Ülke kalkınmasında belki de ilk kez nitelikli insan gücünden ve sürdürülebilir başarıdan söz ediliyor.
Sevindirici hem de çok sevindirici bir durum.
Demek ki artık o, bu, şu değil, liyakat söz konusu olacak...
Dünya standartlarında, kalifiye bir yenil nesil yaratmak için hepimize çok önemli görevler düşüyor. Artık sınavlar, etiket ya da diploma için değil, donanım ve üretim için alın teri dökmeliyiz.
İşte bu noktada şu soru çok önemli:
Eğitimin öncelikli amacı ne ya da ne olmalı?
Bu soruyu, daha önce, hiç kendinize ya da başkalarına sordunuz mu?
İsterseniz gelin, sorunun cevabını aramadan önce, Almanya’da bir lise müdürünün, her eğitim öğretim yılı başında öğretmenlerine gönderdiği söylenen şu mektubuna bir göz atalım: “Bir toplama kampından sağ kurtulanlardan biriyim.
Gözlerim hiçbir insanın görmemesi gereken şeyleri gördü.
İyi eğitilmiş ve yetiştirilmiş mühendislerin inşa ettiği gaz odaları, iyi yetiştirilmiş doktorların zehirlediği çocuklar, işini iyi bilen hemşirelerin vurduğu iğnelerle ölen bebekler, lise ve üniversite mezunlarının vurup yaktığı insanlar.
Eğitimden bu nedenle kuşku duyuyorum.
Sizlerden isteğim şudur:
Öğrencilerinizin insan olması için çaba harcayın.
Çabalarınız bilgili canavarlar ve becerikli psikopatlar üretmesin.
Okuma yazma, matematik, çocuklarınızın daha fazla insan olmasına yardımcı olursa ancak o zaman önem taşır.”
Suçlu eğitim mi yoksa?..
Dünyayı ateşe verenlerin ya da suçluların çok önemli bir bölümünün eğitimli olduğu varsayımından yola çıkarak, o insanları, eğitim canavarlaştırdı demek işin en kolayı... Eğitim elbette çok önemli ama insanları robot gibi kurgulamıyor, sadece eğitiyor. Ama şu kesinlikle tartışılmalıdır:
Eğitim, etik değerler konusunda öğrencilere yeterli donanımı sağlıyor mu?
Bu konuda, başkalarını bilmem ama benim evet demem mümkün değil.
Bu durum sadece ülkemiz için geçerli değil. Erozyon belki bizde biraz daha fazla ama dünyanın neresine giderseniz gidin, önce insan, önce sevgi, önce hoşgörü, önce barış, önce demokrasi, önce hukuk devleti diyen ve bunu öğrencileriyle içselleştiren bir eğitim modeli bulmak çok da kolay değil...
Doğan her çocuk, masum olarak hayata gözlerini açıyor ve yine masum olarak okula başlıyor. Peki ya ondan sonrası?
Hemen hemen tüm ülkelerde 8, 10, hatta 15 yıla varan temel eğitim zorunluysa, o masum çocukları, canavara dönüştüren ne?
Eğitim mi, çevre koşulları mı, vurdum- duymazlık mı? Yoksa başka nedenler mi?
Bütün dünya, bütün aydınlar, bütün anne babalar ve ülkeleri yönetenler bu soruya kafa yormak zorunda...
Eğitimin özü kayboldu
Sınav yarışları yüzünden eğitimin asıl vermesi gerekenler ikinci, hatta beşinci plana itildi. Sınava ve dershaneye dayalı ezberci test sistemi minnacık öğrencileri bile yarış atı gibi yarıştırıyor.
Oysa zorunlu temel eğitimin öncelikli amacı, iyi yarış atları yetiştirmek değil, önce insan yetiştirmektir.
Birbirini düşman gibi gören, başarısı diğer öğrencilerin başarısızlığına bağlı olan, hedefe ulaşmak için her yolu mubah sayan, sahte raporları, şişirilmiş notları, şifrelenmiş cevap anahtarlarını reddedeceğine onun peşinde koşan nesiller yetiştirip, sonra da, onlar nasıl bu hale geldiler diye gözyaşı döktüğümüz sürece, daha vahim durumlarla karşılaşmamız hiç şaşırtıcı olmaz!..
Kim için eğitim?
Önceki yıl, Güney Kore’ye gittiğimizde, bir lise öğrencisine şunu sordum:
Kim için daha iyi eğitim istiyorsun? Ailen için mi, ülken için mi yoksa geleceğin için mi?
Hiç düşünmeden elbette kendim için dedi.
Oysa aynı ülkede, fazla değil 20 yıl önce, istisnasız hemen herkes ülkem için diyordu!
Niye ve nasıl bu noktaya gelindi, o ayrı bir yazı konusu ama hedeflerin doğru konulması, dengelerin iyi kurulması gerekiyor!..
Nasıl bir eğitim modeline, kim ya da kimler karar verecek?
Dünyada hemen her konuda uluslararası kuruluşlar var. Ama söz konusu eğitim olduğunda, özellikle de temel eğitimde, ortada hiçbir kuruluşu göremiyorsunuz.
Oysa dünyanın her yerinde çocuk çocuktur ve her türlü ön yargı ve ideolojiden etkilenmeyecek şekilde eğitim almalıdır.
İnsanlar hayatları boyunca öğrendiklerinin yüzde 70’ini ve edindikleri temel davranışların çok önemli bir bölümünü, okul öncesi başta olmak üzere, temel eğitim döneminde alıyor. Yani o dönemde nasıl şekilleniyorsa öyle gidiyorlar.
Bu yüzden okul öncesi ve temel eğitim tüm dünyada zorunlu hale getirilmeli ve birinci önceliği, sınavlar ya da ideolojik dayatmalar değil, insani değerler olmalıdır...
Özetin özeti: Eğitim her şeydir ve ne ekersen onu biçersin!..