daha çoooook ders çalışmamız gerekiyor.
Örneğin farklı kategoriler geliştirilebilinir. Rakı ile içilenler, içilmeyenler. Zengin veya fakir sofrasına göre olanlar. Mevsimlik, bölgesel ya da yağda, fırında, buğulamada en iyi olanlar gibi...
Bitkiler ile uğraşmanın çok zor olduğunu biliyordum. Ama mutfak işi de zormuş. Baksanıza Fransa ile Amerika'nın arasını bile açtı. The New York Times, muhafazakar Fransız mutfağının sürekli yeni tatlar sunan İspanyol mutfağının gölgesinde kaldığını yazınca olan olmuş. Irak'a müdahale konusundan sonra bir de bu konuda ters düşmüşler. Fransızlar yakında siz hamburger ve koladan başka ne bilirsiniz ki diye Amerikalıları alaya alırlarsa hiç şaşırmam...
Özetin özeti: Damak tadı ve mutfak deyip geçmeyin çok önemli. Eğitimde kalite düşmüş, enflasyon fırlamış, Irak'a asker gönderilecekmiş pek karışmayız ama balığımızı unutanlara ateş püskürürüz. Tıpkı Kahramanmaraşlılar gibi. Düşman yurdu adım adım işgal ederken isot (biber) tarlalarını da talan edince olan olmuş. İşgalcilere öylesine bir tokat atmışlar ki bir daha kendilerine gelememiş...