TELEFONLARIMIZ her dakika çalıyor ve her biri sorun yüklü. Hemen hepsinin ortak şikayet konusu: Dertlerini anlatacak makam bulamamaları. Oysa halkla ilişkiler, politikacısından okul müdürüne, bürokrasiden üniversiteye kadar çok önemli. Batılı toplumlarda vatandaşın sesine fazlasıyla önem veriliyor. Bizde ise bırakın dinleyip sorun çözmeyi, konuşacak muhattap bile bulunamıyor.
Geçtiğimiz pazar üniversite ikinci basamak sınavı yapıldı. Gençler için hayati önem taşıyan bu sınavda, her yıl olduğu gibi yine pek çok moral bozucu gelişmeler oldu. Bir çok genç yüzde yüz üniversiteyi kazanacakken, bu moral bozucu davranışlar yüzünden, kazanma şansını yitirdi. Örneğin Mimar Sinan Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi'nde yapılan sınavda, yetkililerin tüm ısrarına karşın İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin yaptığı açılış tantanası dakikalarca sürdü. İstanbul'u, İstanbullu'yu unutup, liderlik peşinde koşan Tayyip Erdoğan, biraz da halkın karşısına çıksa da, bu moral bozukluğunun ve kaybedecekleri bir yılın hesabını verse! Ama nerdeee.
Benzer bir olayda Adana Endüstri Meslek Lisesi'nde yaşandı. Salon gözetmenlerinin bitmeyen lakırdıları yüzünden, öğrencilerin sinirleri bozuldu. Uyarılar hiç bir işe yaramadı. Sonuç: Yine kaybolan bir yıl. Yıllardır benzer sorunlar yaşanıyor ama, duyarlılık sıfır...
EĞİT-SEN'DEN 8 YIL PANELİ
İstanbul EĞİT-SEN 2 nolu şube tarafından dün ilginç bir panel düzenlendi. Siyasi parti temsilcilerinden eğitimcilere, akademisyenlerden gazetecilere kadar herkes, demokratik bir ortamda söylemek istediğini söyledi.
Alaaddin Dinçer'in başkanlığını yaptığı EĞİT-SEN 2 nolu şubenin sokaktan, salonlara yönelmesi, sorunlara çare araması sevindirici. Ama polisler hala takipte. Salondaki izleyici sayısından daha çok polis kapı önündeydi. Oysa hiç gereği yoktu!..
Panelde ilk sözü İstanbul Milli Eğitim Müdürü Ömer Balıbey aldı ve 8 yıla yüzde 90'a varan oranda geçtiklerini anlattı. Bir milyon 750 bin öğrencinin öğrenim gördüğü İstanbul'un eğitim sorunlarının devlet-millet el ele önemli ölçüde çözüldüğünü anlattı.
Prof. Dr. Adil Çağlar ise geleneksel eğitim anlayışının hala sürdüğüne dikkati çekerek öğretmen, eğitim yöneticisi ve rehberlik uzmanlarının daha iyi yetiştirilmeleri gerektiğini söyledi.
ANAP İstanbul Eğitim Komisyonu Başkanı Birsen Yılmaz, FP Milletvekili Ömer Özyılmaz ve CHP Parti Meclisi Üyesi Mustafa Gazalcı ise her zamanki politik tartışmalarını bir kez de orada yaptılar. ANAP herşeyin iyi gittiğini, FP 8 yıl yasasının bir facia olduğunu, CHP de geleneksel muhalifliği ile hepsini birden eleştirdi. EĞİT-SEN'den Cemal Ünlü ve konuşmacı öğretmenlerin olaya yaklaşımı da üzüm yemekten çok bağcıyı dövmekti.
Sonuç olarak: Öğretmen, politikacı, akademisyenler sanki bu düzeni kendileri yaratmamışlar gibi, sanki demokrat olmayan öğretmeni, öğrenciyi kendileri yetiştirmemişler gibi, sanki beğenmedikleri yasaları kendileri çıkarmamışlar gibi eleştirip durdular. Halbuki toplum onlardan sızlanma, şikayet, kavga değil, icraat bekliyor. Ah bir de bunu anlayabilseler...
Yazara E-Posta: A.Guclu@milliyet.com.tr